Milli Egemenlik Bayramı dün bütün yurtta kutlandı. Gözlemlerime dayanarak yazabilirim ki; coşku, sevinç, özlem, minnet duygusu yeniden canlanmıştı.

23 Nisan direndi.

Ve kazandı.

23 Nisan çok kısa anlatım ile; egemenliğin bir kişiden; padişahtan, halifeden, bir aileden, tek bir adamdan alınıp kayıtsız şartsız millete verilmesi devriminin adıydı.

102 yılı doldu.

İlk 30 yıl.

İlk 50 yıl.

İlk 80 yıl.

Hep bir ağızdan, hep birlikte, hep aynı ortak duyguyla; “Egemenlik bir kişiye, padişaha, halifeye, tek adama, tek aileye bırakılamaz” ışığını açık tutmak üzerine geçmişti.

Son 20 yıl.

23 Nisan ışığını söndürmek ve padişahlık dönemine dönmenin fenerini yeniden yakmak üzerine harcandı. İktidar partisi başkanı ve Cumhurbaşkanı, elinden geleni ardına koymadı; “egemenliği bir kişiye, devlet zengini yeni türemiş azınlığa, bir tek adama, dudaktan çıkacak tek söze bırakmak” üzere çalıştı.

Başaramadı.

Seçimle geldi.

Seçimle gidecek.

23 Nisan kazandı.

★★★

Koca 102 yıl.

4 kuşak eder.

1- Kurucu kuşak.

2- İlerletici kuşak.

3- Direnen kuşak.

4- Sahiplenen kuşak.

Son 25 yılın dördüncü kuşağı; padişahlık dönemini özlermiş gibi yapıp “egemenliği tek adama vermek” isteyen iktidar adamları ve devlet ihaleleri ile zenginleşmiş kibirli azınlığın karşısında “Meclis’in güçlü kalmasını isteyerek egemenliğin halka ait olduğunu haykıranları” izledi, dinledi.

Son kuşak!

Kararını verdi.

23 Nisan’ı sahiplendi.

Bugün gençlerin yüzde 90’ı; “tek adamı destekleyenleri” değil, hukukun üstünlüğünü ve egemenliğin millette olduğunu” söyleyenleri daha çok dinliyor, destekliyor.  Son anketlere bakın, gerçeği göreceksiniz. Anketlere inanmıyorsanız seçim geliyor; seçim sonuçlarını göreceksiniz.

Tek Adam yitirdi.

23 Nisan ölmedi.

★★★

Hukukun üstünlüğü çökmüş, kuvvetler ayrımı kalkmış, güçler tek kişide toplanmış; böylesine geri bir yapıyı büyük bir iştah, büyük bir arzu, büyük bir ihtiyaç kabarması diye sunanlar; “Yeni Kurtuluş Savaşı” yapmakta olduklarını söylüyorlardı.

Ulus yok.

Ümmet var.

Diyorlardı.

“Millet” kelimesini ümmet” içeriğiyle kullanıyor; Türkiye’yi “Tek Adamlı Sisteme” dönüştürmek için her türlü yola başvuruyorlardı. Okullardan andımızı bile kaldırdılar.

Türküm.

Doğruyum.

Çalışkanım.

Bunda ne kötülük görüp de kaldırdıklarını da açıklamadılar, açıklayamadılar, açıklayamadan gidiyorlar.

★★★

Türkiye’de; “hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını benimsemiş, tam demokratik ve laik, dini siyasete alet etmeyen, halkı Allah ile aldatmayan, dış borç bulup yiyerek bunu kalkınma diye sunmayan, eşit gelir dağılımı hedeflemiş, yeni emperyalizmin sinsi tuzaklarına düşmeden gerçekten tam bağımsızlığa inanmış” olanlara savaş ilan ediyorlardı.

Tek Adamın!

Dediği oluyor.

O söylüyor.

Meclis kanun yapıyordu.

O söylüyor; Anayasa rafa kalkıyor, kanun hükmünde kararnameli, hesap vermeyen gizlisi saklısı bol; “din- Allah- bayrak- millet söylemi yüksek dış borçla yürüyen, dolara bağımlı ekonomik modelle” 23 Nisan’ın anlamı ve ruhunu yok edecek sivil darbeler birbirini izledi. Cumhurbaşkanının danışmanı bir emekli asker; “din esaslarına dayalı bir anayasa taslağı” bile hazırladı. Bir albay üniformasının üzerine tarikat takkesi ile cübbesini giyip, resmi askeri araçla ayine katıldı.

Daha neler göreceksiniz!

Böyle tehdit savurdular.

Ekonomiyi krize soktular.

Kapalı gözler de açıldı.

23 Nisan kazandı.