Dil ağrıyan dişe gider misali, konu geliyor geliyor atamalara vidalanıyor. Her gün yeni bir atama haberi var. Oku! Dön dön yeniden oku...

Atama diyorum.

Yerleşme anlayın.

Devlete yerleşme.

Dün yeni bir yerleşme (atama) haberi okudum: Her sözünü kırk yıllık candan bir dost yüz ifadesiyle “yüzde 100 doğru” gibi söyleyen fakat henüz hiçbir sözü hedefini bulmayan Hazine Bakanı’nın yeğeni THY’ye “İkram Başkanı” olarak yerleşti.

Kendi şirketi var.

Bırakmış.

THY’ye geçmiş.

Başkan olmuş.

Buna ne demeli:

Yüksek fedakarlık!

Göz yaşartan özveri!

Yaşı da genç ama kendi şirketini bırakıyor; gidip THY’de “İkram ve Uçak İçi Ürünler Başkanı” olmayı kabul ediyor.

THY’nin şansı!

İkramiye ona çıktı!

Yerli ve yabancı yolcular uçak içinde yapılan ikramlardan memnun ve mutlu idiler fakat şimdi her yolculuk sonrası mutluluktan da uçacaklar. THY bir dünya markası olarak gücüne güç, marka değerine değer katacak. Bakan’ın yeğeni de ikram müdürü yapıldığı için “statü takıntısını” gidermiş olacak.

Göze batıyor!

Adaleti yaralıyor.

Araştırıldı, araştırıldı da koca Türkiye’de THY uçaklarında ikram hizmetini hakkıyla yürütecek Bakan’ın yeğeninden başka kimse bulunamadı mı?

★★★

Devlet kurumlarına “çökme ve yerleşme” son bir yıl içinde çılgınca hızlandı.

Eski milletvekili.

Milletvekili adayı.

Eski belediye başkanı.

Bakan’ın yeğeni.

Kardeşi.

Dünürü.

Eniştesi.

Şehirlisi.

Vali oldu, kaymakam oldu, rektör oldu, genel müdür oldu, yönetim kurulu üyesi oldu. Devletin her kademesine yerleştiler, yerleştirildiler. Cumhuriyet tarihi geçmişte de “çökme- yerleşme-yerleştirme- yemlenme yıllarını” görmüş, geçirmişti fakat böylesine göstere göstere “iştahlı çökme dönemi” hiç yaşamamıştı. Geçen gün yine bir atama haberinin yanında bir tüp gaz bayinin; “gelip yarım tüp var mı diye soran bile çıkıyor” diyen bir fotoğraflı söyleşisi vardı.

★★★

Yerleşme zirve yaptı.

Dibe çöktü Türkiye.

Valilikler parti valiliklerine, kaymakamlıklar parti kaymakamlığına, karakollar parti karakoluna, hastaneler parti hastanesine, mahkemeler parti mahkemesine, devlet bankaları parti bankasına, üniversiteler parti üniversitesine, devlet şirketleri parti şirketlerine dönüştü.

20 yıl önce Türkiye’de kentler; hem nüfuslarına ve hem de iç göç alıp almamasına bakılarak sınıflandırıldı.

Göç alan iller.

Göç veren iller.

Bugün kentler sıralaması yapılırken; “göç alan iller- göç veren illerin” yanına bir de “devlet koltuğunu dolduran iller” eklendi. Bu yeni üçlü sınıflamayı ilk dile getiren de yine iktidar partisinin bir önde geleni oldu. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı, TV tartışma programında konuşurken; “Bugün Türkiye’de makam sahibi olmak için ya imam hatipli ya da Trabzonlu olmak gerekiyor” dedi. Bu yalın gerçeğin TV’de dile getirilmesi üzerine CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in akılına “KİT yönetim kurulu üyelerinin kentlere dağılımını gösteren bir tablo çıkarmak” geldi. Atila Sertel Meclis’te KİT Komisyonu üyeliği yapıyor.

İnceledi.

Ve tabloyu çıkardı.

32 KİT’in üst düzey ve yönetim kurulu koltuklarında 40 Trabzonlu ile 22 Rizeli oturuyor. Atanmışlar. 32 KİT’in yönetim kurulu üyesinin yüzde 40’ı Trabzonlu, yüzde 22’si Rizeli.

Devlete yerleştirme.

Çalışkanlıktan.

İyi eğitimden.

Bilgelikten.

Tecrübeli olmaktan.

Liyakattan koptu.

★★★

Kentler 3 çeşide ayrıldı.

Göç veren kentler.

Göç alan kentler.

Devlete yerleşen iller.

Trabzonlular 2’ye ayrıldı.

Arkası olan Trabzonlular.

Şansız Trabzonlular.

Arkası olan Trabzonlu devlete yerleşti. Dayısı olamayan Trabzonlu genç işsiz kaldı. Geçen gün Trabzon’da bir Bakan, “bize destek verin, bizim arkamızda durun...” konuşması yaparken bir Trabzonlu, “Ekmek 8 liraya çıktı, unun çuvalı 500 lirayı geçti... Nasıl olacak bu...” diye bağırdı.

Rizeliler de 2’ye ayrıldı.

Arkası olan Rizeli.

Şansız doğan Rizeli.