ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump göreve resmen başladı.
Obama yönetiminin son günlerinde politikasını ama daha çok iç politikasını, Amerikan düşmanlığı üzerine kuran AKP hükümeti, Trump’la “yeni bir başlangıç” yapmaya kararlı. Bunun için yeni Amerikan Başkanı’nın yemin töreninde geleneklerin bile dışına çıkılıp, bizzat Dışişleri Bakanı gönderildi.
Başbakan Binali Yıldırım da, “Trump döneminin, Obama döneminden daha iyi olacağına ilişkin sinyaller geliyor” diyerek, iyimserliğini açıkça dile getirdi.
Peki Yıldırım’ın bu iyimserliği ne kadar gerçekçi? Zira, Ankara’nın “Trump’la balayı” dönemi çok uzun süreceğe benzemiyor. Şöyle ki:

- ABD, İSRAİL’DEKİ BÜYÜKELÇİLİĞİ KUDÜS’E TAŞIYACAK- Ankara ile Washington arasındaki ilk dolaylı krizin Filistin konusunda ortaya çıkması muhtemel... Trump, İsrail’e büyükelçi olarak “İki devletli çözüme inanmayan” Donald Friedman’ı seçti. Ayrıca ABD’nin halen Tel Aviv’de bulunan büyükelçiliğini Kudüs’e taşımaya kararlı olduğunu, yemin etmeden sadece birkaç saat önce yineledi. Amerikan Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması, İsrail’in bu kent üzerindeki tüm iddialarını “kabul etme”, “Kudüs’ün gerçek sahipleri Yahudilerdir” mesajı verilmesi anlamını taşıyor. AKP hükümetinin, daha da ötesi Filistin sorununun bir dönem bayraktarlığını üstlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle bir hamleyi “sindirmesi” çok zor görünüyor.

- TRUMP, ANKARA’NIN ÇOK KIZDIĞI MCGURK’A “GÖREVİNE DEVAM ET” DEDİ-Trump daha göreve gelmeden, ekibiyle Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak nitelendirdiği PYD-YPG ile temaslar başladı. PYD-YPG’nin ana unsurunu oluşturduğu Kobani’deki yönetimin en üst düzey yöneticilerinden İlham Ahmed geçen hafta Washington’daydı. Dahası, Trump Ankara’nın PYD-YPG ile ABD arasındaki temasların en kritik ismi Brett McGurk’tan “görevine devam etmesini” istedi. McGurk’un, PKK’lıyken, PYD/YPG’ye geçen isimlerle verdiği pozlar, onlardan “plaketler” alması, AKP hükümeti tarafından çok sert eleştirilmişti.

- TRUMP YÖNETİMİNE GÖRE MÜSLÜMAN KARDEŞLER “TERÖRİST”- Trump’ın politika önceliklerine “radikal İslamcı örgütlerle savaş” başlığını koyması da, AKP’yi sıkıntıya düşürecek unsurlardan biri... Trump’ın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, AKP’nin Mısır’daki “ortağı” Müslüman Kardeşler’i resmen “terörist” ilan etti. Tillerson, kongrede yaptığı sunumda, Müslüman Kardeşler’i, El Nusra ve IŞİD’le birlikte “terörist gruplar” arasında saydı.

- WASHİNGTON İRAN’LA SERTLEŞİRSE TÜRKİYE NE YAPACAK?- Trump’ın seçim kampanyası boyunca en sert hedef aldığı ülke İran oldu. Başkanlığı döneminde de İran’a yönelik sert politikalarını devam ettirmesi bekleniyor. AKP hükümeti ise Rusya’nın aracılığıyla başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’daki pek çok alanda İran’la “ortaklık” ilişkisine girmeye başlamış durumda...
Yine bu başlık altında, Trump’ın Reza Zarrab davasına bakan Başsavcı Bharara’ya da “görevine devam et” dediği unutulmamalı... İran’a yönelik yaptırımlar konusu, Trump döneminde Washington’un gündeminde daha üst seviyeye çıkacak. Zarrab lehine açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümet üyelerini, bu konuda da Trump yönetimiyle sıkıntılı bir dönem bekliyor.
Kısacası, AKP’nin hesabı “çarşıya uymayabilir”. AKP ile Trump yönetimi arasında bugünlerde yaşanan “balayı”, pek uzun sürmeyecek gibi görünüyor.

