Yabancı fon yöneticileri, “piyasalarda yaşanan İmamoğlu depreminin” ardından, Bakan Şimşek’in yanısıra, bağımsız iktisatçı ve analistlerle de tele-konferanslar yapıp, ekonominin geleceğini sorguladılar. Bu toplantılardan birinde, 1.5 milyar dolarlık fonunu geri çektiğini hatırlatan bir yabancı yöneticinin söyledikleri, mevcut iktidara çarpıcı bir ders niteliğinde.  

Toplantıda “Türkiye’deki otoriterleşme eğilimi ve yabancı fonların otoriter liderleri sevdiği tezi” gündeme gelince, bu fon yöneticisi, “Bizim otoriterleri sevdiğimiz görüşü doğru olabilir. Ancak biz otoriterlerin öngörülebilir olanlarını severiz” demiş.  

Bu sözler, yabancıların yaşananları “yargı kanalıyla muhaliflere dönük siyasi sindirme operasyonu” olarak algıladığını, bu olay nedeniyle “Türkiye’ye ilişkin olarak artık önlerini göremediklerini” anlatıyor. 

Bu sözler ekonomi yönetiminin bundan sonra yabancı sermayeye yeniden güven verebilmesinin ne kadar zor olacağını da gösteriyor. Deneyimlerimizden de “Zarar ederek çıkan yabancı fonların, ülkeye geri dönmeleri için epeyce uzun süre gerektiğini” biliyoruz.  

Piyasalardaki son krizde yabancı fonların önemli bir bölümünün, kârlarını realize edemeden, yüksek kurla TL’lerini çevirip geri dönmelerine yol açtı.  

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, yeniden yurt dışı yatırımcılarla görüşmelere gitmeye başlayacağı açıklandı. İktisatçılar Bakan Şimşek’in, “rezervlerdeki büyük erime nedeniyle içeride artan tedirginliği azaltmak için” acil yeni fon arayışına girdiği görüşündeler. 

REZERVDE KAYIP 30 MİLYAR DOLAR 

19 Mart’ta piyasalarda başlayan “İmamoğlu depremi”nin faturasının büyüklüğü ortaya çıkıyor. 19 Mart’ta 68.2 milyar dolar olan swap hariç net rezervler, 27 Mart itibarıyla 39.2 milyar dolara inmiş durumda. Swap hariç net rezervlerdeki düşüş 29 milyar dolar. Bunun yanında, döviz yükümlülüğü olmasa bile, forward kur ihalesi işlem hacminin 2 milyar dolara çıktığı belirtiliyor Merkez Bankası vade sonunda bu rakamı döviz olarak ödemiyor ama kur farkını TL olarak ödeyecek. Bu 2 milyar dolar da eklendiğinde, döviz talebinde 31 milyar dolar artış yaşandığını görüyoruz.  

Bakan Şimşek’in özellikle “yerli yatırımcının dövize dönme eğiliminden çekindiği” belirtiliyor. Bu nedenle, yeniden fon girişi sağlayarak asıl olarak yerli yatırımcıya güven vermek isteyecek. Şimşek yerli yatırımcıya, “bu geçici bir erimeydi, yeniden giriş başladı, dövize hücuma gerek yok” demeye çalışacak. 

Bakanın bu çabasının sonuç vereceği ise şüpheli. Yeniden fon girişi için yabancıların bir süre bekleyip, yeniden piyasa istikrar kazandığı takdirde duruma bakacağı tahmin ediliyor. 

Ekonomi yönetimi bir  süre daha 38 TL’de sabit tutup, eğilimi kırdıktan sonra, yavaşca kurlarda artışa yeniden izin verebilir. Buradaki en büyük silahı, “yüzde 42’den 46’ya çıkan piyasadaki fonlama faizi” olacak. Politika faizi indirmek için ise en iyimser tahminle, temmuz ayının bekleneceği tahmin ediliyor. 

Yüksek faiz “hem kredi kartları patlayan vatandaşı hem de artık finansman bulamayan KOBİ’ler başta olmak üzere iş dünyasını” iyice zora sokacak. Durgunluğun artması beklenirken, bunun neden olacağı bütçe açıklarının kapatılması için ise yeni vergiler gündeme gelebilir. Yani iktidarın yarattığı son kriz de, yine halkı vuracak.