ANALİZ

Bu köşede dün “HDP başkanlığa evet derse saldırılar kesilir mi?” diye sormuştum.
Okurlar belki daha bu yazıyı okumadan HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın iki şartın yerine getirilmesi halinde başkanlık sistemi için evet oyu verebileceklerini söylediği haberini öğrendiler.
HDP’li milletvekili aynen şunları söylüyor; “Kürt halkının anadilde eğitim hakkı ve üniter yapı içerisinde kalmak kaydıyla Kürtlere bir statü hakkının yer almadığı bir anayasa veya sistemin adı ne olursa olsun parlamenter sistem olsun, bizim ona evet dememiz mümkün değil. Makul da değil, o zaman kendi kendimizle çelişiriz.”
Gerçi bu açıklama HDP yöneticilerinden milletvekili Ayhan Bilgen “Partimizin tavrı biliniyor. Kadri Yıldırım’ın yaptığı açıklama eski bir açıklamanın yeniden servis edilmesidir” dese de HDP’nin başkanlık sistemine evet deme ihtimali başkent kulislerine bomba gibi düştü.
Daha önceki yazılarımda ve televizyon konuşmalarımda iktidar partisinin HDP üzerinde de çalışmalar yaptığını ve gizli pazarlıkların sürdürüldüğünü belirtmiştim.
Bu yazılarıma ve sözlerime bir yalanlama gelmedi. Gelmediği gibi bu süreçte HDP’nin dinci kanadını temsil eden Altan Tan “Başkanlık sistemi bize de yarıyorsa neden karşı çıkalım” demişti. Yine HDP milletvekillerinden Gaziantep’in CHP’li eski belediye başkanı Celal Doğan da saraya giderek Erdoğan’la görüşmüştü.
HDP’nin başkanlık sistemi için getirilen anayasa değişikliği paketine evet deme ihtimali sanıyorum en çok MHP’yi zora sokacaktır.
Meclis Başkanlığı seçimlerinde, CHP’li aday Deniz Baykal için “HDP’nin oy verdiği adaya partimiz oy veremez” diyen ve bu sayede Meclis Başkanlığı’nı AKP’ye altın tepsi içinde sunan MHP’nin “Türkiye’nin rejimini bile değiştirecek” nitelikteki bir anayasa değişikliği için ne yapacağını doğrusu ben de çok merak ediyorum.
Erdoğan’ın başkan yapmak için elinden geleni esirgemeyen Devlet Bahçeli’nin HDP ile aynı yönde oy kullanmasını tabanına nasıl anlatacağı elbette kendi sorunu.
Ancak bu yeni gelişmeye AKP açısından bakarsak, HDP desteği MHP desteğinden daha önemli.
Çünkü öncelikle HDP’nin milletvekili sayısı 60. Hapiste 11 milletvekili var. Anayasaya evet demeleri şartıyla bu milletvekilleri serbest bırakılabilir.
Bu HDP’ye yetmeyecektir. İktidar başkanlık için Meclis’te 330’u bulabilmek için HDP’ye başka tavizler de verebilir. Tutuklanan ya da görevlerinden alınan belediye başkanları görevlerine iade edilir, diğer tutuklu HDP yöneticileri de salıverilir. Bunlar AKP için zor işler değil.
İkincisi, AKP Meclis’te 330’u bulsa bile referandumu aşabilmesi henüz garanti değil. Ama HDP anayasaya evet desteği verirse HDP’ye oy veren kitleler de referandumda evet derler. Kafası karışık MHP seçmeninin bir bölümünün de zaten başkanlığa her şartta evet diyeceği biliniyor.
Böylelikle referandum kararı alındığı andan itibaren sonucunun da kesinleşmesi garanti altına alınmış olur.
Siyaset böyle bir şey işte. Popülist ve oportünist bir partinin çıkarları söz konusu olduğunda bir bakarsınız “en olmayacak şey” dediğiniz bir anda gerçekleşir.
HDP’nin siyasi bir hamle yapması ve “Bu anayasa değişikliklerine evet oyu vereceğiz” açıklamasını resmen yapması halinde başkanlık sistemi hiç beklemediğimiz bir krizin içine giriverir.
Böylelikle Türkiye MHP’nin ateşlemesi ve HDP’nin desteği ile “tek adam” rejimine geçer.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Yargı bu kadar korku içinde olmamalı


