Sıkı bir sinemaseverseniz “Hayat”ta daha önce görmediğiniz yeni bir şey yok. Ama çok heyecanlı bir film bekliyor sizi yine de... Bir bilim-kurgu klişesidir; bir ekip uzayın derinliklerine bir görevi yerine getirmek üzere yolculuğa çıkmıştır. Ancak planlarındaki küçük bir sapma başlarına dert olur ve mürettebat büyük bir yaşam mücadelesi vermeye başlar. Bu hikaye kalıbının en başarılı bilinen örneği kuşkusuz 1979 yapımı “Yaratık”tı (Alien). Çok yakında yeni devam filmini izleyeceğimiz bu ünlü bilim-kurgu klasiğinde ne olursa olsun hayatta kalmak için kendisine bulaşan insanları yok eden uzaylı bir yaratığın yarattığı dehşeti izliyorduk.

Bu hafta vizyona giren “Hayat” da kısaca böyle bir hikaye anlatıyor yine. Bilim insanları ve astronotlardan oluşan uluslararası bir ekip, Mars gezegeninden aldıkları örneklerde küçük bir mikro organizma bulmuştur. Uzay istasyonundaki bütün güvenlik protokollerini uygulasalar da Calvin adını taktıkları bu organizmanın giderek büyümesine ve saldırganlaşmasına engel olamazlar. Altı kişilik ekip hem kendi hayatlarını hem de dünyadaki hayatı korumak için harekete geçerler. Ama Calvin giderek akıllanıp güçleniyordur.

hayat_1

Film, büyük ve oldukça kibirli bir teknolojiye sahip bir uzay istasyonunda yaşayan farklı ülkelerden iki kadın ve dört erkeği hiç tanımadıkları bir canlının saldırısına maruz bırakıyor. “Yaratık” filmleri kapitalist sisteme apaçık eleştiri yaparken, feminist okumalara da açıklardı. “Hayat”ın izleyiciyi heyecanlandırmanın dışında öyle önemli bir amacı yok. Evet, mürettebatta bulunan ve uzayda kalmayı dünyadaki insanlardan bıkmış olduğu için tercih eden bir bilim insanı biraz daha derinleştirilse daha ilginç olabilirdi. Ya da önceki bazı örneklerde olduğu gibi (“Şey” ya da “Gün Işığı”) ekipte ufacık da olsa bazı nifak tohumları yeşertilseydi başka yönlere de akabilirdi hikaye. Ama “Hayat”ın adında da belirttiği gibi, kainattaki bütün varlıkların esas amacının yaşamı sürdürmek olduğunu anlatmak dışında bir derdi bulunmuyor.

Peki böyle bir derdi olmasa da seyredenlere iyi vakit geçirtiyor mu diye sorarsanız cevap kesinlikle evet olur. Çünkü daha ilk sahnede uzun bir ‘tek çekim’le teknik olarak neredeyse “Yer Çekimi”nin (Gravity) kıvamı yakalanmış. Calvin’in giderek büyüyerek uzaylı bir ahtapota dönüşmesi zaman zaman ucuzlaştırıcı bir efekt yaratmıyor değil. Ama bütün o koşturmacalı sahneler, olacakları tahmin etseniz bile heyecanla takip etmenizi sağlıyor.
Karakterlerin yüzeysel bırakılmasına rağmen Jake Gyllenhaal, Ryan Reynolds ve Rebecca Ferguson gibi dikkat çekici isimler tarafından canlandırılıyor oluşları onlarla daha çok ilgilenmemizi sağlıyor diğer yandan. Ama “Görevimiz Tehlike”nin beşinci filminde tanıyıp sevdiğimiz İsveçli oyuncu Rebecca Ferguson hem değişik güzelliği hem de kırılgan performansıyla bir nebze öne çıkıyor yine de.

3 yıldız
Hayat
Yönetmen: Daniel Espinosa
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Rebecca Ferguson, Ryan Reynolds
103 dakika, 15+

Zorba olma, süperkahraman ol!

Bir dönem bizde de yayınlanan Amerikan dizisi “Power Rangers”, aslında Japon yapımı bir dizinin yeniden çevrimiydi. Dizinin temelinde iyi uzaylılar tarafından seçilen beş ergen çocuğun dünyayı kötü uzaylılardan korumak için girdikleri savaş anlatılıyordu. Bu savaşta ‘zord’ adındaki dünyadışı teknolojilerle üretilmiş birtakım araç gereçlerden de faydalanan rengarenk kostümlü bu çocuklar oradan oraya koşturup duruyorlardı.
Giderek her türlü kaynağı filmleştirmeye çabalayan, bu uğurda kutu oyunlarından bile medet uman Hollywood sonunda bu pek de derin bir külliyata sahip olmayan seriye de el atmayı başardı. Çeşitli nedenlerden dolayı cezalı konumuna düşen beş liseli çocuk, şans eseri buldukları birer maden parçaları eşliğinde birer ‘Power Ranger’a dönüşürler. Onlara bu mirası bırakan Zordon adlı bir savaşçı tarafından eğitilirler ve Rita adlı eski bir ‘ranger’a karşı dünyayı savunmaya çalışırlar.

Bu derme çatma hikayenin temelinde Amerika’da liseliler arasında giderek sıklaşan akran zorbalığına seslenmesi dışında pek bir numara yok. Bu beş çocuk da bir ekip olabilmek için aralarındaki her türlü farkı unutup, birbirlerini önemsemeyi ve birlikte aynı amaç için hareket etmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. Elbette yapımcılar giderek daha görünür olan bu soruna parmak basarken filmin oyuncaklarını da satabilirsek hiç fena olmaz diye düşünmüşlerdir kesinlikle...

power_rangers_1

Çocukları sadece ana hatlarıyla çizen senaryo, aralarında güçlü olaylar ve bağlar kuramayıp onları bildik sorunlarla donatmakla yetiniyor. Son yarım saate kadar o komik kostümleri giymelerine engel olan bir yapı kurulmuş neyse ki. Sonrası da zaten “Transformers” filmlerindeki gibi son derece gürültülü bir robotlar savaşına dönüşüyor. Açıkçası kadrodaki genç çocuklar da onları izleyen yaşıtlarından çok uzak durmamaları için bilinçli bir şekilde çok cazibeli oyunculardan oluşturulmamış. Ancak günümüz süperkahraman filmleri giderek daha ciddileşme, sertleşme ve gerçek dünyaya yakınlaşma eğilimleri gösterirken bu haliyle “Power Rangers” ne derece etkili olup da devam filmleriyle ergenleri kendine bağlayacak göreceğiz.

2 yıldız
Power Rangers
Yönetmen: Dean Israelite
Oyuncular: Dacre Montgomery, Naomi Scott, RJ Cyler
124 dakika, 13+