Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdür Vekili Prof. Dr. Ahmet Tekin imzasıyla İl Sağlık Müdürlüğü’ne gönderilen 16 Aralık 2020 tarihli genelgenin konusu, “Birlikte Kullanım Kapsamında İmzalanacak Hizmet Sözleşmesi” olarak açıklanıyor. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlar ile Devlet üniversitelerinin ilgili birimlerinin birlikte kullanımı ile işbirliği usul ve esaslarını içeriyor.

Genelgenin ekinde 4 sayfalık hizmet sözleşmesi bulunuyor. Gönderilen genelge çerçevesinde bu sözleşmenin Tıp Fakülteleri’ndeki öğretim üyelerine imzalatılmak isteniyor. Sözleşme hükümlerini okuyan öğretim üyeleri, fakülte yöneticileri de şaşkın.

HAKLARI GİDİYOR

Sözleşme hükümleri ve sözleşme metninde kullanılan dil, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin akademik kadrolara bakışındaki olumsuzluğu da ortaya koyuyor. Sözleşmenin çoğu maddesi 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ile kazanılmış haklar açısından da oldukça sıkıntılı. Başhekimlik tarafından verilecek her türlü iş “Sözleşme döneminde yürürlüğe konulacaklar dahil olmak üzere yerine getirilecek” deniliyor. Nöbet, geçici görev, normal mesai saatleri dışında çalışma vs. hepsini kapsıyor.

Bu hizmetlerde, akademik unvan göz önüne alınmamış. Örneğin, üniversite tarafından onaylanmış eğitim faaliyetleri, başhekimlik izin vermezse yapılamayacak. Üstelik Başhekimler istediği öğretim üyesiyle sözleşme yapacak. İşin en önemli tarafı bu uygulama en çok Tıp lisans ve uzmanlık eğitimine zarar verecek.

EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM

“Sağlıkta Dönüşüm” şimdi “Sağlık Eğitiminde Dönüşüm” ile devam ettirilmek isteniyor. Bir adım sonrası üniversite hastanelerinin de Sağlık Bakanlığı’na geçmesi olacaktır.

Bundan en çok zararı bugün güvenle kendimizi emanet ettiğimiz sağlıkçılar görecek. Eğitim kalitesi düşüyor. Çünkü eğitici kalitesi düşüyor. Bu koşullarda üniversitelerde önemli bir boşalma olacak. Ankara’da bulunan bir tıp fakültesinin dekanına sordum,  “Son 2 yılda 20’ye yakın öğretim üyesi tıp fakültemizden ayrıldı. Emekliliğini istedi veya istifa etti. Sözleşme imzalatma baskısından sonra bu sayı katlanacaktır. Hele Anadolu’daki tıp fakültelerinde bu koşullarda akademisyen tutamazsınız. Sağlık Bakanlığı her şeye ve herkese hükmetmeye çalışırken, olan Tıp Eğitimine olacak” dedi.

“PARA... PARA” DİYENLER

Tıp fakültesinin yöneticisi, “Aslında söylenecek çok söz var” dedi. Anlatmasını rica ettim. Şunları ekledi:

“Tıp fakülteleri, yavaş yavaş bölgelerinde yapımı tamamlanan  Şehir Hastaneleri ile bağlantılı çalışmaya itiliyor. Tıp fakültelerine, parası olsa bile kendi hastanesini yapma izni verilmiyor. Hatta Marmara Üniversitesi örneğinde olduğu gibi arazisine ve binasına da çökülüyor. Çocuklarımızın 25 yılını, Şehir Hastaneleri ile yandaşlara peşkeş çekenler, bu yetmezmiş gibi, tıp fakültelerinin öğretim üyelerini ‘Disiplin Amiri’ olarak Başhekimin inisiyatifine bırakarak, yeni mezun olmuş bir hekimle bir profesörü aynı kefeye koyarak, ‘Ne kadar hasta bakarsan o kadar para’ diyen, ‘Eğitim bizim işimiz’ değil diyen Şehir Hastaneleri sahiplerinin insafına bıraktılar. ‘Para.. para... para’ diyenlerle eğitim öğretimin olması mümkün değil.”

Tıp Fakültesi yöneticisi, bunları anlattıktan sonra, “Ben anlatmakla bile biraz rahatladım. Hekimlik onurunu ayaklar altına alan bu sözleşmeyi belki köşenize taşırsınız ümidi içindeyim” dedi. Bu sorunu biz de aktarmış olduk.

Yeni çıkan kitaplar


CENDERE: Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ile Haber Müdürü Barış Terkoğlu, yalnız haberleriyle değil, kitaplarıyla da olay yaratıyor. Yeni kitap Metastaz’ın devamı niteliğinde olan “Cendere” adını taşıyor. Açıkçası, kitaptaki bir çok konu meslektaşlarımızın cesaretini de ortaya koyuyor. Franz Kafka’nın “Okuduğunuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyandırmadıktan sonra neye yarar?” dediğini de hatırlayalım. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan kitaplarıyla tepemize yumruk indiriyor, devlette yaratılan çürümeyi ve herkesin hissettiği cendereyi belgeliyor. “Metastaz 2: CENDERE” çarpıcı bir gazetecilik araştırmasıyla Kırmızıkedi yayınevinden tarihe geçiyor. Meslektaşlarımı yürekten kutluyorum.

TÜRK AYDINLANMASI VE LAİKLİK: Şiir ve yazıları 20 dile çevrilen ve bazıları kitap olarak basılan yazar Özdemir İnce, yine “ince” bir araştırmaya damga vurdu. “Türk Aydınlanması ve Laiklik” kitabı Sia yayınlarından çıktı. Özdemir İnce, kitabının ilk bölümünde Tanzimat'tan Birinci Meşrutiyet’e, İttihat Terakki’den Cumhuriyet’in ilanına ve Cumhuriyet Devrimleri’ne kadar aydınlanma mücadelesinin siyasi ve ideolojik temellerini inceliyor. Kitabın ikinci bölümünde ise aydınlanmanın temeli olarak laikliğe ve özellikle AKP döneminde Türk siyasetinin laiklik karşıtız faaliyetlerine ışık tutuyor.