Türkiye’ye çok kısa süre içinde iki ayrı ülkenin yöneticileri geldi.

İlki Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’dı.

Steinmeier önce İstanbul’a geldi ve havaalanında İstanbul Valisi Davut Gül tarafından karşılandı.

Kendisini daha sonra Ankara’da Beştepe’deki sarayda törenle karşılayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın havaalanına gitmesini zaten kimse beklemiyordu.

Ancak Alman Cumhurbaşkanı’nın bir bakana ya da cumhurbaşkanı yardımcısına değil de indiği kentin valisine karşılatmak, son derece net bir diplomatik mesajdı.

Zaten iktidara yakın gazete ve televizyonlar da Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier’ın valiyle karşılanmasını o kadar köpürttü ki o diplomatik mesaj adeta Almanların gözüne sokuldu.

★★★

Erdoğan’ın ikinci konuğu Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’tı. Alman Cumhurbaşkanı’nı İstanbul’da valiye karşılatan Erdoğan, Es-Sabah’ı bizzat kendisi Esenboğa havaalanında, hem de uçağın kapısına giderek karşıladı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de eşlik ettiği Erdoğan’ın Es-Sabah’ın elini sımsıkı tutarak uçaktan şeref salonuna doğru yürümesi dikkat çekiciydi.

★★★

Şimdi sizinle Türkiye’nin iki ülkeyle ticari ilişkilerine dair bazı resmi veriler paylaşacağım (Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasından alınmıştır).

- Türkiye’nin 2023 yılında Kuveyt’le ticareti toplam 688 milyon 129 bin dolar olmuş.

(DEİK’in verilerine göre de) Kuveyt’in Türkiye’deki yatırımları 2 milyar dolar civarındaymış. Kuveyt’ten Türkiye’ye yaklaşık 400 bin turist geliyor.

- Aynı resmi verilere göre Almanya ile Türkiye’nin toplam ticareti 50 milyar dolara yakın. Almanya Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke ve yılda 22 milyar dolar civarında bir ihracat söz konusu.

Diğer taraftan Mehmet Şimşek’in aktardığına göre Türkiye’de 8 bine yakın Alman sermayeli şirket faaliyette bulunuyor. Almanya’nın Türkiye’deki doğrudan yatırımlarının miktarı ise 12 milyar doları geçmiş.

Almanya’da ise 80 bin civarında Türkiye işletme var. 2023’te Türkiye’ye gelen Alman sayısı da 6,2 milyon.

★★★

Türkiye’nin nasıl yönetildiği, dış politikasının ve ekonomisinin hangi dinamiklere göre şekillendiğini anlamak için bu iki ziyarette ortaya çıkan fotoğraflara çok iyi bakmak gerekiyor.

İktidarın, özellikle de Erdoğan’ın Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra Kuveyt Emiri’ni de yakın markaja alması, kısa vadede Türkiye’ye faydalı olabilir.

Kuveyt Emiri’nin Merkez Bankası’na emanet bırakacağı birkaç milyar dolar biraz nefes aldırabilir. Katar, BAE ve Suudi emirleri gibi Kuveyt Emiri’nin de Türkiye’de şirketler ya da gayrimenkuller satın alması kısa süreli bir heyecan yaratabilir.

Ancak daha öncekilerde olduğu gibi, Kuveyt olayında da durum değişmez.

Para nasıl geldiyse öyle çıkar.

★★★

Ekonomik krizden çıkış için uzun vadeli, stratejik unsurlar içeren bir yol haritasına ihtiyaç var.

O da ülkeye yabancı doğrudan sermaye girişinin, yabancı yatırımların ve ihracatın artırılmasından geçiyor.

Arap ülkelerinin Türkiye’de yatırım yapmasını sağlamak elbette önemlidir ama bunun beklenen ölçüde gerçekleşmeyeceği bugüne kadar anlaşılmıştır.

Türkiye dış ticaretinin ve turizminin asıl dinamosu Batıdır ve Batıyla normalleşip, o ülkelerden yatırım ve sermaye çekilebilmesi elzemdir.

Stratejik Akıl, “Avrupa düşman”, “Amerika düşman” söylemlerinin bir an önce bırakılmasını ve bu ülkelerle stratejik işbirliklerinin ve ekonomik ortaklıkların yeniden canlandırılmasını gerektirir.

Alman Cumhurbaşkanı’nın valiye karşılattırılması, Kuveyt Emiri’yle can ciğer kuzu sarması olunması stratejik akıl yoksunluğundan başka bir şey değildir.