Türkiye, herhalde ilk kez kaymakam protestosuna şahit oluyor.

Protestonun iki kahramanından biri Diyarbakır Kulp Kaymakamı Burak Akeller.

Diğeri Bahçelievler Camisi İmamı Mahsum Koçağa.

Kaymakam Akeller, cuma namazın için gittiği camide imamın hutbede şehitlerle ilgili bölümü atladığını görünce müdahale ediyor. Namazdan sonra imamı odaya çağırıp tepkisini yüksek sesle dile getirdiğini kaydediyor. Koçağa ise darp edildiğini ileri sürüyor. 

Bu artık kaymakam - imam kavgası olmaktan çıktı.

Cumhur İttifakı’nın iç gerilimine dönüştü. 

Gerilimin bir tarafında, imamın üye olduğu iktidar yanlısı Memur-Sen var. İmamı sahiplenen Memur Sen Başkanı Ali Yalçın, Akeller’i “Kabadayı” ve “Maganda” diye suçluyor.

Diğer tarafında Akeller’e X’te açıkça destek veren valiler, vali yardımcıları ve kaymakamlar var. 

Ki, yalnız değiller.

MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın yöneticileri, İyi Parti, BBP, Zafer Partisi, Sinan Oğan ve Türk Kamu Sen Akeller’i destekliyor.

Memur-Sen, yapayalnız.

AK Parti suskun.

Kulp Kaymakamı Burak Akeller

İmam şehitlerle ilgili paragrafı yok saydı

Peki, aslında ne oldu?

Altı yıllık kaymakam Burak Akeller, geçen cuma namaz kılmak için Bahçelievler Camisi’ne gitti. Gitmeden önce hutbeye göz gezdirdi. Hutbede, 12 Ocak’ta Irak’ın kuzeyinde PKK’ın gerçekleştirdiği terör saldırısı sonucu 12 askerin şehit düşmesine yer verildiğini gördü..

Namazı genç imam Mahsum Koçağa kıldırdı.

Ardından hutbeyi okudu.

Akeller, şehitlerle ilgili ilk paragrafın atlandığını fark etti.

O bölüm şöyle:

“(Bize düşen) Şehitlerimizin uğruna canlarını feda ettikleri ulvi değerleri yaşamak ve yaşatmaktır.”

Akeller, “Herhalde gözü kaydı, satır atladı” diye düşünerek, ses etmedi. 

Cep telefonunu çıkarıp internete girdi.

Hutbeyi metinden takip etti. 

İmamın şehitlerle ilgili sonraki paragrafı da okumadığını gördü.

İkinci paragraf şu şekilde: 

“Aziz Müslümanlar!

Geçen hafta hain bir terör saldırısı nedeniyle vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir. Onlar kendilerine müjdelenen cennet nimetleriyle sevinmektedirler. Şehitlerimizi ve gazilerimizi yetiştiren anne babalar başımızın tacıdır. Onların eş ve çocukları en değerli emanetimizdir.”

İmam, bu paragrafı es geçerek Filistin’deki İsrail terörüne dair cümleleri okuyup hutbesini bitirdi. 

Ön safta oturan Akeller, “Hocam hutbeyi tam oku!” diye itiraz etti.

İmam tekrar minbere çıkarak, atladığı paragrafı okudu.

Cuma namazı kılındı. 

Kaymakam çıkmayıp sona kaldı.

İmama “Hocam, gel bir konuşalım” dedi.

Odaya geçtiler.

İddiaya göre kaymakam, “Hocam şehitlerle ilgili kısmı ne diye okumuyorsun?” diye sordu.

İmam “Bize de baskı oluyor” dedi.

Kaymakam öfkelenerek, “Baskı ne demek? Örgütten mi baskı alıyorsun? İçinde misin bunların!” diye bağırdı. 

Yakın çevresi kaymakamın imama şiddet uygulamadığını savunarak, şunları söyledi:

“Kaymakam bey sinirlendi ve bağırdı. Kesinlikle fiziksel temas olmadı. Kaymakam beyi karalıyorlar.”

