EYLEM TOK’UN OĞLUNUN BİR KİŞİNİN ÖLÜMÜNE NEDEN OLDUĞU KAZADA TUTUKLANAN ÇALIŞANIN İFADESİNDEKİ AYRINTI...
“Küçükken üşümemiş bir insanın bir yerlere öyle kolay geldiği görülmemiştir. Doğuştan şanslı olanları ayrı tutarsak eğer, şanssız olanlar verdikleri mücadeleyle daha iyi yerlere gelebiliyorlar. Geldikleri yerin kıymetini iyi biliyor ve yerlerini koruma savaşı veriyorlar. Çünkü tekrar üşümek istemiyorlar. Hiçbir şey öyle kolay elde edilmez. Emek insanı insan yapan bir o kadar da insanlıktan çıkaran özel bir uğraştır.”
Yazar Eylem Tok, 17 Kasım 2013’te ilk romanı “Mihr”le ilgili verdiği röportajda “Tekrar üşümek istemediğini” bu cümlelerle anlattı. Peki ya ölen Oğuz Murat Acı’nın hikayesi, üşümesi...
Evet... Bugün konumuz yazar Eylem Tok’un 17 yaşındaki oğlunun karıştığı kaza sonucu Oğuz Murat Acı’nın hayatını kaybetmesine ilişkin yürütülen soruşturma ve ayrıntıları.
Kazaya neden olan T.C.’nin babası Bülent Cihantimur’un şirket çalışanı olan ve olay günü anne ile oğlunu havalimanına götürdüğü iddia edilen Ayşe Ceren Saltoğlu isimli şüpheli soruşturmada tutuklandı. Baba Cihantimur’a ise yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Tutuklanan Saltoğlu’nun ifadesini okuyunca, baba Bülent Cihantimur’un da kaçırma olayının merkezinde olduğunu anlıyoruz ancak adli kontrolle serbest kaldığını görüyoruz.
Tutuklanan çalışan Saltoğlu’nun ifadesinden okuyalım:
“Bülent Bey ve Eylem Hanım her ne kadar boşanmış olsa da ortak iş yapmaya devam etmektedir. Eylem Hanım’ın da şirkette söz hakkı vardır ve aynı zamanda patronum yerine de geçer. Olay günü 1 Mart 2024 tarihinde Eylem Hanım şirkete gelmeyince, ben sevk ve idaremde olan araç ile Eylem Hanım’ın Kemerburgaz’daki evine gittim.”
Eylem Tok ve çalışanı bir restorana gidiyor ve yemek yiyor. O sırada Tok’un telefonu çalıyor. Saat 23...
İfadeden:
“Eylem Hanım şoförüyle görüştü. Telefon görüşmesinden sonra panik içindeydi ve bana araba nerede diye sordu ve masadan kalktık. Masadan kalkınca bana ‘T.’yi almaya gideceğiz’ dedi. İşverenim olduğu için fazla sorgulamadım, aracıma bindik. Aracı ben kullandım. Araçla yola çıkınca Eylem Hanım navigasyon açtı ve bana sağdan gidelim, sola girelim şeklinde talimatlar vererek yolu tarif etti. Sonrasında sürekli telefonu çaldı ve telefon görüşmeleri oldu.”
“Aile beni dışarı çıkarttı, yolda Bülent Bey’in aracının şarjı bitti”
Ayşe Ceren Saltoğlu olay yerine vardıklarında Eylem Tok’un oğlunu aracın ön koltuğa oturttuğunu, iki çocukla arka koltuğa geçtiklerini anlatıyor. Evlerine gidince, Tok’un kendisine “Sen T.’yi yalnız bırakma, biz şoför ile kaza yerine gidip kontrol edeceğim” diyor.
İfadeye devam edelim:
“Bir müddet sonra T.’nin babası yani patronum olan Bülent Cihantimur, Eylem Hanım ve şoför Adem eve geldiler. Bülent Bey bana dışarıda beklememi söyledi. Bir müddet sonra dışarı çıktılar. Bülent Bey kapı önünde ‘T., biraz iyi değil doktora götürelim, doktor görsün’ dedi ve T.’yi kendi aracına aldı. Eylem Hanım da yine benim aracıma bindi ve hastaneye gitmek için yola çıktık.”
İşte ifadenin bam teli burası. “Hastaneye doğru yola çıkıyorlar” ama hastaneye gitmiyorlar:
“Bülent Bey önde biz arkada siteden çıktık. Bülent Bey’in aracının şarjı bittiği için T. benim aracıma geldi. Bülent Bey bize ‘Siz gidin aracın şarjı bitti’ demesi üzerine ben aracım ile havaalanı yoluna girdim. Eylem Hanım yol boyu birkaç kez telefon görüşmesi yaptı. Eylem Hanım’a soru soruyordum ancak cevap alamıyordum, bundan dolayı ben de strese girmiştim, akabinde havaalanına girdik. Eylen Hanım bana ‘sür devam et’ şeklinde söylemde bulundu ve dış hatlar kapısında durdurdu. İçeride, bankoda giriş işlemlerini yaptılar. Sonrasında geçiş işlemleri sonrası turnikeden geçtiler.”
Şimdi bu noktada, baba Bülent Cihantimur, “Hastaneye gidelim” diyor ancak yolda aracının şarjı bitiyor ve doktor mevzusu bir anda askıya alınıyor ve havaalanına gidiliyor. Peki bu planlamanın içinde T.’nin babası yok mu? Ki “adli kontrolle” serbest bırakılıyor ama çalışan tutuklanıyor. Satoğlu’nun ifadesindeki son bölüme bakalım:
“Bülent Bey ve Eylem Hanım benim patronlarım olur. Bana verdikleri talimatları fazla sorgulamadım ve bir olay olduğunu anlayarak onlara yardımcı olmaya çalıştım. Çünkü olayın içeriğini bilmiyordum. Ben kimseyi kaçırmadım ve bile bile olayı örtmeye çalışmadım. Ortada bir kaçış olduğunu bilmiyorum.”
Tutuklanan çalışan haklı mı, değil mi? Ya da baba bu işin neresinde? Eylem Tok demişti ya: “Şanssız olanlar verdikleri mücadeleyle daha iyi yerlere gelebiliyorlar. Geldikleri yerin kıymetini iyi biliyor ve yerlerini koruma savaşı veriyorlar. Çünkü tekrar üşümek istemiyorlar.” Bakalım daha kimler üşüyecek?