Suudi Arabistan ve peşindeki Sünni Arap ülkeleri Katar’a ambargo koyunca, sadece Ortadoğu’nun değil tüm dünyanın dikkati bu krize çevrildi.
Oysa asıl gelişme, Türkiye’nin güney sınırının diğer taraflarında yaşanıyor.
Üstelik tek yerde de değil... Hem Irak’ta, hem Suriye’de “Kürdistan” geliyor.
Katar krizi “nurtopu” gibi bir şaşırtmaca...
“Nurtopu” öylesine kullanılmış bir ifade değil.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’da Suudi Kralı Selman ve Mısır’ın darbeci Cumhurbaşkanı Sisi’yle birlikte ışıklı küreye elini koymasına atıf...
Obama döneminde, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili iddiaların yeniden ısıltılması nedeniyle ABD ile ciddi kriz yaşayan Suudi Arabistan, Trump döneminde ABD’nin “en yakın müttefiki” haline geldi.
Ve o meşhur “nurtopu” fotoğrafından sonra atılan ilk adım da, Suudi Arabistan liderliğindeki Sünni Arap cephesinin, sürpriz bir kararla Katar’ın mevcut yönetimini düşmanlaştırması oldu.
Oysa herkes krize odaklıyken, bölgede çok kritik iki gelişme yaşandı.
- Rakka operasyonu ve Suriye’de “özerk/federal” Kürt bölgesi hazırlığı: Suriye’de ABD destekli Rakka operasyonu başladı. Operasyonun ana unsurunu, Türkiye’nin “terör örgütüyle iş yapmayın” itirazlarına rağmen YPG-PYD liderliğindeki Suriye Demokratik Cephesi oluşturuyor. Rakka’nın düşmesinin ardından elbette Washington tarafından “Suriyeli Kürtlerin temsilcisi” gibi görülen YPG-PYD’nin bazı “beklentileri” olacak.
Üstelik, bu beklentilerin ne olduğunu saklamıyorlar da... Rusya ile YPG-PYD arasında “özerklik-federal yapı” pazarlıkları zaten başlamış durumda. Moskova’nın sıcak baktığı bu oluşuma -sahi ne oldu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e “kapatın” dediği Moskova’daki PYD ofisi?- Rakka operasyonu sonrası itiraz etmesi mümkün mü? Rakka’nın IŞİD’den alınmasının ardından “muzaffer müttefik” durumuna yükselecek olan YPG-PYD, elbette bunun “bedelini” Washington’dan tahsil etmeye çalışacak.
- Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu: Nurtopu” gibi krizin gölgelediği ikinci gelişme ise Barzani yönetiminde Kuzey Irak’taki Kürt Özerk bölgesinin “bağımsızlık referandumu” için gün belirlemesi oldu. Kuzey Irak’ta son dönemde birbirleriyle boğaz boğaza gelen Barzani-Talabani-Goran grupları, 25 Eylül için konulan referandum tarihi üzerinden bir anda “bağımsızlık” fikri üzerinde birleşti. ABD ve Rusya’nın, Iraklı Kürtler’in bağımsızlık referandumuna tepkileri alt perdeden “yapmasanız iyi olur” tonunda geldi. Türkiye de çok benzer tonda bir tepki verdi. Iraklı Kürtler’e “bu vahim hatadan” dönmeleri çağrısı yapan kuru bir Dışişleri açıklaması. (Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Eyyy Barzani...” ya da “Eyyy Iraklı Kürtler...” gibi bir seslenme henüz duyulmadı).

Katar krizi geçer de ya sonra?


Katar krizi, kalıcı bir kriz değil. Büyük ihtimalle mevcut Katar Emiri Tamim’in “politika değiştirmesi” ya da bizzat “Katar Emiri’nin değiştirilmesi”yle yakında aşılır.
Ancak etkileri, özellikle de Türkiye’ye etkileri çok büyük olacaktır.
AKP hükümetinin ölen Kralı için yas ilan ettiği Suudi Arabistan -inanılacak gibi değil ama- daha şimdiden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti hakkında itibarsızlaştırma faaliyetine başlamış durumda. Suudi Arabistan ile yancıları Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri kontrolündeki medyada sürekli Erdoğan ve AKP’nin, bu ülkelerin “terörist” ilan ettiği Müslüman gruplarla ilişkilerine ilişkin yazılar/fotoğraflar paylaşılmaya başlandı.
Bu itibarsızlaştırma çabası elbette Ankara’yı Rakka operasyonunda yok sayan ABD tarafından da hemen benimsendi. Trump’ın cuma günü yaptığı konuşmada Katar’a çok yüklenip, isim vermeden Katar’ın yanında duran ülkelere sert çıkışı, Katar’a asker göndermeye hazırlanan Ankara’nın da çok yakından izlemesi gereken bir gelişmeydi.
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP yönetimine yönelik “itibarsızlaştırma” çabasının amacı neydi? Yanıt basit... Oluşturulan bu imajla Türkiye’nin ilerde Suriye ya da Irak’ta ya da her ikisinde birden kurulacak “Kürdistan”a karşı olası itirazları şimdiden etkisizleştirildi.
AKP HÜKÜMETİ “CAMBAZA BAKIYOR...”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “farklı bir oyun oynanıyor, henüz çözebilmiş değiliz” dediği oyunu çözen ise İran oldu.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ülkesinde eş zamanlı saldırılar olur, bombalar patlarken Tahran’da kalmak yerine Ankara’ya geldi.
Diplomatik kaynaklara göre İranlı bakanın Ankara’ya uyarısı da “Kürdistan” konusunda oldu. Irak ya da Suriye’de “Kürdistan” kurulmasına İran’ın da karşı olduğunu ifade eden Zarif, Erdoğan ve AKP hükümetine “bunu önlemek için güç birliği yapılmasını” önerdi.
Ancak belli ki Tahran’ın paylaştığı endişeler, Katar krizinin olası “ekonomik” yönünü düşünen Ankara’da pek etkili olamadı. Ve Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti Katar’a Mehmetçik gönderilmesine ilişkin anlaşmaları alelacele Meclis’ten geçirerek, bizzat Cumhurbaşkanı’nın “henüz çözemedik” dediği oyunun parçası oluverdi.
Kısacası...
Katar krizi tam bir “cambaza bak” numarası...
Ve ne yazık ki AKP hükümeti şu anda sadece “cambaza bakmakla” meşgul...

AKUT’a özel bir teşekkür


Türkiye AKUT’u 1999 depreminde tanıdı.
Ancak AKUT sadece deprem, sel baskını gibi doğal felaketlerde değil her zaman insanların yardımına koşuyor.
Bunu bizzat yaşadım. Yaramaz kedim çatıya çıkıp inemeyince, AKUT’u aradım.
Pazar günü olmasına rağmen Ankara’daki tüm AKUT’çular geldi yardıma...
Dağcılık malzemeleri, ipler, merdivenler...
Çatıya çıkıp, bir fileyle benim yaramaz kediyi kurtardılar.
Sıkıntıya düşünce, AKUT’tan yardım istemeye çekinmeyin.
Ve AKUT’un gönüllü ve bağışlarla hayatını devam ettiren bir sivil toplum kuruluşu olduğunu da unutmayın.
Başınız sıkışırsa ya da bağış yapmak isterseniz tüm bilgiler www.akut.org.tr adresinde...