İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, üç ayrı bilirkişi raporuna rağmen, sanki Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret etmiş gibi gösterildi. YSK üyelerden 4’ü, İmamoğlu’nun sözlerinin “Mağduru” olmadıklarını mahkemeye bildirdi. Diğer üyeler ise tebligata rağmen davaya hiç katılmadı. Çünkü onlar da, “Ahmak” sözcüğünün kendileri için kullanılmadığını biliyordu. Sonuçta İmamoğlu’nun tepesinde 14 Aralık 2022’den bu yana sallanan 2 yıl 7 ay 15 günlük bir hapis cezası var.
İmamoğlu, İBB Başkanı sıfatıyla Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresine katılmıştı. 4 Kasım 2019’da dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İBB Başkanı için “Avrupa Parlamentosu’na gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Yazıklar olsun” dedi. Bu sözler İmamoğlu’na hatırlatılıp görüşü sorulduğunda, onun cevabında geçen “Ahmak” sözcüğü sanki YSK üyelerine söylenmiş gibi yansıtıldı.
SADECE AHMAK SÖZCÜĞÜ ALINMAZ
“Ahmak” sözcüğünün YSK üyelerine söylenmediği, iki ayrı akademisyen grubunun, dil bilimcilerinin raporlarında belirtildi. Emekli Yargıtay Dairesi Onursal Başkanı Hamdi Yaver Aktan, İmamoğlu davası ile ilgili olarak SÖZCÜ’ ye şunları anlattı:
“Yargıtay’da genelde hakaret suçlarında ifadenin tümüne bakılır. Tek bir sözcüğü alarak sonuca gidilmez. Bu evrensel bir uygulamadır. Örneğin Yargıtay ‘Sen insan değilsin’, ‘Terbiyesizlik yapma’, ‘kes lan!’, ‘siz kim oluyorsunuz?’ gibi sözcükleri ‘kaba dil’ olarak kabul ediyor ve hakaret suçu unsurlarının oluşmadığını belirtiyor.
Bazı sözcükler için Yargıtay ‘Bedduadır’ diyor. Ama sürekli yenilenip söyleniyorsa artık hakaret amacı olduğu kesindir. Hakaret suçu genel kasıtla işlenir. Orada söylenmek istenen özel kasıt değil, söylenmek istenenin hakaret iradesi olmadığı şeklindedir. Dolayısıyla genel çerçevesi budur. ‘Ahmak’ sözcüğünün hakaret olup olmadığı nasıl kabul edilecek? Sadece o sözcük alınmaz. Genel çerçevede hangi bağlamda, ne zaman, neden söylendiğine bakılması gerekir. ‘Ahmak’ sözcüğünün kimin için söylendiği aydınlatılmalı. Kimin sözüne karşılık o cevap verildiğine bakılmalı. İmamoğlu ‘Ahmak’ sözcüğünü YSK binasında mı söyledi? Hayır. ‘Ahmak’ sözcüğünün YSK üyelerine mi, İçişleri Bakanı’na mı söylendiğinin açıklığa kavuşması lazım. İfadeye bakıyorsun, bunun hangi söze karşılık söylendiği bellidir.”
BAKAN ŞİKEYETÇİ OLDU AMA
Ne ilginç dönemin bakanı, İmamoğlu’nun “Ahmak” sözünü kendisi için kullandığını öne sürüyor ama şikayetine rağmen dava açılmıyor. Eğer bu şikayet üzerine dava açılmış olsaydı, YSK üyelerine hakaret edildiği iddiasıyla açılan dava çökmüş olacaktı. Soylu’nun, “O sözü İmamoğlu benim için söyledi” demesi dikkate alınmadı. Büyük bir olasılıkla devam eden davanın sonucuna göre Soylu dava açıp açmayacağına karar verecek. Çünkü davayı yakından takip ediyor.
Asıl Soylu, İmamoğlu için “Ahmak” demişti. Peki bu konuda İmamoğlu’nun Avukatı Kemal Polat’ın yaptığı suç duyurusunun sonucunda neler olduğunu da hatırlatalım:
BAKANIN GÖREVLERİ ARASINDAYMIŞ!
