TÜGVA’nın, çağrısı üzerine 1 Ocak’ta Galata Köprüsü’nde “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek ve İsrail’e Lanet Mitingi” yapıldı.

O sabah Ayasofya, Yeni Cami, Sultanahmet ve Süleymaniye’de sabah namazını kılan eylemciler Galata Köprüsü’ne yürüdü. 

İsmail Aydemir adlı vatandaş işportacıdan satın aldığı, üzerinde Kelime-i Tevhid (La ilahe illallah) yazılı yeşil bayrakla yürürken, Ege Akersoy adlı üniversiteli genç “Sen Türk vatandaşı değil misin?” dedi.

İtiş kakış oldu.

Akersoy, Aydemir’e yumruk attı.

Aydemir kan revan içinde kalırken, bir gösterici ise Akersoy’u yumrukladı. 

Akersoy, içeriye atıldı. 

İKİ SÖZCÜĞE İKİ SUÇ

Türkiye, yumruğu konuşurken...

Gazeteci Fatih Altaylı, “Eline sağlık” diye tweet attı.   

İktidar ayağa kalktı.

Eski Bakan Mustafa Varank ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın da aralarında olduğu AK Partili siyasetçiler, gazeteciler ve ak-troller ‘Altaylı tutuklansın’ kampanyası başlattı.

Altaylı hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suçu ve suçluyu övmekten soruşturma açıldı.

Dün iki polis Altaylı’nın evine gelerek üç gün içerisinde ifade vermesi yönündeki tebligatı elden teslim etti.

AK PARTİLİDEN GELEN TELEFON

Öğle saatlerinde Altaylı’yı aradım ve başandan geçenler için ne düşündüğünü sordum.

10 gün kadar önce AK Partili bir tanıdığının “Partideki FETÖ’cüler sana hamle yapacak” dediğini anlattı.  

Dedi ki:

“Yaklaşık 10 gün önce AK Parti içerisinden biri arayıp dedi ki, ‘FETÖ’cüler içeride halen varlar ve sana karşı hamle yapacaklar. ‘Böyle bir güçleri var mı?’ dedim. ‘Var, partide yeniden örgütleniyorlar’ dedi. Tipik Fetullah işi, çok net. Eski Fetullahçı kadroların işi. Pelikan ve Fetullah el ele. Zaten aralarında çok fark yok. Onların yaptığı iş.”

Bekliyor muydu?

Altaylı, “Bekliyordum” dedi.

Suçlamaların abuk sabuk olduğunu belirtti.

Şöyle devam etti: 

 “Burada kıyametin kopma nedenini anlamıyorum. Ben çeşitli vesilelerle haftada bir ifade veriyorum. Normal. Ortada köpürtülecek bir şey yok.”

Youtube’da kısa zaman içerisinde başarı kaydettiğini, eleştirel içeriklerinin çok ses getirdiğini hatırlattım.

“Gösterilen tepkide bunların etkisi var mı?” diye sordum.

Şunları söyledi:  

 “Büyük ihtimalle bundan ötürü. CİNER’den ayrılınca olmam diye düşündüler. İnsanın söylediklerinin toplumda karşılığı olunca oluyor. Ben de medeni ve hukukun geçerli olduğu ülkede bir gazeteci nasıl davranırsa öyle davranıyorum. Türkiye’de baskı rejimi var diye düşünmeden gazetecilik ve yorumculuk nasıl yapılırsa ona devam ediyorum. Açık söylemek gerekirse bundan rahatsız olan, iktidar değil, troller ve geçmişten beri benimle hesabı olanlar.”

Bir kaygısının olup olmadığını merak ediyordum.

“Ne kaygım olacak?” dedi.

“30 senedir korumayla yaşıyorum. 1994’te devlet bana koruma tahsis etti, vefat edinceye kadar yanımda. Türkiye’de gazetecilik bugün zor da dün kolay mıydı?” diye ekledi.

Şu soruyu yönelttim:

“Tweeti hangi niyet ve maksatla attınız?”

Şöyle açıkladı:

“O an yanımda reklamcı arkadaşım vardı. Dedim ki, ‘Bir tweet atacağım. İki taraftan birden küfür yiyeceğim.’ Ve attım. Arkadaşım ‘Kimi kastediyorsun’ dedi. ‘Kim kimi anlarsa onu. Sen şimdi tartışmaya bak’ dedim. Çünkü biliyorum, herkes kendi açısından algı yapacak. Ben test amaçlı attım. 3-4 saat sonra yazdım bunu. Dedim ki ‘Bir test yaptım, sonucunu aldık.’ Niyetim toplumdaki bölünmeyi görmek ve göstermekti. Bunca yıl suçu ve suçluyu övmemişim şimdi mi öveceğim?”