İMAM: MIKROFONLA VURDU

İmam Mahsum Koçağa’yı aradım.

Konuşmak istemedi.

Bir yakınıyla görüştüm.

Koçağa, devlete yakın bir aşiretin üyesiymiş.

Babası korucu, ağabeyi polis, kendisi de Diyanet-Sen’in Kulp temsilcisiymiş.

Koçağa, Amida Haber adlı internet sitesine yaptığı açıklamada, kaymakamın odada kendisine küfrettiğini ve “Terörist” dediğini ileri sürerek, şöyle devam etti:

“Babam korucu, ağabeyim polis, bu kelimeyi bana diyemezsin’ dedim. Sinirlendi, yumruk ve tekme attı. Asla karşılık vermedim. Mikrofon sopasını aldı. ‘Sarık ve cübbeni çıkar’ dedi. Sopayla bacaklarıma vurdu. Cemaatten birkaç kişi kapıyı çaldı, koruması kimsenin girmesine izin vermedi.”

Koçağa’nın aldığı raporda sağ dizinde çizik, sağ bacağında ağrı olduğu yazıyor. 

İmamın PKK’nın korkusundan da olsa hutbeden şehitlerle ilgili paragrafları okumaması ve atlaması kabul edilemez. Eğer korkuyorsa imamlık yapmasın.

Kaymakam Akeller’in müdahalesi yerindedir.

Ancak imamı odaya çağırıp şiddet uyguladıysa - ki bu iddiaları reddediyor - vatandaşa 90’ların karanlığını hatırlatacaktır.

Bu arada. Akeller’e destek veren kaymakamlara ulaştım.

“Akeller’i yemek istediler. Ancak Akeller’in duruşu tartışmaya kapalı. Ortalama bir Türk vatandaşı nerede duruyorsa orada duruyor” diye konuştular. 

Sosyal medyada gösterdikleri tepki içinse “İnanın, hiçbir toplu organizasyon yoktur” dediler.

Kulp Olayı, Cumhur’daki kırılganlığı dışa vurdu

Genç kaymakamlar üzerindeki MHP’nin eli, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki milliyetçi ve ülkücü yoğunlaşmayı ortaya koyuyor.

Milliyetçiler takıyyeyi din bellemiş İslamcılardan farklı olarak, devleti sahiplenen ideolojik tutumlarını dışa vurmaktan çekinmiyorlar. Kulp Olayı’nda görüldüğü üzere topluca tavır alabiliyor ve meydan okuyabiliyorlar.

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım’da Atatürk’ün fotoğrafını asmayanlara müdahale edenlerin de ülkücü teğmenler olduğunu işitmiştim. Takip eden günlerde Bahçeli, bu askerlere sahip çıkmaktan geri durmadı.  

Ayrıca AK Partililerin Şeyh Sait övgüsü Bahçeli’nin “Hınıslı Sait vatan hainidir” çıkışıyla bıçak gibi kesilivermişti. O gün bugündür Şeyh Sait’in adını anan yok.

Kulp Olayı Cumhur’daki ilişkilerin kırılganlığını dışa vuruyor.

AK Parti ve MHP arasındaki gerilimin bir ayağında Kürt sorunu, diğer ayağında Sinan Ateş soruşturması var. İktidar Sinan Ateş’teki tutuklamalarla MHP’ye bıçağın ucunu göstermiyor değil. Ancak gerilim 31 Mart sonrasına ötelenmiş görünüyor.

AK Parti 31 Mart sonrası Anayasa’yı değiştirmek için DEM’in oyuna ihtiyaç duyduğunda Cumhur İttifakı’ndaki örtülü gerilim açık bir çatışma halini alabilir. 

İşte, o gün...

Kulp’taki bir camide imamla kaymakamın kavgası İslamcılarla milliyetçilerin kapışmasına dönebilir.