Türkiye’de ilk defa bir gazetenin bütün yazarlarının köşeleri dün boş kaldı...
Beyaz sütunlar!..
Bunun anlamı, Türkiye’de demokrasinin çöktüğüdür!..
Korkutarak, yıldırarak, sindirerek susturma gayretlerine karşı, SÖZCÜ yiğit bir çıkış yaparak, hukuksuzluğa, otoriter rejime okkalı bir tokat atmıştır!..
Demokrasi dışı güçlere meydan okumuştur!..
***
Diğer yazarlar gibi dün benim yazılarımın yer aldığı sütun da bembeyaz çıktı...
Anayasa teminatı altında olan basın özgürlüğüne vurulmak istenen zincir, “Yeni Türkiye”, “İleri demokrasi” safsatacılarının ayağına dolandı!..
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza atmış ve bunu iç hukuku haline getirmiştir...
Türk yargısı bu sözleşmeye ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, içtihatlarına uymak mecburiyetindedir...
Buna rağmen, artık ciddiyetini kaybetmiş olan rekor düzeydeki suç duyuruları, ceza soruşturmaları ve açılan tazminat davalarıyla...
SÖZCÜ ve yazarları baskı altına alınmaya, korkutulup sindirilmeye, susturulmaya çalışılmaktadır!..
***
Açılan davalar yoluyla basının baskı altına alınamayacağı demokraside birinci kuraldır!..
Oysa bugün, Türkiye dava açma yoluyla basını susturulmak istenen bir ülke haline gelmiştir!..
Demokrasi, aynı zamanda bir tahammül rejimidir!..
En ufak, en masum eleştiriyi bile hakaret sayarak dava açmak sadece tahammülsüzlük değil, basını hakaret bahanesiyle kıskaç içine alma girişimidir!..
***
Türkiye zorla tekrar seçime götürülüyor...
Türkiye’nin durumu dünden çok daha kötüdür...
Bölgede can güvenliği kalmamıştır...
Seçim güvenliği ise hiç yoktur!..
7 Haziran’da millet, AKP’nin tek başına iktidarına son verdi...
Milletin bu kararını beğenmediler, bir deneme daha yapmaya karar verdiler!..
Peki Türkiye hangi ortamda seçime gidiyor?..
7 Haziran’a kadar “Analar ağlamasın” diyenler, 8 Haziran’dan sonra şehitliği özendirip, şehit analarına “Ne mutlu size” diyorlar...
***
Türkiye bir ateş çemberinde kavruluyor...
Askerler, polisler, sivil halk...
Şu kısacık sürede hayatını kaybeden onlarca kişi...
Önceki gün üç polisin cenazesi kaldırılırken, bir polis daha şehit oldu...
Üç gün içinde biri doktor, biri kadın, ikisi çocuk altı sivil hayatını kaybetti...
Kan oluk oluk akıyor...
Demokrasi rafa kaldırılıyor;
Halk ödül vaat edilerek ispiyonculuğa teşvik ediliyor...
Polis istihbaratı, jandarma istihbaratı, Genelkurmay istihbaratı ve müthiş bütçesi, müthiş kadrosuyla MİT bir kenarda dururken, terörist yakalamak için halkın istihbarat yapması, ihbarda bulunması isteniyor, ortaya para ödülü konuluyor...
Bir bakıma yeni “gizli tanıklar” yaratılıyor!..
***
Tayyip Bey önceki gün 1 Kasım seçimi için “7 Haziran gibi olmayacak” dedi...
Bunu “1 Kasım’da AKP’nin tek başına iktidara geleceğini” kast ederek mi söyledi, yoksa seçim güvenliğiyle ilgili olarak mı?..
Ülkenin durumuna bakarsak, Güneydoğu’da 6 gün yollar kapatılıyor, illerde ilçelerde özel güvenlik sahaları kuruluyor...
İlçelerde sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor, yasağa uymayanlar polis ve askerle çatışıyor...
Hangi seçim güvenliği?..
7 Haziran’a giderken bu kanlı süreç var mıydı?..
7 Haziran’da seçimler yapıldı, gece sonuçlar alındı, AKP’nin iktidardan devrildiği ortaya çıktı, bir gün sonra ülkede kan gövdeyi götürmeye başladı...
***
Bu ortamda ülkenin zoraki tekrar seçime götürülmesi milli iradenin tecellisini sağlayacak mı?..
7 Haziran’da olmadı, 1 Kasım’da tek başına iktidar hayalleri mi?..
Tek başına iktidar hırsıyla demokrasiyi askıya alarak, basını susturarak kan gölüne dönen ülkede zorlama seçimin daha büyük hüsran getirmesi kaçınılmazdır!..
Hırslarına mağlup olanların sonları hazindir!..
Gerçekleri söylemek suçsa, cezasına da razıyız!..
Böyle bir dönemde susmak...
Vatana ihanettir!..