Amerika başta olmak üzere tüm Batı ülkelerinin iki yüzlülüğü bir kez daha ortaya çıktı!

Önce, Ukrayna’nın sırtını sıvazladılar, “Desteğimiz tam. Yanınızdayız!” diye cesaret verdiler, sonra da ülkeyi, savaş canavarının pençesinde yapayalnız bıraktılar!

Devlet Başkanı seçilmeden önce bir komedi sanatçısı olarak hayatını kazanan ve siyasetten anlamadığı için kurtlar sofrasında yem olan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy şimdi:

“Yalnız kaldık! Dünyanın kudretli güçleri savaşı uzaktan izliyor. Kimse bizim için savaşmak istemiyor. Avrupa’nın 27 lideri de korkuyor!” diye ağlıyor. ABD’ye güvenip savaşa girenin sonu hüsran olur!

★★★

Dünya, Putin’in emriyle Rus ordusunun bağımsız bir ülkeyi ezişini izliyor.

Batılı liderler “Putin büyük hata yaptı! Ukrayna saldırısının Rusya’ya çok ağır ekonomik ve siyasi bedeli olacak” diyor, o kadar... Lâf var, destek yok!

Ezilen, feryat eden, vurularak ölen halkın duygularını yansıtan Ukraynalı kadın gazeteci Gülsüm Halilova ülkesinin durumunu şöyle özetliyor:

“Tepemize bombalar yağıyor. Tanklar önüne geleni eziyor.

Avrupa’nın göbeğindeki koca ülke vahşice işgal ediliyor. 21’inci Yüzyıl’da 1942’nin (İkinci Dünya Savaşı’nın) karanlığını yaşıyoruz.

Fakat, biz buradayız.

Korkarak yaşamaktansa şereflice ölmek daha güzel...

Kafasını kuma gömmüş Batı dünyası ise sadece kınamakla meşgul.”

★★★

Kedinin fare ile oynaması gibi devam eden dengesiz savaşı tek kişi durdurabilir: PUTİN...

Çünkü Rusya “TEK ADAM REJİMİ” ile yönetiliyor.

Askında, savaşı Rus halkı da istemiyor ama Rusya’da “Ortak akıl” yok, sadece “Putin’in aklı” var.

Dün gazetelerde savaş karşıtı Rusların tepkisini gösteren fotoğraflar yayınlandı. Bir Rus’un elindeki pankartta İngilizce şöyle yazılıydı:

“I am Russian. Sorry for that” (Ben Rus’um. Bunun için özür dilerim)

İşgal nedeniyle Rus halkı da üzgün!

Utanmazlar! Birazcık delikanlı olun!


Demokrasinin ve basın özgürlüğünün yerlerde süründüğü bir dönemdeyiz.

Son bir yıl içinde gazetecilere o kadar çok saldırı oldu ki... Bunları yapanlar polis tarafından yakalandı ama hemen hepsi adliyede serbest bırakıldı.

Bu durum, saldırganların cesaretini arttırıyor!

Daha geçen hafta bir gazeteci işyerinde silahlı saldırıya uğrayarak katledildi...

Son saldırı önceki gece meslektaşımız gazeteci-yazar Memduh Bayraktaroğlu’na yapıldı.

Memduh Bayraktaroğlu “Biraz delikanlı olsunlar yav...” diyerek olayı özetle şöyle anlattı:

“Gece saat 23.00’te odamda çalışırken zil çaldı. “Hayırdır” deyip kalktım. Her zaman gibi “Kim o?” diye seslendim.

Genç bir erkek sesi:

“Çiçek Sepeti’nden geliyoruz. Size gönderilmiş çiçeği teslim edeceğiz.” dedi. Son derece saygılıydı...

“Kimmiş bu çiçekleri gönderen, adını söyleyin.” dediğimde “Gönderenin adı yazmıyor” derken sesi titredi.

“O halde Jandarma’yı arayayım, onlar gelince açarım kapıyı” dedim.

Bunun üzerine Genel Başkanları’na hakaret ettiğim için hesabını sormaya geldiklerini haykırıp kapıyı tekmelemeye başladılar.

Telefonla aradığım Jandarma Karakolu’na “Komutan, şu anda kapımı kırmaya çalışıyorlar, lütfen acele gelin.” dediğimi duyunca kaçtılar.

Tabii ki, şikâyetçi oldum. Ama o gençlerden değil... Çünkü lider talimat vermeden amigolar ev basmaz! Asıl suçlular adlarını Jandarma’ya verdiğim kişiler. Bundan sonrası artık yargının işi... Ben de takipçisi olacağım!”

★★★

Meslektaşımız Memduh Bayraktaroğlu kendisine yapılan ağır baskılar için “Kendi adıma değil, ulusum adına üzülüyorum... Yargım adına üzülüyorum... Ülkem adına üzülüyorum” diyor ve ekliyor:

“Geçecek bu günler... Mutlaka geçecek.. Ve bizler, demokratik sabrımızı göstererek bekleyeceğiz!

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletin eksik olduğu bir ülkede yaşamak işkenceden beterdir!