Merkez Bankası “Efsane Başkanı”nı kaybetti. İki gün önce kaybettiğimiz eski Merkez Bankası Başkanlarından Rüşdü Saracoğlu dün İstanbul’da toprağa verildi. 

Aslında sadece Merkez Bankası değil, Türkiye ekonomisinin efsane başkanını kaybettiğini söyleyebiliriz. Merkez Bankası’nın bağımsız olmasının nedeni, kısa vadeli düşünen, sürekli popülizme kayma ihtimali bulunan politikacıları, siyasi otoriteyi frenlemek ve dengelemektir.  Son dönemde her şeyin tek kişiye bağlı olduğu sistem nedeniyle yaşanan istikrarsızlıkta, Merkez Bankası’nın bağımsız olmayışının çok büyük payı vardır.  

Saracoğlu’nun efsane olmasının en büyük nedenlerinden biri; siyasi otoriteye karşı bağımsız karar alabilmesi ve bunun önemini her fırsatta anlatıp, kararlarıyla uygulamasıdır. Sadece kuralların konulmuş olması yeterli olmuyor, halkını düşünerek enflasyonla samimi mücadele edebilen liyakatlı teknisyenlerin bu koltuklarda oturması gerekiyor.  

Örneğin; Başkan ve yardımcılarının görevden zamanından önce alınmasını engelleyen kurallar hâlâ var ama uygulanmıyor. Hiçbir Merkez Bankası Başkanı ya da yardımcısı, artık “ben görevimin başındayım” diyemiyor, talimatla başka göreve atanıp maaşını almaya devam edebiliyor. 

Merkez Bankası Başkanı başta, kamudaki üst düzey görevlilerin “koltuğunu kaybetme korkusu” yaşamayacak, yani her türlü rekabete açık yetkinlik ve kişilikte olmaları gerekiyor. Biraz da bunun için, “Saracoğlu, sadece Merkez Bankası’nın değil Türkiye’nin, ekonominin efsane başkanıydı” diye, rahatlıkla söyleyebiliyoruz. 

Kendisini bu göreve getiren Turgut Özal’ın her dediğine evet demeyen, politikacının aşırı harcamasına limitler koymak için direnen, bunun için Hazine’yle kredi vermeyi kısıtlayan protokolü hayata geçiren başkandı. Özal’la uzun süre konuşmadığı, bazı kararlarına açıkça tavır aldığı olmuştu. Özal’ın bazı kararlar konusunda kendisini by-pas yapmasını da, teknik ve kişilik sahibi uzmanlardan kurduğu ekiple, savuşturmayı bilmişti. 

MERKEZ BANKACILARIN ROL MODELİ 

ABD’den gelen ilk prenslerden sayılıyor ama sonradan gelenlere bakılıp prens denilmekten vazgeçildi, kamu bürokrasisi O’nu özel bir yere koydu. Merkez Bankası başkanlığı için ABD’den çağırıldığı bilinse de, yurda dönüp yıllarca Banka’da alt kademelerde çalışıp, sonra bu makama gelmekten gocunmadı.  

Merkez Bankası’na geldiğinde, uluslararası iktisat literatüründe katkısı bulunan birkaç Türk iktisatçıdan biriydi. Bir süre görev aldığı IMF’de de yetkinliği ile biliniyordu. Buna rağmen ekip çalışması ile kamudaki hafızayı, çağdaş kural ve yöntemlerle birleştirecek bir ekip kurmaktan çekinmemişti.  

IMF heyetiyle gelip de Başkan Saracoğlu ile görüşebilen yabancı iktisatçıların, Washington’a döndüklerinde, üstlerine heyecanla “Biliyor musunuz; Saracoğlu ile yüz yüze görüştüm ve sohbet imkanı buldum” diyerek övünçle anlattıklarını, birinci elden biliyorum.  

Türkiye’de para piyasalarını kuran, kredi kartı gibi çağdaş enstrümanları bankacıları yönlendirerek hayata geçiren, Avrupa Merkez Bankaları’nın örnek aldığı bilişim sistemlerini kuran, bunun da yardımıyla mümkün olduğunca piyasaları şeffaf bilgilendirmeye çalışan bir Başkan’dı. 

Sadece başkanlığı ile değil, O’nu rol model kabul eden, sonrasındaki iki Başkanla da katkı yapmaya devam etti. Dün cenaze namazının kılındığı Teşvikiye Camii’nde, mevcut Banka yönetiminden sadece Cevdet Akçay’ı gördüm.   

Ben dahil Rüşdü Saracoğlu’ndan; bankacısı, gazetecisi, iktisatçısı çok şey öğrendik. Mevcut bürokrasinin halini görüp, Efsane olan devlet adamlarıyla aralarındaki uçurumu görünce, neden bu durumda olduğumuz, bir kez daha açığa çıkıyor.