Asrın liderimizin Kadir Topbaş’a “abi” dediği günlerdi...

*

Kadir abi New York’a gezmeye gitti, Brooklyn belediye başkanı Marty Markowitz tarafından bandoyla karşılandı, Türk-Amerikan halk dansları gösterileri yapıldı, konfetiler uçuruldu, pastalar kesildi, hakikaten muhteşem bir karşılama töreniydi, akşam da New York’un en faça restoranlarından birinde Kadir abi onuruna ziyafet verildi.

*

Yüce Türk basını “coşkulu karşılama, dünya lideri Türkiye’ye yakışan karşılama, New York New York olalı böyle karşılama töreni görmedi” şeklinde manşetler attı. “İşte Türkiye’nin yurtdışındaki itibarı bu, gurur duyduk” diye makale döşenen bile oldu. Bir Allah’ın kulu da çıkıp... “Kardeşim, Brooklyn belediye başkanı akp ilçe teşkilatı başkanı mı, niye bando getirmiş?” diye sormadı.

*

Ancak... Amerikan medyası bizim medya gibi yavşak değil tabii, New York Post gazetesi merak etti, haşırt diye manşet yaptı. “Kardeşim, İstanbul belediye başkanı babamızın oğlu mu, kimin parasıyla kimi karşılıyorsunuz, milletin vergilerini hangi hakla çarçur ediyorsunuz?” diye sordu.

*

Amerikan ahalisi de bizim ahaliye benzemiyor maalesef... “Soyuyorsa beni soyuyor” demedi, telefona sarıldı, Brooklyn belediyesinin santralı kilitlendi. “Biz bu vergileri elaleme bando tutasınız diye mi ödüyoruz, harcadığınız paralar babanızın parası mı?” diye mesaj yağdı.

*

Brooklyn belediye başkanı derhal basın toplantısı düzenledi, tane tane izah etti... “Bando, dans, pasta ve yemek faturası Türkiye’nin New York başkonsolosluğu tarafından ödendi! Bizimle hiç alakası yok, karşılama törenini biz düzenlemedik, davet ettiler, gittik, nezaket icabı Brooklyn köprüsünün resmi bulunan bir yastık hediye ettik, hepsi o... Hatta, geçen sene yine resmi davet üzerine beş günlüğüne İstanbul’a gittim, 40 bin dolar tutarındaki gezi masraflarımın tamamı bizzat Türk tarafınca karşılandı, Amerikan vatandaşlarının bir cent’ini bile kullanmadım, harcamadım” dedi!

*

Yani... Amerikalılar tarafından görkemli törenlerle karşılanmış gibi gösterilen Kadir abi, aslında kendi kendini karşılatmış, görkemli faturayı da Türk konsolosluğuna ödetmişti. Akp’yi yalamaktan dilinde pütür kalmayan yüce Türk basını her zaman olduğu gibi Türk halkına yalan söylemişti. Brooklyn belediye başkanı İstanbul’da 40 bin dolara ağırlanmış, Kadir abi ve heyeti New York’ta en az 100 bin dolara ağırlatılmış, sayın ahalimize ödetilmiş, üstüne, sayın ahalimize alkışlatılmış, avanta hatıra yastık Kadir abinin evine gitmişti.

*

Asrın liderimizin Melih Gökçek’e “kardeşim” dediği günlerdi...

*

Melih Gökçek’e tee Slovenya’da “en başarılı belediye başkanı ödülü” verildi. Slovenya’nın başkenti Ljubljana’nın belediye başkanı Zoran Jankoviç uluslararası yarışma düzenlemiş, aralarında Londra’nın Paris’in de bulunduğu 10 şehir aday gösterilmiş, neticede “dünyanın en akıllı şehri” olarak Ankara seçilmiş, Melih Gökçek’e “en başarılı belediye başkanı ödülü” layık görülmüştü. Yüce Türk basını bu müjdeli haberi derhal manşet yaptı, Melih Gökçek’in başkanlık faziletleri anlatıla anlatıla bitirilemedi. Melih Gökçek de derhal Ankara’nın bütün caddelerini bilboardlarla süsledi, “dünya ödülü aldığını” sayın ahalimize duyurdu, sayın ahalimiz alkışladı. Küçücük bi pürüz vardı... Bu yarışmayı güya düzenleyip, bu ödülü takdim eden Ljubljana belediye başkanı, bildiğin hırsızdı, örtülü aile şirketleri ve yandaş müteahhitlerle şehri soyuyordu, rezilliklerini haber yapan gazetecileri ölümle tehdit ediyordu, yolsuzlukları nedeniyle oğluyla birlikte hapse girmiş, üç yıl yatmıştı. Çok saygın bi siyasetçiydi yani!

