Sevgili okurlarım,
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a hayranım.
Çünkü Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı bu ulu çınar, bitmez tükenmez enerjisiyle yazıyor, okuyor ve davet edildiği etkinliklerde konuşuyor.
100 yaşını geride bırakmış olmasına karşın pırıltısını asla kaybetmeyen hafızasıyla üretmeye devam ediyor, genç kuşaklara seslenmekten asla kopmuyor.
Bu arada Halk Arenası’nı sürekli seyrediyor, köşemizi takip ediyor.
Bununla da yetinmeyip, zaman zaman SÖZCÜ’ye, aşağıda sonuncusunu okuyacağınız mektuplar gönderiyor.

* * *

“Geçen hafta Afyon’ da yapılan Halk Arenası’nı, her zamanki gibi büyük bir heyecanla izledim. Bu programı hazırlayan ünlü gazetecimiz Uğur Dündar’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu programlarla bilmediğimiz pek çok konuda aydınlanıyoruz. Bazen de söylemek istediklerimizi duyuyor, mutlu oluyoruz. Keşke olanak sağlanabilse de, her hafta bir şehrimizde yapılabilse bu program!..

* * *

Afyon’daki Halk Arenası’nda, TBMM’deki 23 Nisan resepsiyonu ile kutlamalarının, Meclis Başkanlığı’nca terör ve şehitlerimiz gerekçe gösterilerek iptal edilmesi ele alındı. Aslında Atatürk’ün şehit çocuklarının korunması için armağan ettiği bu bayramın amacı bilinseydi, Güneydoğu’daki çarpışmalarda şehit olan asker ve polislerimizin çocukları toplanır, onlara hediyeler verilir, gönülleri alınır, böylece acıları biraz olsun, dindirilirdi.
Frankfurt Belediye Başkanı’nın Türk ve Alman çocuklarını toplayarak 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı kutladığını, Kanada’daki Toronto Belediye Başkanı’nın da bu günü dünya çocukları için uluslararası bayram ilan ettiğini Halk Arenası’nda Sayın Prof. Yılmaz Büyükerşen’den öğrendik.
Benim için en önemli sözü, Sayın Uğur Dündar söyledi. Halkımıza seslenerek; “Her şeyi siyasi partilerden beklemeyin. Bu türden keyfi ve antidemokratik kararlar karşısında demokratik tepkilerinizi gösterin” dedi.

* * *

Emekli olduğum 1980 yılından bu yana, cumhurbaşkanlarına, başbakanlara, milletvekillerine, gazetecilere, sanatçılara ve eğitimcilere tepkilerimi içeren mektuplar yazıyorum. Yalnız mektup yazmakla kalmıyor, telgraflar da çekiyorum.
İyi işler yapanları kutlayarak, iyi olmayanı da eleştirerek yazdığım
bu mektuplar ne yazık ki hiç karşılık görmüyor! Buna rağmen inatla yazmayı sürdürüyorum. Bana “Yanıt almayacağın mektubu niye yazıyorsun” diyenlere de
“Madem ki demokrat bir ülkedeyiz, o halde vatandaş olarak, demokratik
haklarımızı kullanmalı ve hukuk çerçevesi içinde tepki göstermeliyiz. Eğer sesimizi çıkarmazsak, yaşanacaklardan hepimiz sorumlu oluruz”
diyorum...

* * *

...Büyük Millet Meclisi’nde bir gün Kürtçe konuşulduğunu duydum. Hemen Meclis Başkanlığı’na telgraf çekerek “Anayasamıza göre Meclis’te yalnız Türkçe konuşulabilir, buna hukuki işlem yapılmalı” diyerek uyardım.
Daha sonra benim gibi yazabilecek durumdaki birçok kimsenin, duyarsız kaldığını ve herhangi bir tepki göstermediğini öğrendim. Eğer 20-30 kişi telgrafla protesto edebilmiş olsaydı, gereğini yapmak zorunda kalırlardı. Sanırım “İhtiyar kadının zırvası” deyip geçmişlerdir!..

* * *

Kamuoyu hatırlar:
Dondurucu bir kış günü, kar yağarken Hayrettin Karaca ile birlikte Meclis önünde “Topraklarımız satılmasın” diye pankart astık, protesto konuşmaları yaptık. Daha sonra konferans için gittiğim yerlerde “Aman ne güzel yaptınız” diyenlere ben de “Siz ne yaptınız” diye sordum. Kimse cevap veremedi. Oysa amacımız halkın topluca demokratik tepki vermesini sağlamaktı. O amaçla kar altında kalmıştık!..

* * *

AKP dönemine kadar ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyet tarihinde bir metre kare toprağımız yabancılara satılmamıştı. Satılması yasaktı. Oysa bu yasağa aldırış etmeyen AKP iktidarı, binlerce kilometrekarelik toprağımızı, İsraillilere ve diğer yabancılara sattı. Hem de su kenarlarını...
Eğer halkımız bizimle birlikte güçlü bir tepki göstermiş olabilseydi, ileride büyük sorunlar yaratacağı şimdiden belli olan bu topraklar satılmazdı!..”

* * *

Muazzez Hoca’nın imzamı attığım mektubuna bir bilgenin şu sözleriyle noktayı koyuyorum:
“Toplumların tepkisiz kalmalarının asıl nedeni korkak olmaları değil, rahat olmalarıdır!..”
100 yaşındaki tek kişilik Cumhuriyet ordusu, uyarılarında yerden göğe kadar haklı değil mi?..