Büyük kentlerimizde patlayan bombalar, şehit verdiğimiz yiğit evlatlar, siyasilerin güya sert ama hiç işe yaramayan demeçleri arasında nice skandallar yaşıyoruz, çoğundan haberimiz bile olmuyor.
İşte dün Ethem Sarısülük’ü öldüren polis 10 bin lira ceza ile kurtuldu. Olacak iş mi bu? Bir insanın hayatı bu kadar mı ucuz? Hakimler iktidardan bu kadar mı çekiniyor?
Bir başka skandal da Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün tutuklanmasında yaşandı.
Gözaltına alındıktan sonra mahkemeye çıkarılan Ahmet Türk’e hakim “Uçağına geç kalacaksın” diyerek duruşmayı bitiriyor. Tabii tutuklama kararı alarak.
Herkes şaşkın. “Ne uçağı?” diye soruyor birbirine.
“Kaçırılacak uçak” Ahmet Türk’ü kalacağı cezaevinin bulunduğu ile giden uçak. Hakimler tutuklama kararını çoktan almışlar, bu nedenle Ahmet Türk için uçak bileti bile önceden alınmış.
Böyle adalet olur mu?
Bir başka örnek CHP milletvekili Eren Erdem’in Ahaber’de akıl almaz konuşmalar yapan Erkan Tan’ın sosyal medyada dolaşan bir videosunun yanının engellenmesi için başvurduğu mahkemeden ret kararı alması.
Erkan Tan bir süredir beğenmediği kim varsa ağza alınmayacak sözlerle saldırıyor. Alçak, hain, Esad’ın iti, terörist, ajan diyor. Ama mahkemeye göre bu hakaretler “ünlü kişilerin” hep karşılaşacağı sözlermiş ve bunlara karşı hazımlı olmak gerekirmiş.
Daha başkanlık sistemine bile geçmedik ama yargının haline bakar mısınız?

SORDUM ÖĞRENDİM

HDP desteği için anayasa maddesi hazırlanmış bile


Ankara kulisleri başkanlık sistemine “olası” bir HDP desteğini konuşurken dün görüşlerine başvurduğum bir anayasa profesörü “Çok ilginç bir durum” dedikten sonra “Aslına bakarsanız değişiklik metni HDP’nin taleplerini karşılayacak biçimde yazılmış zaten” dedi.
“Şaşırtıcı” dedim önce ve sordum “Hangi maddelere dayanarak söylüyorsunuz bunları?”
Anayasa profesörü “Yeni metinde 14’üncü madde kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin atama yetkisini cumhurbaşkanına veriyor” dedikten sonra bu metni okudu; “Üst düzey yöneticilerin atanmasına ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenir.”
Anayasa profesörü “Bu cümleyi anlamak için gerekçeye bakalım” dedi ve ekledi “Maddenin gerekçesinde bu atamalar için yerinden yönetim tanımı geçiyor. Bu yıllardır tartıştığımız Avrupa Birliği’nin talebinden başka bir şey değil ki.”
Bunun üzerine “Peki başka?” diye sordum. “129’uncu maddeye de bakın” dedi ve anlattı;
“Bu madde ile anayasanın 129’uncu maddesi değiştiriliyor. Burada (merkezi idare kapsamındaki kurum ve kuruluşların, kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenir) deniyor. Bu da özerk yönetimler söz konusu olduğunda hayata geçirilebilecek bir şeydir.”
Anayasa profesörü “Yani” dedi ve soluklandıktan sonra ekledi “İktidar HDP desteğini alabilmek için her şeyi çoktan hazırlamış. Benim anlamadığım MHP bu metne nasıl razı geldi?”

