ÇETİN DOĞAN, BAHÇELİ’YE NE YANIT VERDİ? KEŞANLI ALİ DESTANI’NI NEDEN ANLATTI? 

Dün telefonum çaldı. Karşıdaki ses “Teşekkür ederim Aytunç Bey, davayla ilgili çok destek verdiniz” dedi. Ben de “Gazetecilik dışında bir şey yapmadım” diye yanıt verdim, karşımdaki ses “Telefonu Çetin’e veriyorum” cümlesini kurdu. Evet... Çetin Doğan Paşa’nın eşi Nilgül Hanım’la yaptığımız kısa sohbetin ardından Çetin Paşa’yla konuşmaya başladım. 28 Şubat davasında hüküm giyen eski 1’inci Ordu Komutanı Çetin Doğan moralliydi ve anlatmaya başladı.

Haldun Taner’in eseri Keşanlı Ali Destanı’nı özetleyeyim. Neden mi? Bekleyin. Sineklidağ, büyük bir kentin eteklerinde yer alan, gecekondulardan oluşmuş, ezilen, yoksul insanların yaşadığı bir varoş. Keşanlı Ali, Çamur İhsan’ı öldürmekten hapse düşmüştür ve hapisten bir kahraman olarak çıkagelir. Ali’nin iki dramı vardır: Birincisi, suçsuzdur; ikincisi, aşık olduğu Zilha, Çamur İhsan’ın yeğenidir ve ona düşmanca davranmaktadır. Muhtar seçilen Ali, Sineklidağ’da yeni bir düzen oluşturur ama yüreğiyle beyni arasında ciddi çatışma yaşamaktadır. Şef olarak, toplumuna; insan olarak, duyduğu aşka sorumludur. “Bu toplumda sessiz, sakin, efendi olursan her zaman dayak yer, ezilirsin. Ama terbiyesiz, güçlü, zalim, ne dediğini bilmeyen biri olursan, o zaman saygı görürsün”. Ali, hapiste bunu öğrenmiş ve yeni bir Ali’yi fark etmiştir. İlk sahnede Hidayet destandan okur: “Gümüş köstek takardı/Hafif şehla bakardı/Yaktı mı kalpten yakardı/Kaşta bıçak yarası/Yüzde Halep çıbanı/Kurşun yemiş ayağı/Belli belirsiz aksardı...”

Çetin Doğan Paşa, Keşanlı Ali Destanı’nı defalarca seyrettiğini söyledi: “Yorgunluk var. Hastalığın izleri. Omurilik daralmasından dolayı düşük ayak. Aksayarak. Keşanlı Ali Destanı’nın çok severim. Der ya destanda: Gümüş köstek takardı/Hafif şehla bakardı/Yaktı mı kalpten yakardı/Kaşta bıçak yarası/Yüzde Halep çıbanı/Kurşun yemiş ayağı/Belli belirsiz aksardı... Hakikaten her şey başıma geldi. Kurşun yedi ayağım, bıçak yarası değil ama başka bir hikayesi var. Adımız çıkmış dokuza inmez sekize. Neden kaynaklı? Balyoz ve 28 Şubat’tan kaynaklı.

Çetin Doğan geçen hafta tahliye edildi.

“Ben emekli erim, orgeneral değilim”

Bodrum’da ailesiyle yorgunluğunu atmaya çalışan Çetin Doğan yine de umutlu: “Türkiye maalesef bir dönemden geçiyor. Çok kolay karar verilmişti ve tepeden inmeydi. Sanıyorum ki bütün belirtiler gösteriyor; Türkiye ebediyen karanlıkta kalamaz. 80 ihtilaline bakın. Hürriyet Gazetesi’nin orta sayfasında Soner Yalçın yazdı. Nilgül’le röportaj yapmıştı ve ben ‘Tüh Allah kahretsin yine darbe oldu’ demiştim. Yalçın da yazmıştı bunu. Ben darbeci değilim ve bunu mahkemede bağıra bağıra anlattım. Bakın; Balyoz davasında Pınar ve eşi Rodrik öne çıktı. Ancak 28 Şubat davasına bulaşmalarını istemedim, gönlüm razı gelmedi. Bomboş dava, o yanlış bu yanlış... Kendimiz anlatmaya çalıştık. Hukuk bu kadar işliyor.” 

Çetin Paşa bir konuda ısrarlı:

“28 Şubat... FETÖ dosyası olduğu çok net. Davanın başlangıç safhasında bulunan 12 yargıç ve savcı 15 Temmuz darbe girişimine katıldıkları için ya içerideler ya da kaçaklar. İddianameyi yazan savcı hapiste. Çok enteresan... Sosyal medyada yorum yapanlar oluyor ‘Ben Çetin Doğan’ı sevmem ama çıkması lazımdı’ diyor. Sevmek zorunda değilsin. Düşmanlığın ne? Ne yaptım? Mahkemede anlattım: Bana bir tek evrak gösterin, bakanlıklara talimat verdiğimiz, üstümüze vazife olmayan bir konuda talimat verdiğimizi gösterin ben Kızılay’da kendimi yakmaya hazırım.”

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “Ben cezaevi müdürü olmuş olsaydım, aftan yararlananların listesine bakar, ‘Çetin Doğan sen orada yoksun’ der, geri içeri alırdım” cümlesini hatırlattığımda dedi ki:

“Ya enteresan. Cezaevi sınırları dışına çıkmışım, enteresan. Pes dedim. Bir düşmanlık yaratma, kamplaşma bazılarının isteği. Cumhurbaşkanının etrafında da sanıyorum ki yetkin hukukçular yok. Kendisine bu konu iyi anlatılmadı. Özgür Özel’in konuştuğunu biliyorum basından takip ettim. Biz bu konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Af söz konusu değil doğrudan doğruya Anayasal görevin Cumhurbaşkanı tarafından net olarak yerine getirilmesidir. ‘Af Anayasa’nın 87. Maddesinde doğrudan doğruya özel ve genel af Büyük Millet Meclisi’ne verilmiştir’ yazmaktadır. Anayasa’nın 6. Maddesi 3’üncü fıkrasında da ‘hiçbir şahıs ve kurum kaynağını Anayasa’dan almayan devlet yetkisini kullanamaz’ diyor. Anayasa’nın 104’üncü maddesinde Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri yazılmıştır. Bu görevlerden bir tanesi de Adli Tıp tarafından verilmiş rapora göre sürekli hastalık, sakatlık ve kocamışlık halinde olanlar bırakılır. Kaldı ki emsal durumda olanlar daha evvel bırakıldı. Niçin bizim bir yıl daha uzun süre sonra kalmamızın sebebi bir türlü anlaşılamadı. Avukatım gerekli girişimlerde bulundu. Ben affedilmedim ki; affedilsem emekli orgeneral olurum. Ben emekli erim. Durum vaziyet bu. Benim hiçbir hakkım yok. Korumam yok, sade vatandaşım ve bundan da çok memnunum.”