Bir Başbakan düşünün; kendisinin ne kadar “lüzumsuz” olduğunu anlatıp duruyor...

*

Oturduğu koltuğun “kaos nedeni” olduğunu söylüyor...
“Durayım, Türkiye batar” diyor...

*

“Fazlayım” diye meydan meydan geziyor...
“Yani şimdi ben var ya, biraz daha kalırsam...” diye başlıyor...

*

Hakikaten dünya siyasi mizah tarihinde ilktir...
Normalde başbakanlar orada kalmak için oy istemezler mi?..
Bu; sepetlenmek için oy istiyor...

*

Tek adamlığın daha iyi olacağını, kendisine lüzum olmadığını örnekler vererek tekrarlıyor:
“Gemide kaç kaptan olur arkadaşlar?..”
“Biirr...”
“Gördünüz mü işte, iki tane olursa gemi batar...”
“Peki, otobüste iki kaptan olursa ne olur?...”
“Virajı alamaz...”
“Hah... Gördün mü işte, tek olması lazım...”
“Davulun tokmağı kaç?..”
“Biiir...”
“Doğru... İki tokmak oldu mu oynarken kaos çıkar...”
“Pekiiii... Şişenin deliği kaç?...”

*

Niçin?..
Binali Yıldırım anlattıklarının doğru olmadığını bilecek kadar zekidir...
Hepimiz biliyoruz ki; Türkiye’nin asıl şimdi bir kaosa sürüklendiğinin farkında olacak kadar da bilgili ve akıllı...
Peki neden?..
Çünkü o bir esir...
Tıpkı bir zamanların Abdullah Gül’ü gibi, Bülent Arınç gibi, Ahmet Davutoğlu gibi...
Tutsak...
Nasıl bir kumpasın içinde ki;
meydan meydan gezip kendisinin
“gereksiz” olduğunu anlatmak zorunda...
Ne denilse onu yapıyor; Binali,
İn ali...

*

Bu dahi tek adamlığın korkunçluğunu kanıtlamaya yeter...
Bu dahi nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu gösterir...
Bu dahi korkuyu bize yeterince anlatır...

*

Demokrasinin “çoğulculuk” anlamına geldiğini bilmediklerini varsayıp, “Demokrasi için tek adam lazım” diyecek kadar insanları aptal yerine koyuyorlar...

*

Ver yanıtını o zaman:
İyi görmek için iki gözün...
Doğru duymak için iki kulağın...
İtiraz etmek için iki dudağın var...
“Hayır” için iki elin var...