Birisi şampiyonluk, diğeri küme düşmemek için korku tüneline girmiş olan iki takımın mücadelesinde, 13. dakikada Ferdi’nin kişisel hatası, fazla özgüvenin de tehlikeli olduğu gösterdi. Golden sonra klasik zayıf takımın golün üzerine yatma refleksi, Alanya’nın kaptığı topları Fener savunmasının arkasına atarak başlattığı hücumlarda korkup topu tekrar kendi kalecisine kadar geri getirmesi, intihar girişimlerinden farklı değildi.
Golden sonra oyunu Alanya sahasına yıkan Fener’in gol yollarındaki beceriksizliği ne hikmetse her hafta biraz daha artıyor. Takım olarak Ferdi ve Tadiç’e bu kadar yaslanarak oynamak umarım Fener’i önümüzdeki günlerde yıpratmaz.
İlk yarı hakem gösterdiği kartlarla değil, kritik anlarda gösteremediği duruşu ile güven kaybına uğradı. Genç hakeme tavsiyem, eğer sana emanet edilen düdüğü bir kez bile seyirciye verirsen, bir daha hakemlik hayatın boyunca alamazsın!
47’de Tadiç’in rakibin ayak bileğine basıp, özür için neredeyse gül gönderecek duruma gelmesi kartın renginin de 'gül' rengi olması için bir işaret olabilir miydi?
Suudi fiyaskosundan beri ortada görünmeyen federasyona tavsiyem, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı'dan MHK için tecrübeli tiyatrocular istemesi. Belki onlar olmayan temaslar sonrası 'kurşun yemiş gibi' yerde kıvranan oyunculara puan yerine kart gösterilmesini öğretirler!
İkinci yarıda beklenen şekilde Fener'in, erken bulduğu 2 gol ile sahaya ağırlığını koyması gerekirken, sarı-lacivertli futbolcuların 'kutlu gol haftası' gevşekliğini fırsata çeviren Augusto, tekrar maçı dengeye getirdi. Özellikle 70’ten sonra gelmeye başlayan Alanya hücumları Fener'e ecel terleri döktürürken, 77’de Ertuğrul’un yaptığı kurtarışlar da Alanya’yı mental olarak ayağa kaldırdı.
Netice... İsmail Kartal takıma sahip çıkamazsa, beyaz kazağa da sahip çıkamayacak gibi. Şimdilik çanlar Fenerbahçe için çalıyor!