Sevgili okuyucularım, iki hafta süren yıllık iznim sonrasında yeniden buluştuk. Sizlere “Merhaba” diyorum.
İzin yazımda “Bu süre içerisinde öyle olaylar olacak ki, yazamadığım için üzüleceğim, hayıflanacağım” demiştim.
Aynen öyle oldu. Bu iki hafta boyunca gazeteciler AKP tetikçilerinden dayak yedi, Tayyip’e hakaret davalarından hapis cezaları aldı, yine şehit cenazeleri kaldırıldı ve sonunda Ankara’ da bombalar patladı.
Seçime kadar ve seçim sonrasında daha neler olacağını, neler yaşayacağımızı hiçbirimiz bilmiyoruz. Ama ne olursa olsun, artık şaşırmamayı öğrendik!
Başımızda böylesine gülünç, aciz, sorumsuz, zavallı, bir dediği öbür dediğini tutmayan tipler olduğu sürece biz daha nice kanlı ve kansız olaylar yaşamaya mahkûmuz.

* * *

Ortalıkta başbakan rolü oynayan bir siyasetçi var.
Niteliksiz, yeteneksiz, hiçbir işe yaramayan, Tayyip’in emir ve komutasından dışarıya bir adım bile olsun atamayan göstermelik biri...
Ankara olayı sonrasında bakınız nasıl vecizeler yumurtladı:
“Gün, bir araya gelme günüdür. Kardeşlik günüdür... Herkes tahriklerden uzak dursun. Toplumda nefret ve intikam söylemine hiç kimse kesinlikle kapılmasın...”
Hop dedik, burada biraz duralım.
Toplumda kin ve nefret söylemini iktidarları boyunca kimler yaydı? İnsanları bizdendir, bizden değildir diye kimler keskin kamplara ayırdı?
Kin ve nefret söylemlerini kimler aramıza soktu ve hepimizi gerdi?
Hak, hukuk ve adalet kavramlarını kimler paspas gibi çiğnedi?
Şimdi çıkmış ortaya, kardeşlikten (!) falan dem vuruyor, Türk Milleti’ne nasihat verip olanları unutturmaya kalkışıyor.

* * *

Aynı konuşmasını sürdürüyor ve kendince mazeret üretiyor:
“Bildiğiniz gibi şu anda bir AK Parti hükümeti iş başında değil. Anayasal zorunlulukla, ülkeyi seçime götürmek üzere görev almış bir Bakanlar Kurulu söz konusu.”
Yine hop dedik deyip bir daha duralım!
Bu sözleri duyan yabancılar zanneder ki ismi çekiliş sonrasında torbadan çıkmış, birileri, yoldan geçmekte olan Ahmet’i zorla sürükleyip başbakanlık koltuğuna oturtmuş.
AKP hükümeti değilmiş!.. Ya neyin hükümeti?..
“Tarafsız” kisvesi altında müsteşarlarını bakanlık koltuklarına oturttular, MHP’den getirdikleri Tuğrul Türkeş diye birini bile partilerine soktular.
Geri kalan hükümet üyelerinin tamamına yakını zaten AKP milletvekili...
Ve adam şimdi çıkmış ortaya, 70 milyon insanın zekasıyla alay edercesine “Şu anda bir AK Parti hükümeti iş başında değil” diyebiliyor.

* * *

Gelelim “istifa” olayına. Bunların en pişkin ve vurdumduymaz olduğu hadise işte budur. Onun için böyle kıvırtıyorlar.
Yer yıkılsa, gök kubbe Türk Milleti’nin başına çökse, binlerce insan terör kurbanı olsa, en büyük hırsızlıklar, rüşvetler belgelense bile bunların kitabında “istifa” kavramı yoktur.
Makam koltuklarına ve kırmızı plakalı Mercedes’lere adeta zamkla yapışmışlardır. Zira anaları onları başbakan, bakan vesaire olarak doğurmuştur! Beyler daha küçük makamlara tenezzül etmezler! Aksi takdirde başlarına neler geleceğini, nasıl yargılanacaklarını bizlerden çok daha iyi bilirler.
Dünyanın en geri ülkelerinde bile böyle durumlarda başbakanlar ve ilgili bakanlar istifa eder, çekip gider.
Bunun her ülkede binlerce örneği var. Mısır Ulaştırma Bakanı bir tren kazasında 14 kişi ölünce “Sorumluluğu üstleniyorum” deyip bastı istifayı.
Letonya Başbakanı bir alışveriş merkezi çökünce aynı gerekçeyle istifa etti.

* * *

Devlet Güneydoğu’yu yitirdi, elden çıkardı. Her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor. Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır ve daha nice yerlerde bombalar patlıyor.
Ankara’nın göbeğinde birkaç gün önce yine bombalar patladı, 100’e yakın insanımız parçalanarak can verdi ve bizim İçişleri Bakanı konuştu:
“Ülkemizde herhangi bir güvenlik sorunu yoktur!..”
Dedim ya, bunlar tam kadro sıraya girmiş, bizim aklımız ve zekamızla alay ediyorlar! Kendilerine oy verenler dahil hepimizi geri zekalı şapşallar olarak görüyorlar.

* * *

Aman kardeşim, sakın ola ki biriniz olsun istifa etmeyin. Böyle bir şeyi aklınızdan bile geçirmeyin.
Başbakan, İçişleri Bakanı, patlamaları haber alamayan AKP aday adayı MİT Müsteşarı, hep yerinizde kalın.
Hükümet nasıl olsa AKP hükümeti değil! (Belki uzaydan gelenler tarafından kurulmuş olabilir.)
Ülkede güvenlik sorunu yok!
Bugünkü milli birlik ve beraberlik ruhunu (!) sayenizde sonsuza kadar koruruz!
Ölenleri kalanları, patlayan bombaları boş verin!
Sakın ola ki istifa etmeyin!

SÖZCÜ’de altı yıl


Sevgili okuyucularım, bugün günlerden 13 Ekim. SÖZCÜ gazetesinde ilk yazım bundan tam altı yıl önce bugün, 13 Ekim 2009 günü çıkmıştı.
O sırada SÖZCÜ yaklaşık 125 bin satıyordu. Bugün bu rakam 400 bin’e yaklaştı ve Türkiye’nin hilesiz hurdasız en çok satan ikinci gazetesi olduk.
Gazetecilik yaşamımın en rahat dönemini bu altı yıl içerisinde geçirdim. Belki inanmayacaksınız ama aramızda bir gün olsun en küçük bir takışma, tartışma, fikir ayrılığı olmadı.
Yazılarım sansür edilmedi.
Böyle bir örnek Türk basınında biraz zor bulunur!
Patronumuz Burak Akbay’dan başlayıp yönetici, muhabir, çaycı arkadaşlar dahil herkesle dostça, abi-kardeş ilişkisi içerisinde çalıştık durduk.
Gün geldi üzüldük, gün geldi hep birlikte mutlu olduk...
Ve SÖZCÜ onurlu duruşu, dört dörtlük çizgisiyle Türk basınında hak ettiği yere yükseldi.
Bu gazetenin bir emekçisi olmaktan gurur duyuyorum.