Çekya maçının son antrenmanı için Hamburg’dan Barsinghausen’e doğru yola çıktığımda kafamda bazı soru işaretleri vardı. Oyuncuların 15 dakikalık süreçte verdiği pozitif enerji, kamp merkezindeki ortam ve gülen yüzler kritik maç öncesinde umut verdi.

Ağır yenilgi yaşayan takımlar ya ciddi şekilde reaksiyon vererek ayağa kalkarlar ya da kumdan kale gibi dağılırlar. Ben ilk şıkkın geçerli olacağını düşünenlerdenim.

Sosyal medya günümüzün gerçeği. Futbolcular da yazılan-çizilenleri yakından takip ediyor. Kabul edelim ki etkileniyorlar da. Böylesine kritik süreçlerde takıma destek olmak yerine klavye başından sallamak, olmayan şeyleri yazıp çizmek sadece kaosa yol açıyor.

Başka hesapları olan, gizli ajandası bulunanlar hem Arda’yı hem Milli Takım’ı bu kötü emellerine alet ediyor. Sahada çalışan bizler gerçekleri yansıtabilmek için dün olduğu gibi 15 dakika için 4 saat yol gidip geliyoruz. İyi ki de gidiyoruz. Yine yazalım Arda’yı takım arkadaşları, hocası, kafilenin çaycısı bile çok seviyor. Tıpkı bizler gibi. Kısacası buradan size ekmek çıkmaz.

Gelelim maça. Çekya çok koşuyor, fizik gücüne ve duran toplara güveniyor. Kontrollü ve dengeli oyunla istediğimizi alırız.

Yeter ki duyguları değil aklı ön plana çıkaralım.