Rusya ile “kazan/kaybet” ilişkisi


AKP, son dönemde ABD’yle yaşadığı anlaşmazlıklar karşısında dış politikada dümeni Putin’in Rusya’sına doğru kırmayı tercih etti.
Rusya’yla uçak krizinin ardından ilişkiler düzelmiş görünüyor. Ancak ne pahasına?
Dış politikada çok kullanılan bir terim vardır; “kazan/kazan”. İki ülke arasında kurulan ortaklıkta, iki tarafın da kâr etmesi anlamında kullanılır.
Ancak Rusya ile Türkiye’nin son altı aylık ilişkilerine bakıldığında, bunun Moskova lehine “kazan/kaybet” olduğu çok açık.
Suriye’de; AKP hükümeti, Rusya’yla ortaklık adına “katil/diktatör” ilan ettiği Esad yönetimini tanıdı.
Yıllarca desteklediği, eğitip/donattığı cihatçı gruplara desteği kesti, Halep’ten çıkardı. Halep’i kendi elleriyle Esad yönetimine teslim etti.
Ekonomik ilişkilerde; Rusya’ya, Türkiye’de aldığı nükleer santral gibi, boru hattı gibi tüm büyük projelerde, egemenlik devrine varacak haklar sağladı.
Kriz sırasında Rusya’da çalışamaz hale getirilen Türk müteahhitlere, son birkaç ayda pek çok söz verildi. Ancak söz verilen ihaleler ufukta bile görünmedi. Aksine, Rusya’daki müteahhitlik işlerini Çinliler almaya başladı.
İkili ilişkilerde; uçak kriziyle koyulan Türk vatandaşlarına yönelik vize kaldırılmadı. Rus yetkililerin son günlerde yaptığı açıklamalara bakılırsa, kaldırılmaya niyet de yok.
Göstermelik birkaç charter seferi dışında, turizm konusunda da Rusya’dan beklentilerin onda biri bile gerçekleşmedi.
Bizzat Bakan Nihat Zeybekci, daha geçen hafta, “Biz Rusya’ya yönelik tüm önlemleri kaldırdık. Ancak Ruslar ayak sürüyor” açıklaması yaptı. Rusya’yla yaş sebze/meyve ve taşımacılık kotalarında, Türk çalışanların izinlerinde sorunlar yaşandığını söyledi.
Kısacası...
Rusya’yla uçak krizi aşıldı ama...
Bundan hem dış politikada, hem ekonomide karlı çıkan Moskova, “kaybeden” ise Türkiye oldu.

ANKARA FISILTISI

OHAL-gözaltı koşulları konusunda yeni KHK geliyor


15 Temmuz darbe girişiminin ardından Avrupa’yla “köprüleri atma” eğilimine giren Ankara’dan, ilk değişim sinyalleri gelmeye başladı.
Ankara’da kulislerde, AKP hükümetinin AB ve Avrupa Konseyi’nden çok sert eleştiriler alan, OHAL insan hakları uygulamalarında yeni bir KHK hazırlığında olduğu konuşulmaya başlandı.
Kulislerdeki fısıltılar, AKP’nin özellikle gözaltı süresini 30 güne çıkaran, ilk 5 gün avukatla görüşme imkanı tanımayan OHAL uygulamasının değiştirileceğini/yumuşatılacağını ifade ediyor.
AKP hükümetinin, bu değişiklikleri önümüzdeki hafta yapılacak Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi toplantısına yetiştireceği, böylece Türkiye’nin yeniden “gözlem grubuna” alınmasının önüne geçileceği kaydediliyor.