PROBLEM sporcularda değil, yöneticilerde. İşin özü: Sporcuları bu günlere hazırla(yama)ma metodolojimizde! FIBA’nın milli maçları sezon içine çekmesi, EuroLeague’in iktidar hırsı ile takvimde yarattığı problemler derken, takımların kendi otoritelerini kurmaya başlamasıyla ortaya çıkan kaos da basketbol mahallesinde tabiri caiz ise pişmiş aşa su kattı. EuroLeague takımları meydanda ‘er(k)’ yok diyerek, istedikleri oyuncuyu milli takımlara gönderip, istemediğini göndermemeye başladı. Barcelona, Kalinic ile Sertaç’a izin vermiyor; Efes de Micic’e. Fenerbahçe’nin izin verdiği Guduric ise maçın karar anında sahne alıyor. Bu konuda kimsenin birbirini suçlama hakkı yok. Çünkü, koyunun olmadığı yerde keçi Abdurrahman Çelebi!
NETİCEDE, acilen plan, program ve konsensüse ihtiyacımız var. Bunun için vaktimiz bol.
SON söz Ergin’e: Başarısızlığı rakip koça, ortama veya hakemlere ciro etme numaraları artık eskimedi mi, ne dersin? Tencere dibin kara, senin ki benden kara!
YUNANİSTAN
SPOR Bakanımız “Lisanslı sporcu sayımız 12 milyon 450 bin” deyince, aklıma Yunanistan’ın 2011’den günümüze %3.5 azalan 10 milyon 400 binlik nüfusu geldi. Komşumuzun nüfusu (bakanımıza göre) sporcu sayımızdan az ama basketbolun 16 takımlı ligimizde 6 antrenör, 1 fizyoterapist ve 1 kondisyoner ile temsil ediliyorlar! Buna karşılık Yunanistan’ın 12 takımlı liginde bir tane Türk görevli olmadığı gibi maç izleyen soydaşımız bile yok.
BU yaman çelişkinin sebeplerini kulüp yöneticilerinde, genel menajerlerde, antrenörlerimizin mücadeleye girme cesaretlerinin azlığında, burnundan kıl aldırmayan menajerlerin yurtdışında esamelerinin okunmamasında ya da ülkemizdeki ücretlerin yüksekliğinde arayabiliriz.
YABANCI sporcu sayımızın fazlalığından bahsedildiğinde ‘yerli oyuncuların rekabete girmekten kaçındığını’ söyleyen koçların da mevcut tabloyu eleştirme hakkının olmadığı gerçeği gün gibi ortada!