ŞAŞIRDIM

HDP binalarına saldıranlar meğer FETÖ’cülermiş


Dolmabahçe ardından da Kayseri’de patlayan bombalarla çok sayıda şehit vermemizden sonra bazı kentlerde HDP binalarına yönelik saldırılar başladı.
Tekbir sesleri ile saldırıya geçen gruplar HDP binalarını tahrip ediyor, bazılarını yakıyor.
Bu saldırılar giderek kişilere de yönelmeye başlayabilir ki asıl tehlike işte o zamandır.
Ancak şaşırarak görüyorum ki yandaşlar HDP binalarına saldırılarda tuhaf bir panik yaşıyorlar.
“Bunlar provokasyon” diyorlar örneğin. “Biz yapmıyoruz” diye feryat ediyorlar.
Yandaşlara göre HDP binalarına saldıranlar ne AKP’li ne de MHP’li değillermiş. Saldıranlar FETÖ’cülermiş. Amaçları kaos yaratmak ve yeniden bir darbeye zemin hazırlamakmış.
Olabilir mi? Olabilir tabii. Ama bunu önleyecek olanlar da bizler değiliz herhalde. Emniyet, istihbarat, yargı ellerinde, bu olayları kim yaratıyorsa tutup kulağından çeksinler, bu kadar basit.
Örneğin Yeniçağ gazetesine yapılan baskından başlayabilirler. O saldırıyı yapanlar hâlâ bulunamadı. Ümraniye’de maalesef bir polisimizin şehit olmasına yol açan saldırının sorumluları da hemen bulunsun.
Örneğin Yozgat’ta HDP binasını yakmak için yola çıkan ama Yozgat’ta HDP temsilciliğinin olmadığını öğrenince evlerine dönenler de FETÖ’cü müymüş açıklasınlar?
Öyle “HDP’yi basan bizden değildir” demekle olmuyor bu işler.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

İstanbul Erkek Lisesi’ni yok etmek istiyorlar


İstanbul Erkek Lisesi Türkiye’nin en iyi okullarından biri. Bir mensubu olarak okulumla gurur duyuyorum.
Ancak bu güzide okul iktidar zihniyeti tarafından adeta yok edilmek isteniyor. Önce günümüz zihniyetine uygun bir müdürle okulun dengesini bozdular, çocuklara dini eğitimler vermek için ne idüğü belirsiz vakıfları okula soktular. Yetmedi “proje okul” adı altında ne kadar değerli öğretmen varsa attılar.
Şimdi de bir yılbaşı sorunu çıkardılar. Okulda 40 Alman öğretmen var ya, işte bunlar yılbaşı adı altında çocuklara
Hristiyanlık propagandası yapıyormuş, Bu nedenle her türlü yılbaşı kutlaması, eğlencesi ve süslemesi yasaklanmış.
Bu okulla 50 yıllık ilişkim var. O zaman da Alman öğretmenler vardı, yine yılbaşı kutlanırdı. Bugüne kadar tek bir kişinin bile dinini değiştirdiğini ya da inançsızlığı seçtiğini görmedim.
Burada da başı AKP milletvekili Mustafa Şentop çekiyor. İyi de Şentop’un kızı da türbanıyla bu okulda okuyor sanıyorum. Niye bu okul? Kızını İmam Hatip’e göndermek yerine neden Almanca ve İngilizceyi çok iyi öğreten bu okulu tercih ediyor?

SOSYAL MEDYA

Fazla tehdit ve parmak sallama “karşıtını” da yaratıyor


Gazete ve televizyonlarda ama özellikle sosyal medyada iktidar yanlısı kimi isimlerin kendilerinden olmayanlara yönelik hakaret, tehdit hatta şantajları görülmedik oranda arttı.
İktidar yandaşları hiç korkmadan, çekinmeden, fütursuzca parmaklarını sallayıp “Gününüzü göreceksiniz, sizin de hesabınız önünüze konacak, sen tutuklanacaksın, sen atılacaksın, sen aşağılıksın, sen hainsin, sen alçaksın, sen teröristsin” diye konuşabiliyorlar.
Herkes bunları hayretler içinde izliyor ama her olayda olduğu gibi bunda da “antitepki” oluşmaya başladı.
Son birkaç gündür “akıllıol” veya “senibuluruz” türü başlıklarla yayınlar yapan sosyal medya kullanıcıları da harekete geçti.
Bu şimdilik sosyal medya üzerinden atışma gibi görülebilir. Ancak aşırı tahrik ve tehditler, bunlardan bazılarının yerine gelmesi karşı tarafı da giderek hınçlandırıyor.
Medya üzerinden tehdit ve hakaretlerin artık son bulması gerek. Bunun sonu iyi değil. Çünkü sosyal medya dediğimiz yer, karanlık bir ortam. Kimse kimseyi tanımıyor, bilmiyor. Sokakta yanınızdan geçen biri sosyal medya üzerinden hakaret ettiğiniz ya da yediğiniz biri olabilir.
12 Eylül öncesini çok iyi bilen bir gazeteci olarak uyarmak istiyorum kimi çok heyecanlı gençleri.