“Müşteki dilekçesinde, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu işlediği iddia edilmiş ise de Soylu hakkındaki iddiaların görevlerinden kaynaklanan eylemlerle ilgili olup bakanlık görevleri kapsamındadır.
Müştekinin müracaatına konu olayın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, bakanlık görevleri ile ilgili işlerden kaynaklandığı, bakanlar hakkındaki görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisinin TBMM’ye ait olduğu, Cumhuriyet Başsavcılığımızın bakanlar hakkında görev suçları ile ilgili soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; şikayet edilen bakan yönünden Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma ve kovuşturma yetkisinin olmaması nedeniyle dilekçenin işleme konulmamasına, itiraz kanun yolu öngörülmediğinden kesin olarak karar verildi.”
Karardan anlaşılan, “Ahmak” demek, bakanın görevleri arasındaymış.
İKİSİ DE KAMU GÖREVLİSİ AMA!
“Ahmak” sözcüğünü İmamoğlu söylediği için suç sayılıyorsa, aynı sözü söyleyen İçişleri Bakanı’nın sözü de hakaret sayılmalı. İmamoğlu da kamu görevlisidir. Bakan, kamu görevlisine hakaret etmiştir. Karardan anlaşılan şu: Bakanın “Ahmak” demesi suç değil, görevmiş! Bir hukukçuya bu konuyu sordum. Şunları anlattı:
“Bakanlar, milletvekili olmamakla birlikte dokunulmazlıkları vardır. Ama siz ‘O da bana hakaret etti’ diye şikayette bulunursanız savcılık bir soruşturma yapmak zorundadır. Ne yapacaktır? Ya takipsizlik kararı verecektir ya da fezleke düzenlenip TBMM’ye gönderilecektir. Eğer takipsizlik kararı verirse, ‘Ahmak demesi suç teşkil etmez, ağır eleştiridir’ diyecektir. Bunun suç teşkil ettiğini belirler TBMM’ye gönderirse bakanın yasama dokunulmazlığının kaldırılması, sonuçlandırılması bekleneceği için en azından karşılıklı hakaretin sonuçlanmasının beklenmesi lazım.”
Ama öyle olmadı. Aynı söz için İmamoğlu’na ‘kamu görevlisine hakaret’ten ceza verilirken, bir kamu görevlisi olan belediye başkanına aynı sözcükle hakaret edilmesinin bir karşılığı olmadı...
ŞU GÜNLERDE EN ÇOK YÖNELTİLEN SORU
Ekrem İmamoğlu’na ilk derece mahkeme tarafından verilen hapis cezasını, Avukatı Kemal Polat İstinaf’a götürdü. “Erken seçimin”, “Cumhurbaşkanlığı adaylığının” konuşulduğu şu günlerde İmamoğlu davasının son durumu da merak ediliyor.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu 1 Temmuz 2024’de, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 24. Ceza Dairesi’ne gönderdiği yazıda, Mahkeme Başkanı imzasıyla şu cevap verildi:
“Dairemizde kayıtlı 2023/503 esas sayılı dava dosyamızın akıbeti hakkında bilgi verilmesi istenilmiş olup, Dairemizin 2023/503 esas sayılı dava dosyalı halen inceleme yapılmak üzere atama beklemekte olup, henüz bir karar verilmemiştir.”
İstinaf, mahkeme kararını onarsa, bu kez dosya Yargıtay’a gönderilecek. Bu dava bitmedikçe, açıkçası İmamoğlu’na rahat yok. Hemen şunu da hatırlatalım: İmamoğlu’na siyaset yasağı da getiren yerel mahkeme kararı istinafta öne çekilip onaylanabilir. Yargıtay’a götürülmesi durumunda da dosyanın öne alınması, erken görüşülmesi başkanın yetkisinde. Çok acil durumlarda da mazeret dilekçesi verilip, dosyanın öne çekildiği de oluyor. Adli tatil nedeniyle dosya 2 Eylül’e kadar hareketsiz. Bakalım süreç nasıl devam edecek, bekleyelim.