“Dünyadaki tüm devletler ...çımı öpmek için sıraya giriyor” diyen Trump, o gecenin sabahı ithalat tarifelerini üç ay erteledi. Evet, tam da Trump klasiği... Önce kabadayılık, sonra Wall Street çakılınca “seve seve” geri vites. Amerikan sanayisini koruyacağım diye çıktığı bu tarifeli yolculuk, aslında ekonominin üç dev direğini yıpratıyor: Teknoloji, otomotiv ve havacılık.
Alüminyum, kömür gibi iç pazarda hâlâ bir karşılığı olan kalemlerde işe yarar gibi görünen bu hamleler; iPhone, Ford ve Boeing gibi vitrin ürünlerine gelince bir nevi “ayağına sıkma” operasyonuna dönüşüyor.
★★★
iPhone bunun en çarpıcı örneği. Zira bu cihaz, Çin’de monte edilmekle kalmıyor; 50 ülkeden gelen parçaların birleşiminden oluşuyor. Tayvan’dan çip, Kore’den ekran, Almanya ve Japonya’dan batarya, Çin’den neredeyse her şey... Apple tedarik zincirinin yüzde 84’ü Çin bağlantılı. Bu ağı ABD’ye taşımak, yalnızca çılgınca pahalı değil; üretim ölçeği, uzmanlık ve lojistik açısından da bir fantezi. Taşınırsa, o meşhur “1000 dolarlık iPhone” bir sabah uyanıp 3500 dolarlık bir Amerikan rüyasına dönüşür.
★★★
Ford desen, tam bir “Made in North America” hikâyesi. Evet, markası Amerikalı ama gövdesi Meksika’dan (yüzde 38), motoru Kanada’dan (yüzde 10), parçası Çin’den (yüzde 9.5). Yeni tarifeler çip, ekran, batarya gibi hayati bileşenlere zam üstüne zam bindiriyor. Goldman Sachs’a göre, bir Ford 150’nin maliyeti sadece elektronik sistemler yüzünden 15 bin dolar artacak. Trump’ın tarifesi, Ford’un ön camını, serseri bir taş misali çatlatacak.
★★★
Ve Boeing... Trump’ın “Amerikan malı uçak” romantizmine hiç mi hiç uymuyor. Boeing 787’de 2.5 milyon parça var ve bunlar 70’ten fazla ülkede üretiliyor. Gövde Japonya’dan, kanat İtalya’dan, ekranlar Fransa’dan, motorlar ise ABD-İngiltere ortak yapımı Rolls-Royce’tan. Trump alüminyuma, motorlara, kompozitlere vergi koydukça; Boeing’in maliyeti milyon dolarlık artışlarla gökyüzüne uçuyor. Hem de bagaj bile vermeden.
★★★
Trump’ın ekonomik vizyonu, içeriden ithalat diye özetlenebilir. “Yurt dışından alma, içeride üret” derken aslında küresel tedarik zincirinin belini kırıyor. Sonuç? Daha pahalı ürün, daha düşük kâr marjı, daha yüksek enflasyon. Tüketici ağlıyor, üretici küsüyor, ekonomi ise ağzında Trump tarifesiyle geviş getiriyor.
Korumacılık bazen işe yarar. Ama küreselleşmiş ürünlere gümrük sopasıyla ayar vermeye kalkmak, Amazon’a mektup güverciniyle CV (özgeçmiş) yollamak gibidir. Olmaz. Zamanın ruhuna tersten yüzmek isteyen bu tarifeli ekonominin sonu duvara toslamak olur.
Bunamaya yol açan 17 etken
WashIngton Post’ta çıkan ve 3 yıl süreyle yapılan bir araştırmaya göre, yaşlılıkta görülen üç büyük hastalığın -inme, bunama ve depresyonun- arkasında 17 değiştirilebilir sebep yatıyor. Yani yaşlandıkça başımıza gelen her şey kader değil. Damarlarımızdaki kan basıncından, yediğimiz yemeğe, şekere, içkiye, sigaraya, uyku düzenimize, azalan işitme yetimize ve derinleşen yalnızlığımıza kadar uzanan bir liste; ileri yaşta bunama ve felci tetikliyor.
Öyle karmaşık değil: Tansiyonu, total kolesterolü düşür, böbreklerinin çalışmasına dikkat et. Tatlıyı azalt, yürüyüşe çık. Sohbet et ve mutlaka bir bulmaca çöz.
Ne yazık ki bugünün insanı için bunlar devrim gibi geliyor.
Ve bilim, bize şunu da söylüyor: Bir alışkanlığı düzeltince diğerleri de peşinden geliyor. Fiziksel aktivite artırıldığında, tansiyon düşüyor, uyku düzeliyor, sosyal bağlar güçleniyor. Yani bir kıvılcım, tüm devreyi yakabiliyor.
Listede dikkatimi çeken şey, erken emekliliğin de ileride bunama ve felç riskini artırdığı. Nedeni basit, erken emeklilik öldürmüyor, hayatta gayesizlik öldürüyor.
Tabii Türkiye’mizde, parkı olmayan bir mahallede, üç işte çalışan birinin sağlıklı yaşaması da mucize... Değil mi?