Ulusoy Genel Müdürü Mustafa Yıldırım aradı.
“Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe Hanımefendi’nin vefatı öncesi ve sonrasında yaşadıklarımı, iyilik yapmaya çalışırken başıma nelerin geldiğini size anlatmak istiyorum” dedi.
“Buyurun dinliyorum!” dedim.
* * *
Ülkü Adatepe’nin hayatını kaybettiği kazadan birkaç gün önce, bir THY görevlisi, Ulusoy Genel Müdürü Mustafa Yıldırım’ı arıyor.
Kendisinin THY’nin VIP bölümünde çalıştığını ve Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’yi yurt dışına gidiş-gelişlerinde hizmet ederken tanıdığını söylüyor. Ülkü Hanım’ın eşiyle birlikte, bir sağlık sorunu nedeniyle Ankara’ya gideceğini belirterek, bir araç tahsis edip edemeyeceklerini soruyor.
Genel Müdür Yıldırım, Atatürk’ün anısına duyduğu saygı gereği hemen ilgileniyor. “İsterlerse uçakla gönderelim. Biletlerini de biz alalım. Ayrıca Atatürk Havalimanı’na gidiş gelişlerini ve Esenboğa’dan şehre intikallerini sağlayalım” diyor.
THY görevlisi Adatepe’lerin Adalar’dan Bostancı’ya geçip, karayoluyla Ankara’ya gitmeyi tercih ettiklerini söyleyince “Hay, hay!.. Memnuniyetle bir araç tahsis ederiz” cevabını veriyor.
Kaza günü Ulusoy’un özel misafirleri için kullandıkları Volvo marka limuzin araç, şoförüyle birlikte, Ülkü ve eşi Öke Adatepe’nin emrine veriliyor.
Yol üzerindeki Ulusoy tesislerinde yemek yeniyor. İlgi ve ikramdan çok mutlu olan Ülkü Adatepe, Mustafa Yıldırım’ı arayarak teşekkür ediyor. Ankara’ daki sağlık kontrolünün ardından dönüş yolculuğu başlıyor. Yolda yine mola veriliyor. Sakarya yakınlarında Ülkü Adatepe, şoföre cep telefonunu mola yerinde unuttuğunu ya da arabada da düşürmüş olabileceğini söylüyor. Şoför sağa sola bakınırken, yol daralıyor ve karşıdan gelen araca çarpmamak için direksiyonu kıvırınca, limuzin bariyerlere bindirip ters yöne geçiyor. Emniyet kemerini bağlamadan yolculuk yapan Ülkü Adatepe araçtan fırlıyor ve maalesef olay yerinde hayatını kaybediyor. Yaralanan Öke Adatepe ile sürücü, hastaneye kaldırılıyor.
* * *
Cenaze töreninden 3 gün sonra Ulusoy Genel Müdürü Mustafa Yıldırım, Ülkü Adatepe’nin çocuklarına taziye ziyaretine gidiyor.
Kendisini karşılayan Ali ve Ahmet Kemal Doğançay kardeşlerle yanlarındaki avukatı, Ülkü Adatepe’nin yaşadığı daireyi 600 bin dolara satacaklarını, ancak kendisinin bir alıcı bulması halinde 500 bin dolara verebileceklerini söylüyorlar.
Mustafa Yıldırım dairenin satılmamasını, müzeye dönüştürülmesini öneriyor. Ama Ahmet Kemal “Ben Florida’ da restoran işletiyorum. Onun dekorasyonunu yenileyeceğim. Paraya ihtiyacım var!” deyince, asıl konuya geçiliyor.
Avukat söz alıp “Mustafa Bey, sizden sembolik bir kan parası istiyoruz!” diyor.
Ali Kemal de “Annemiz 81 yaşındaydı ama çok sağlıklıydı. Ben ona çok iyi baktım! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da ayda 15 bin liralık maaş sözü aldık! Bu kazada hayatını kaybetmemiş olsaydı daha yıllarca yaşardı!” diyor.
Mustafa Yıldırım sigorta bedelini isteyeceklerini düşünerek “Sembolik kan parası olarak ne talep ediyorsunuz?” diye soruyor.
Aldığı cevap adeta kanını donduruyor.
“Birer milyon lira!..”
Ulusoy Genel Müdürü daha fazla dayanamıyor:
“Büyük önder Atatürk’ün aziz hatırasına duyduğum saygı nedeniyle patronum Haluk Bey’e bile sormadan, şirketimizin en lüks aracını annenize tahsis ettim. Hanımefendi yolda beni arayıp çok teşekkür etti. Kim ister kaza olmasını? Ayrıca merhume eğer emniyet kemerini bağlamış olsaydı, araçtan fırlamayacak ve belki de diğerleri gibi yaralı olarak kurtulacaktı. Bundan dolayı çok üzgünüz. Ama bu yaptığınız, annenizin ve Atatürk’ün anısını istismardan başka bir şey değil. Madem annenize çok düşkündünüz, kazadan bir ay kadar önce kendisine banka kredisiyle aldırdığınız otomobille niçin götürmediniz? Keşke buraya hiç gelmeseydim ve sizleri tanımasaydım. Siz büyük önder Atatürk’ün adını istismardan başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. Atatürk adına çok üzülüyorum!” diyor ve çıkıp gidiyor.
Öke Adatepe de çocukların bu taleplerine çok üzüldüğünü söylüyor.
* * *
CHP ve T. İş Bankası’na yaklaşık 1 milyar dolarlık ihtarnamenin gittiği gün, postacı Ulusoy Genel Müdürü Mustafa Yıldırım’ın da kapısını çalıyor.
Ona Ali Kemal ve Ahmet Kemal Doğançay kardeşlerin avukatından gelen toplam 1 milyon liralık indirimli ve sembolik (!) kan parası ihtarnamesini iletiyor!
Mustafa Yıldırım, daha çok şeyler anlattı ama burada onlara girmek istemiyorum.
* * *
Atatürkçüler cezaevine gönderilirken, Atatürk’ün heykelleri yıkılırken, bayramları yasaklanırken, Atatürk’ü anmak ve sevmek bir suç haline getirilirken, gerçek Atatürkçüleri kahreden süreçler yaşanırken, bu gençleri ortalıkta göremiyor, iki çift laf ettiklerini duymuyoruz.
Ama sıra Atatürk’ün anısı üzerinden para kazanmaya gelince, sahneye çıkıp, Atatürk’ün ve annelerinin mezardaki kemiklerini sızlatan astronomik taleplerde bulunabiliyorlar!
Bu ülkede her gün işsizlik intiharlarının yaşandığını, borç sarmalındaki milyonlarca insanın ruh sağlığını yitirdiğini, iflasların ve icra takiplerinin çığ gibi çoğaldığını, bir bankanın 3.200 kişilik iş ilanına 535.000 başvuru yapıldığını bilmiyorlar.
Binmişler Atatürk’ün sırtına, uçuyorlar!