ALTAYLI’NIN ŞAŞIRDIĞI AN 

Tweeti atınca ne gördüğünü sordum.

Şu yanıtı verdi:

“Birincisi, herkes birbirine saldırmak için fırsat kolluyor. Müthiş bir bölünmüşlük var. İki, Türkiye’de anayasa üzerine yemin etmiş insanlar, anayasal düzene başkaldırıyı neredeyse savunur hale gelmiş. Bunu beklemiyordum. Bölünmüşlüğü bekliyordum. Sadece bunun ne kadar hızda ve nasıl olacağını görmeyi merak ediyordum. Ama anayasal düzeni korumaya yemin etmiş insanların anayasal düzeni başkaldırmayı savunacağını tahmin etmiyordum, çok şaşırdım.”

Altaylı, önümüzdeki günlerde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ifadesini verecek.

İktidar yanlıları Altaylı’nın tutuklanmasını istiyor. 

Aynı kişiler Ankara’da Kılıçdaroğlu’na, Rize’de Akşener’e, Erzurum’da İmamoğlu’na ve Manisa’da Özgür Özel’e linç girişimlerini ve saldırıları savundular. Bazıları saldırıları kışkırttı ve alkışladı.

Bugün Altaylı’ya soruşturma açılmış olması, yanlızca attığı iki cümlelik tweetten kaynaklanmıyor. Asıl amaç, Altaylı’nın YouTube’da sürdürdüğü ve iktidarı öfkelendiren muhalif yayıncılığını boğmak.

Babam Sağ Olsun Cumhuriyeti

Galata Köprüsü’ndeki Gazze Mitingi’ni Erdoğan Ailesi düzenledi.

Okçuluk müsabakaları dışında sesini işitmediğimiz Bilal Erdoğan, otobüsün üzerinde ve kürsüdeydi.

Eski Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak ile adı İBB başkan adaylığı için geçen Selçuk Bayraktar alandaydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o ki Filistin’i desteklemek ve İsrail’i kınamak istiyor, ne diye aile bireyleri ve paravan kuruluşlar eliyle eylem yapıyor? 

Niçin AK Parti bizzat sokağa çıkmıyor?

AK Parti, samimiyse İsrail’e büyükelçi göndermeyeceğini ilan eder.

İsrail’le askeri ve ticari ilişkileri sonlandırır.

Gel gör ki ikiyüzlü bir politika izliyor.

Fenerbahçe’nin Riyad’da “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” yazılı pankartla sahaya çıkma isteğini “Gazze’de taraf olmak istemiyoruz” diye reddeden Suudi Arabistan’ı kınayacağına Ali Koç’u operasyon yapmakla suçluyor. Ardından Galata Köprüsü’nde Filistin bayrağı sallıyor. 

Zaten bana kalırsa bu miting Filistin’le dayanışmak ve İsrail’e gözdağı için yapılmadı.

Dışarıya değil...

İçeriye mesaj veriliyor.

Gazze etrafında muhafazakar seçmenin tahkim edilerek, yerel seçimde Cumhur İttifakı’nın adayına oy vermeleri amaçlanıyor. 

En başta İstanbul geliyor.

KÖPRÜ TAHSİS EDİLDİ

İstiklal Caddesi’nde basın açıklamasına izin verilmezken...

Cumartesi Anneleri yıllar sonra ve ancak 10 kişiyle Galatasaray Meydanı’nda toplanabilirken... 

Yandaşlara miting için trafiğin aktığı Galata Köprüsü tahsis edildi.      

Halbuki İstanbul’un Avrupa Yakası’nda tek bir miting alanı var, o da Yenikapı’da. Bugüne kadar Galata Köprüsü’nde miting düzenlenmiş değil.

İstanbul Valiliği’ni aradım.

Bu yasağın değişip değişmediğini sordum.

1 Ocak’ın tatil olmasından kaynaklı trafik yoğunluğu düştüğü ve Gazze meselesinde toplumsal mutabakat bulunduğu için izin verdiklerini söylediler.

İkna olmadım.

İznin tek bir sebebi olabilir:

Bilal Erdoğan, Galata Köprüsü’nü istemiştir, o kadar!

Merak ediyorum.

1 Mayıs, AK Parti tarafından resmi tatil yapıldı. 

İşçi Bayramı üzerinde de toplumsal mutabakat olduğuna göre niçin Taksim’de kutlamaya izin verilmiyor? 

Yarın vatandaşlar, 10 Kasım’da Atatürk’ün son nefesini verdiği Dolmabahçe Sarayı’nın çevresinde anma toplantısı gerçekleştirirlerse “Evet” denir mi? 

Elbette hayır.

Çünkü Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiğinden beri iktidarın aile içerisinde pay edildiği Orta Asya tipi ‘Babam Sağ Olsun Cumhuriyeti’dir.