Aydın olmanın sorumluluğu, bu niteliğe yaraşır tutum ve davranışlarla yerine getirilir. Aydın sanılan çok kimsenin suskunluğu, tepkisizliği, bencilliği, topluma uzak duruşu ve kimilerinin de çıkar güdüsüyle siyasal akıntıya kapılışı, güvensizlik nedeni olmaktadır. Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun ATILGAN, doğru bildiklerini söylemekten kaçınmayan, bilgili ve yürekli bir Atatürkçüdür. Onun 1 Kasım seçimleriyle ilgili açıklamasını gerçekçi bulduğumuzdan okurlarımızın bilgisine sunmayı yararlı bir görev saydık.
“Köln, 3 Kasım 2015
1 Kasım 2015’te AKP’ye yüzde 9 kadar oy kazandıran nedenler
1 Kasım 2015 Genel Seçimleri’nde,
AKP’nin elde ettiği sonuç, önceki genel seçimlere nazaran daha dikkat çekicidir. Çünkü, TBMM’de temsil edilen CHP ve MHP gibi Türkiye’nin muhalif partilerinin yanısıra, Türkiye’nin partisi olmaya söz vermesine, uygulamada böyle olmadığı iyice anlaşılan ve etnisite siyaseti güden HDP’nin de barajı aşarak Meclis’e girmesine rağmen, AKP’nin yüzde 50’ye yaklaşan oranda oy elde etmesinin nedenlerinden bazıları, bizce, şöyle sıralanabilir:
* Koalisyon kurulmasının karşısında durarak, yeniden genel seçim isteyen ve tarafsızlığını kesinlikle korumayan; kendisine, etiksel eğilimlere aykırı olarak, örtülü ödenek ayrılan Cumhurbaşkanı faktörünü birinci neden olarak görmek gerekir. (1 Kasım seçimlerinden sonra yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, seçmenin yüzde 38’i ‘AKP’ye oyumu R. T. Erdoğan için verdim’ diyor; bu gerçek açıkça gösteriyor ki, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi yanlıştır.)
* İkinci önemli neden, ‘seçim hükümeti’ olarak adlandırılan hükümetin, aslında bir AKP hükümeti olduğu gerçeğidir. Refah/Fazilet partisinin devamı olduğu şüphe götürmeyen AKP, 1994’ten beri yerel yönetimde iktidardadır. Bunun en önemli tarafı, yerel yöneticilerin halkla daha yakın ilişki içinde olması ve ellerindeki olanakları AKP için seferber etmeleridir...
* AKP’nin, diğer devlet kurumlarında olduğu gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı ile bu kurumun ülke çapındaki teşkilatını kendi güdümüne almış olmasıdır.
* Cumhurbaşkanı’nın Diyanet İşleri Başkanı’na Cumhurbaşkanlığı binek otomobili kontenjanından niçin zırhlı bir araç tahsis ederek ödüllendirdiği ve böylece teşkilatı
AKP’nin propaganda alanı olarak kullanmayı amaçladığı gözlerden kaçmayan ve düşündürücü başka bir nedendir.
* AKP iktidarının 27 Mart 1994’ten beri yerel yönetimlerde, 3 Kasım 2002’den beri de genel yönetimde partizanca kadrolaşması elbette en önemli nedenlerden bir diğeridir.
* AKP’nin (Anıttepe’ye karşı) deyişiyle ‘Beştepe’ de, devletin mülkî amirleriyle (valiler, kaymakamlar) yapılan toplantılarda verilen mesajlar dikkatlerden kaçmaması gereken bir başka nedendir.
* Bekir Bozdağ’ın, maaşlı melelerinin (mollalarının) ya da dinî kanaat önderlerinin (!) ‘Beştepe’ de niçin ağırlandığı, herhalde bir başka nedenin ipucunu vermektedir.
* Yine Cumhurbaşkanı’nın aynı mekânda muhtarlarla ve yandaş sivil toplum kuruluşlarıyla (!) yaptığı sayısız toplantılar, lâf olsun diye yapılmamıştır...
* İmam hatip okulları mezunları kuruluşlarıyla da yandaşlık ilişkileri göz ardı edilmemelidir.
* AKP’nin, öncülü olan partilerin yaptığı gibi (örtülü adı Müslüman Sanayiciler ve İşadamları Derneği olan, ancak Müstakil olarak telâffuz edilen) MÜSİAD ile, el değiştirtilen sermaye kesimini nasıl örgütlediği akıldan çıkarılmayacak bir başka nedendir.
* Başbakan’dan sonra Cumhurbaşkanı’na da (hesabı hiçbir zaman sorulmayan ve sorulmayacak olan) örtülü ödenek ayrılmış olmasının dikkate alınmaması yanlış olur.
*Emeklisinden işçisine; askerinden polisine; öğretim elemanlarından öğrencilere; taşeron işçilerden işsizlere ve memurlara kadar tüm kesimlere, AKP seçim hükümetinin verdiği vaatleri unutmamak gerekir...
Çünkü AKP iktidarının, 7 Haziran seçimlerinden önce muhalefet partilerinin vaatlerine karşı çıkarken, 1 Kasım seçimlerinde daha da fazla vaatlerde bulunması, bir başka önemli nedendir. Seçmen, birinci parti olarak çıkacağı kesin olan partinin vaatlerine inanmayı tercih etmiştir.
*TSK’nın komuta kademesindeki mensuplarının, seçmen çoğunluğunca iktidar yanlısı olarak görülmeleri, üzerinde dikkat ve önemle durulması gereken başka bir nedendir...
Ve son olarak:
*Milliyetçiliği ayakları altına aldığını söyleyenler; T.C.’yi resmî tabelalardan kaldırtanlar; AKP’nin miting alanlarında daha önceleri cansız ampul ışığı rengindeki parti bayrakları sallarken; son aylarda Türk Bayraklarını dalgalandırmaya başlamışlardır. Bu oy avcılığı taktikleri farkedilmelidir.
Bölücü terör örgütüyle mücadele etmek yerine müzakere eden, “Açılım” politikalarıyla bölücü terör örgütü militanlarına müdahale etmeme uygulaması yapan AKP iktidarı, 1 Kasım seçimleri öncesi, milliyetçi söylem ve eylemlerle, geçici bir seçim siyaseti uygulamıştır.
Güdülen bu siyasetle, bir taraftan MHP’nin tabanından AKP’ye kaydırmalar yapılırken, diğer taraftan da 7 Haziranda HDP’ye oy verenlerin önemli bir bölümünün taraf değiştirmesinde etkin olunmuştur.
Ana hatlarıyla, AKP’nin 7 Haziran 2015’te kaybettiği oyları, 1 Kasım seçimlerinde, sözünü ettiğimiz nedenler, faktörler ve uygulamalarla yeniden kendi lehine çevirdiği gözler önündedir.”
Duyarlılık
Yekta Güngör Özden
Yayınlanma: