PKK’nın silahları bırakıp örgütü tasfiye etme kararıyla birlikte oluşan yeni siyasi gelişmeleri piyasalar da yakından izliyor. Ekonomi yöneticilerinin “bu sürecin ekonomi için çok iyi olacağını” söylemelerine karşılık, piyasaların bu beklentiyi satın almadığı görülüyor.  

Yeni süreç konusunda şeffaflığın olmaması, PKK’nın tasfiye açıklamasında yer alan Anayasa ve Lozan atıfları kafaları karıştırdı. DEM Parti yöneticilerinin, bu konulara ilişkin sorulara verdikleri yanıtlardan, “sürecin detaylarına sahip olmadıkları” izleniminin çıkması da soru işaretleri uyandırdı. Piyasalar ve özel sektörün bu gelişmeleri izlerken üzerinde durdukları konuların başında da “Barış sürecinin demokratikleşmeyle birlikte yürüyüp yürümeyeceği” geliyor.  

Bir yandan barış süreci denilirken öte yandan protestocu üniversite öğrencilerine yapılan sert müdahaleler, Ekrem İmamoğlu’yla ilgili yeni davalar açılması, piyasalar dahil geniş bir kesimde “çelişki” olarak görülüyor. Bu durum da demokratikleşmeyle birlikte bu sürecin yürüyeceği yönündeki umutları azaltıyor.  

YABANCI SÜRECE BAKMIYOR 

Piyasa oyuncuları daha önce bozulup durumu daha da ağırlaştıran çözüm sürecini örnek göstererek, henüz yeni sürecin nereye evrileceğinin belli olmadığını, önlerini göremediklerini, bu nedenle de piyasalar tarafından bu gelişmenin satın alınmadığını söylüyorlar.  

Barış sürecinin daha uzun süre alacağını, hangi aşamasında ne gibi sorunlar çıkacağının belli olmadığını kaydeden piyasa oyuncuları, “Yürünecek yolun kamuoyunda bilinmemesi, kapalı kapılar ardında yürütülmesinin piyasaların tahmin yapmasını engellediği” görüşündeler. Öyle olunca de geçmiş deneyimi baz alarak, temkinli davranma ihtiyacı duyduklarını söylüyorlar. 

İşte bu belirsizlik nedeniyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yeni sürecin ülke ve bölge ekonomisine büyük katkılar vereceği yönündeki demeçlerini ihtiyatla izliyorlar. 

Bakan Şimşek 19 Mart krizi ardından, Londra başta olmak üzere, yabancı finans merkezlerindeki yaptığı yatırımcı turlarına yeniden başladı. Londra’daki finansçılarla konuştuğumuzda, yeni barış sürecinin buralarda bir yankı uyandırmadığını söylüyorlar.  

Buna karşılık Trump ile Erdoğan ilişkisinin yeniden başlaması, Suriye ve Ukrayna krizlerindeki yumuşamada rolü nedeniyle, Türkiye’nin jeostratejik avantajının yeniden görülür olduğu görüşündeler. Yurt dışı yatırımcıların barış sürecine jeostratejik önem faslında bir detay olarak baktıkları söyleniyor. 

Bu konuda Şimşek’in yurt dışındaki toplantılarda  yaptığı  propagandanın sonuç vermesine ise pek ihtimal verilmiyor. Çünkü yabancı foncuların yüksek faizi cazip bulmalarına rağmen, 19 Mart güvensizliği nedeniyle, Türkiye’ye gelmeye hâlâ sıcak bakmadıkları belirtiliyor. 

Tahvil gibi yatırımlara zaten uzun süre girmekten çekinecekleri, bu yatırımlarda güven sağlamanın uzun süre alacağı ifade ediliyor. Yabancıların para piyasalarına ise çok kısa vadelerle girip çıktıkları, “her an her şey olabilir” korkusunu yaşadıkları belirtiliyor. Bu nedenle de çok kısa, mümkün olduğunca riski azaltmaya çalışarak, yüksek faiz imkanından yararlanmayı tercih ediyorlar.  

Özetle; bankacılar dahil, yerli ve yabancı yatırımcılar çözüm sürecine ilişkin olumlu beklentilere temkinli yaklaşıyor, satın almıyorlar. Buna karşılık “çözüm süreciyle ilgili çıkacak sorunların, büyüklüğüne göre, piyasaları bozacak bir risk unsur olabileceğine” dikkat çekiliyor.