Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) eski Başkanı, PODEM Başkanı ve Akbank Kurul Üyelerinden Dr Can Paker, başkanlık sisteminde yürütme ve yaşamanın partili başkanlık ile problemli olabileceğini ama bunun siyasi partiler kanunun değiştirilmesiyle düzenlenebileceğini söyledi.

İngiltere’de faaliyetlerini sürdüren Türkiye Araştırmalar Merkezi ( CEFTUS), Dr Can Paker ile İngiliz Parlamentosu’nda Türkiye’de siyasi gelişmeler ve 16 Nisan'da gerçekleştirilecek referendumun değerlendirildiği bir program düzenledi.

Can Paker Türkiye’deki günlük siyasete değil sosyolojik gelişmelere bakarak değerlendirme yapacağını söyleyerek, Türkiye’de sosyal mühendislik ile yaratılmış bir ‘Beyaz Türkler’ grubu olduğunu ve bu grubun Türkiye’nin yüzde 15’ini oluşturduğunu belirtti.

Paker Beyaz Türklerin ve bürokratların Türkiye’deki geçmiş darbelerin sebebi olduğunu çünkü onların sadece halkı kontrol altında tutma ve kendi çıkarlarını koruma vasfını gördüğünü savundu. Paker diğer yandan Türkiye halkında Turgut Özal sayesinde şehirleşme ile yeni bir orta sınıf doğduğunu ve bunun halkın demokratikleşme sürecinin bir parçası olduğunu söyledi. Paker’e göre siyah Türkleri oluşturan bu grup 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünde daha Cumhurbaşkanı Erdoğan insanları sokaklara çağırmadan dışarı çıkmış ve tanklara karşı durmuşlardı.

‘Erdoğan’ı yine halk seçimle gönderebilir’

Paker Beyaz Türklerin ve bürokratların kontrolüne rağmen Siyah Türkleri oluşturan Aleviler, Kürtler ve muhafazakar Müslümanların seçimle pek çok lideri destekleyebildiğini ya da alaşağı edebildiğini söyledi. Ecevit’ten Demirel’e örnekler veren Paker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da eğer halk kendi çıkarını koruyamayacak bir durumda gördüğü takdirde yine seçimle gönderebileceğini söyledi.

Anayasal değişikliklerin bürokrasiyi ve devlet kurumlarını vesayetten kurtaracağını söyleyen Paker siyasi partiler kanununun değiştirilmesi ve darlaştırılmış seçim bölgesinin gelmesi gerektiğini ekledi. Paker başkanlık sisteminde yürütme ve yasamanın partili başkanlık ile problemli olabileceğini ama bunun siyasi partiler kanunun değiştirilmesiyle düzenlenebileceğini söyledi. Bunun dışında zaten fiilen ve 1982 anayasasının 104. Maddesi gereğince Cumhurbaşkanı’nın sınırsız yetkileri olduğu ama hiçbir sorumluluğu olmadığını söyleyen Paker yeni anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı’na hesap sorulabileceğini vurguladı.

‘AK Parti, Gülen Cemaati’nin donanımlı insanlarından yararlandı’

Darbe teşebbüsü konusunda Gülen Cemaati’nin büyük oranda sorumlu olduğunu söyleyen Paker kendisinin AKPli yöneticileri Gülen Cemaati’nden kişilere devlet kurumlarında yer vermemek konusunda geçmişte uyardığını ama bunun dinlenmediğini ekledi. Paker AKP’nin 2003’te seçilmesiyle kendi bilgi donanımlı insanlarının olmadığını bu yüzden 40 yıllık geçmişi olan Gülen Cemaati’nden faydalandıklarını söyledi.

İnsan hakları ihlalleri ve darbe teşebbüsü sonrası yaşanan çok sayıda tutuklama konusunda adaletsizliklerin yapıldığını düşünen Paker katılımcılara Türkiye’nin FETÖ olarak adlandırılan Gülen Cemaati, IŞİD ve PKK ile mücadele verdiğini hatırlattı. Kürt meselesinde çözüm süreci döneminde aktif olarak görev alan Paker Kürt sorunun ancak Suriye’deki savaşın sonlanmasıyla tekrar masada tartışılabileceğini söyledi.

DHA