BİR şaman atasözü der ki; ''Ders sen öğrenene kadar devam eder'' O nedenle hafızalarımızı tazelemek için önce “dün dersi” ile başlayalım.
Bir önceki finali 100. yıl nedeniyle Samsun’da mı oynatalım, Ankara’da mı derken birdenbire güya para için (!) Suudi Arabistan’da oynatmaya karar verdik. Malum cümbür cemaat kalkıp uçaklara doluşarak kutsal topraklara gittik. Ama olmadı, oynatamadık! Ama yılmadık da bu sefer kutsanmış şehir olan Urfa’da Hz. İbrahim tam devasa ateşe düşerken nasıl ateş suya, odunlar da balığa dönüştüyse bizim bahtı kilitlenmiş “Süper Kupa’nın da” kilidi açılır diye bütün ekip kalkıp Urfa’ya gittik ama yine olmadı! Tarih seni affetmeyecek Büyükekşi…
Neyse sonunda tamı tamına 736 gündür oynatamadığımız “Süper Kupa” finalini nihayet Fatih’in İstanbul’unda oynatabilmeyi başardık. Maça gelecek olursak, henüz santra ile birlikte bireysel hatadan golü yiyen Galatasaray oturmuş kadrosu ile rakibine göre topa daha çok sahip olsa da bitirme noktalarında yok oldu gitti. Beşiktaş ise yeni teknik direktör ve iyi transferlerle bu sezon kolay lokma olmayacağını gösterdi. 2. yarıya da erken gol ile başlayan Beşiktaş rahatlarken, ileride Batshuayi’nin topları bu kadar ezmesine sabreden Okan Buruk’a ben TV karşısında sabredemedim. Kendisine önerim 5 gol yedikten sonra hakemle uğraşma ucuzluğu hiç yakışmıyor.
Net bir skorla kupayı alan Beşiktaş ise sezona moralli başlarken geçen seneyi unutturacağı izlemini verdi.