Sedat Peker tarafından yolsuzlukla suçlanan “saray danışmanı” istifa etti deniyor.



Kıllık yapmak istemem ama, tam olarak öyle mi?



Siyasete Anap’ta başladı.

Geleceğin “devlet adamları”nı yetiştirecek olan Arı Grubu’ndaydı.

Galiba, İstanbul Maltepe gençlik kolları başkanıydı.

Bilahare, Cem Boyner’in Yeni Demokrasi Hareketi’nde boy gösterdi.

Bi baktık, Şişli belediye başkanlığı döneminde Mustafa Sarıgül’ün en yakın isimlerinden biri oldu, “kara kutusuyum” diyordu.

Şak, Chp genel merkezine geçti, Chp genel başkanı Deniz Baykal’ın etrafında pervane olan isimlerden biriydi, “prensiyim” diyordu.

Sözcü gazetesinde yazar oldu!

Aynı zamanda, Hadi Özışık ve Süleyman Özışık kardeşlerin internet sitesinde yazar oldu.

Fox Tv’de program yapmaya başladı, siyaset, medya ve iş dünyasından konuklar ağırlıyordu.

Evlendi, Kandilli’de Adile Sultan Sarayı’nda düğün yaptı.

Kendisine yakın gazetecileri düğününe davet ederken “Mustafa Sarıgül ve Hüsamettin Özkan nikah şahitlerim olacak” dedi.

Dönemin Ankara büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek de düğüne gelenler arasındaydı, hatta, sohbet ettiği gazetecilere, “babam da ben de kendisini çok severiz, yakın dostumuzdur, çok ısrar etti, nikah şahitlerinden biri olacağım” dedi.

Ama, büyük bir sürpriz oldu... Mikrofonla anons yapılarak, nikah şahidi olmak üzere sahneye dokuz kişi davet edildi.

İlk şahit, Deniz Baykal’dı, ikinci şahit, Ankara Ticaret Odası başkanı Sinan Aygün’dü, üçüncü şahit, Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.

Ne Sarıgül vardı, ne Hüsamettin Özkan, ne de Gökçek.

Baykal ve Kılıçdaroğlu sahneye çıktılar, bu çok kıymetli arkadaşlarının şahiti olarak poz verdiler.

Bu şahitliklerle birlikte bu çok kıymetli arkadaşın Chp’deki konumu iyice sağlamlaşmıştı, televizyon televizyon dolaşıyor, ekranlara çıkıyor, Chp adına konuşuyor, Chp politikalarını anlatıyordu.

Kılıçdaroğlu genel başkan olur olmaz, Chp parti meclisine girdi, Chp’nin en genç parti meclisi üyesi oldu.

Chp’de o kadar kıymetliydi ki, Engin Altay’dan, Berhan Şimşek’ten, Oya Araslı’dan, Necla Arat’tan, Tekin Bingöl’den, Gökhan Günaydın’dan, Haluk Koç’tan, Umut Oran’dan, Oğuz Oyan’dan, Faik Öztrak’tan, Gürsel Tekin’den, Önder Sav’dan bile fazla oy almıştı.

Şu anda muhalif medyadaki bazı kahraman gazeteci arkadaşlar kendisini hiç tanımıyormuş gibi davranıyor ama, aynı parti meclisindeydiler, birlikte seçilmişler, birlikte çalışmışlardı.

Şak, Akp’ye geçti.

Chp otobüsünden indi, asrın liderimizin otobüsüne bindi, asrın liderimizle birlikte rabia işareti yapmaya başladı.

Saraya danışman oldu.

Asrın liderimizin ekonomi politikaları kurulu üyesi oldu.

Akp merkez karar yürütme kurulu üyesi oldu.

Binali Yıldırım, Bekir Bozdağ, Hayati Yazıcı, Numan Kurtulmuş, Ömer Çelik’le birlikte, Akp’nin en üst karar organına girdi.

Hem Chp’de hem Akp’de partinin en üst karar organına giren, bu özelliğe sahip tarihteki ilk ve tek kişi oldu.

Yetmedi, Akp yerel yönetimler başkan yardımcısı oldu.

O kadar kıymetli bir devlet adamıydı ki, 41’inci doğumgünü şerefine, arkadaşları dostları, kendisine sürpriz bir kutlama videosu hazırladı.

Chp’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Kktc cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Akp’nin ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi, İyi Parti grup başkanvekili Lütfü Türkkan, Akp belediye başkanı Tevfik Göksu, ballandıra ballandıra doğumgününü kutladılar.

Kutlama videosu “happy birthday” şarkısıyla başlıyordu.

Neredeyse hepsi “sevgili kardeşim” diye hitap ediyordu.

Ferasetini, kabiliyetini, vizyonunu öve öve bitiremiyorlardı.

Akp belediye başkanı “41 kere maşallah” diyordu.

Müteahhit Ali Ağaoğlu mesela, kendisini şahane şekilde tarif ediyordu, “boyu küçük, işlevi büyük kardeşim” diyordu.

Aynı kutlama videosunda yeralan kişilerden biri, küresel karaparacı Sezgin Baran Korkmaz’dı... “Çok kıymetli dostum, abim Korkmaz, iyi ki doğdun, iyi ki seni tanıdım kardeşim, bir hemşehri olarak bana gösterdiğin desteği hiç unutmayacağım, Allah sana her daim huzurlu günler nasip eylesin” diyordu.

Ardahan milletvekili olacaktı.

Ama, talihsizlik işte...

Sedat Peker tarafından yolsuzlukla suçlanınca, istifa etmek zorunda kaldı.



Muhalif medyamızda kısaca “saray danışmanı” denilen bu kıymetli devlet adamımızın, en son durağı saraydı, saraya gelene kadar uğramadığı, el üstünde tutulmadığı adres kalmamıştı.



(Halk arasındaki tabirle etle tırnaktır bu... Al takke ver külahtır, al gülüm ver gülümdür, şıracıyla bozacıdır, hacivatla karagözdür, kavukluyla pişekardır, aşukla maşuktur, iktidarmış muhalefetmiş gibidir ama, ruh ikizidir, biri olmazsa öbürü olmaz, tencere kapaktır.)



(Düzen değişse bile, düzülenin aynı kalmasına özen gösteren sistemdir.)



(Eğer ben bu siyasetçi/medyacı esnafını tanıyorsam... Önce hararetle araştırmacı gazeteci ayaklarına yatarlar, hadisenin üstünü usul usul örterler, neticede “Sedat Peker ayıp etti”ye bağlarlar.)



E şimdi, doğal olarak diyeceksiniz ki, iktidarıyla muhalefetiyle herkesin adeta kapış kapış kapıştığı, tebrik etmek için kuyruğa girdiği böylesine büyük bir devlet adamımızla senin hiç temasın olmadı mı?

Olmaz olur mu, oldu.

Benim hakkımda suç duyurusunda bulundu!

Yetmedi, beni mahkemeye verdi.

Mahkeme kararıyla yazıma erişim yasağı getirtti, yayından kaldırttı.

Sözcü’nün internet arşivinden bile sildirtti!



Aslında yerden göğe haklıydı.

Benim bu tür devlet adamı işlerine kafam pek çalışmıyor.

Kendisinin doğumgününü kutlayacağıma, Sedat Peker’in doğumgününü kutlamayı tercih ettim, gazeteci filan olmadığım ordan belliydi!



Devlet adamlarımızın kıymetini bilmediğim için kendi kendimi ayıplıyorum.

Yolsuzlukla mücadelede cümleten hayırlı başarılar diliyorum.