Size iki veri sunacağım:
1-Nisan 2024’te imalat sanayi sektörü endeksi %5,3 azaldı.
2-Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre 3,1 puan artarak %27,2 oldu.
Sanayi geriliyor, bağlı olarak işsizlik artıyor…
Neden? Kur artışını dizginlemek, ülkeye yabancı sermaye çekebilmek için faizi 50’ye çıkarmadık mı? Peki hangi babayiğit bu ortamda ticari kredi çeker de çalışır? Sanayinin çarkları döner?
Şu soruyu sorabilirsiniz: Peki enflasyon ve doları kontrol etmek için faiz artır diyen siz değil misiniz? Evet bizdik ama bu sürede yapısal reformları yapmaya başlayın, enflasyon sadece faiz artırımı ile düşmez tarımı düzeltin, para basmayın, bütçe açığını kapamak için deli gibi zam yapmayın, birazcık siz de lüksü, şatafatı bırakın diyen de biziz. Bir program çok yönlü eylemlerle başarılı olur öbür türlüsü aşağıda yazacağımız işler başımıza gelir.
Faiz üretimi vuruyor o da işsizlik yani gelirin sıfıra inmesi demek…
Satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatı artarken, dünyanın en adaletsiz gelir dağılımı ile en üstteki yüzde onun, toplam gelirin yüzde yetmişini aldığı bir ekonomide, gelirleri başka kesimlere aktarılmış ve şimdi bir de işsizlikle sıfırlanan insanlara ne olur?
Ne olduğunu BDDK Nisan 2024 Bankacılık Raporu’nda görüyoruz:
2022 Ocak ayında takipteki tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borcu toplamı 25 milyar TL, 2023 Ocak’ta rakam 30 milyara yükselmiş, 2024 Nisan ayında ise 59 milyar olmuş…
Bu rakam belki bankacılık için bir tehdit değil, milli hasıla ile kıyaslandığında kumsalda kum tanesi gibi de görebilirsiniz, ancak varmak istediğim nokta şu: Yürütülen ekonomi politikalarının yükü alt-orta gelir gruplarına yüklenmiş.
Bu insanlar bütçe açığını kapatmak için yapılan zamlardan en fazla zarar gören kesim…
Bu insanlar eksiye geçen rezervi doldurmak için alınan borçların faizini ödeyenler…
Bu vatandaşlar başıbozuk piyasada keyfi zamlarla resmen soyulanlar…
Gelirde aslan payını alanlar için zamların önemi yok. Fiyat ne olursa olsun alım güçleri mevcut. Ama kredilere sığınarak yaşamlarını devam ettirmek isteyenler ne olacak?
Şanslı olanlar yani elinde hisse, altın gibi varlıkları olanlar bunları satarak hayata tutunacak. Olmayanlar için yaşam daha da zorlaşacak.
Düşünün lütfen,
Ekim ayında enflasyon düşmeyince yüksek faizle devam edebilecek bir siyasi otorite kalır mı?
Şirketlerden gelen baskılarla faizler inmez mi? İndikten sonra piyasa gerçekleri fiyat artışlarının sürdüğünü gösterirken, TUİK nereye kadar faiz düşüşüne bahane olması için enflasyon rakamlarını düşük gösterebilir?
Yüksek faizin inmediğini, sürdüğünü varsayalım, bu sefer kitlesel iflaslar karşımıza çıkmaz mı?
Her iki ihtimalde de iflaslar kaçınılmaz, sadece birincisinde malum sonu ertelemek mümkün…