*

Melih Gökçek’e Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü tarafından, Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen törenle “en başarılı belediye başkanı ödülü” verildi. En azından böyle takdim edildi... Yüce Türk basını derhal manşet yaptı, “dünya çapında şehircilik başarısı” denildi, sayın ahalimiz alkışladı. Gel gör ki... Bu ödülün Birleşmiş Milletler’le filan alakası olmadığı ortaya çıktı. Merkezi İngiltere’de bulunan dandik bi şirket vardı, Birleşmiş Milletler’den yetkisi olmadığı gibi, hiçbir uluslararası kurumda resmi temsilciliği yoktu, Reading belediyesinin park ve bahçeler müdürlüğünden emekli olmuş uyanık bir İngiliz tarafından kurulmuştu, jüri meçhuldü, para karşılığında Asya ve Ortadoğu’daki belediyelere ödül sertifikası dağıtıyordu, parayı bastıran ödülü kapıyordu, ödülü kapan belediye başkanları ahaliye rüzgar yapıyordu.

*

Melik Gökçek’e feto’nun Türkçe Olimpiyatları’na verdiği destekten ötürü ödül verildi, feto’nun şu anda tutuklu bulunan yeğeni tarafından takdim edildi, Melih Gökçek feto’dan aldığı bu ödülü belediyenin resmi sitesinde “gururla” sergiliyordu. Çarşı karışınca... Sitedeki ödül haberini apar topar sildirdi, sanki feto’dan hiç böyle bi ödül almamış gibi yaptı!

*

Melih Gökçek’e 15 Temmuz’daki kahramanlığı nedeniyle Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı tarafından “üstün cesaret beratı” verildi. Gerçi, Melih Gökçek 15 Temmuz’da sokağa çıkmaya korkup, gecekonduda saklanmıştı ama, olsun gari... Gökçek’in bu ödülden önce bu vakfın başkanına Mercedes bağışlaması da tesadüf tabii!

*

Asrın liderimizin Bursa belediye başkanı Recep Altepe’ye “askerlik arkadaşım, kardeşim” dediği günlerdi...

*

Recep Altepe’nin twitter adresinden Recep Altepe’ye övgüler yağdıran bir mesaj yayınlandı. “Başkanım, bu şehre kimin ne kadar hizmet ettiğini biz çok iyi biliyoruz, gayretinizi de hizmetlerinizi de görüyoruz, sağolun” deniyordu. Recep Altepe’nin kendi kendisine bu mesajı neden attığı anlaşılamadı. Bu mesaj bir dakika sonra şak diye silindi. Bir dakika sonra “Bartu Çizmeci” isimli twitter hesabından aynen yayınlandı. Ve, kepazelik anlaşıldı... Çünkü aslında “Bartu Çizmeci” diye biri yoktu, sahte bir twitter adresiydi, trol hesaptı. Recep Altepe, sahte hesaptan yazacağı mesajı, yanlışlıkla kendi hesabından paylaşmıştı! Kendi kendine övgü mesajı atıp, sanki vatandaş atmış gibi kendi kendine teşekkür etmişti! Kendisinin attığı sahte övgü mesajına “halkımıza hizmeti ibadet olarak kabul ediyoruz, teşekkür ediyorum” diye cevap vermişti!

*

Dolayısıyla... Böylesine başarılı belediye başkanlarımızı boş süt şişesi gibi kapının önüne koyan asrın liderimize teessüf ediyorum. Kimbilir daha ne başarılara imza atıp, daha ne dünya ödülleri kazanacaklardı.

*

Bizi bu dünya çapındaki başkanlardan mahrum bırakan asrın liderimizin derhal bu ayıbını tamir etmesini rica ediyorum.
İstanbul’a birini oturttu, bari Ankara’da fırsat kaçmasın...
Dünya çapındaki bir başka siyasetçimiz Jet Fadıl’ın başkentimize kayyum olarak atanmasını temenni ediyorum!