İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, arkadaşımız Saygı Öztürk’e, vahim iddialar sıraladı. Hepimizin takipçisi olmamız gereken iddialar:
“Son dönemlerde üniformalı bazı kişiler, ellerinde uzun namlulu silahlarla dolaşıyor.  Örneğin Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları bulunduğunu duyuyoruz.  Bunların seçim dönemlerinde kullanılacakları,  istenmeyen bir sonucun çıkması halinde karışıklık yaratacakları yolunda yoğun söylentiler oluyor. Bu vahim iddialar araştırılsın ve bize bilgi verilsin.”
Sıradan biri değil.
İçişleri eski Bakanı.
Bunlar vahim iddialar!

*  * *

Bu iddialar üzerine  eski bir yazıyı hatırladım. İşte o yazı:
“Siz bilir misiniz?
Röhm’ün hikayesi var:
“S.A.’ların mevcudu 3 milyonu bulmuştu.  Ayrıca Nazi Partisi’nin sokaklarda 750.000 kişilik vurucu gücü vardı. “Kahverengi Gömlekliler” diye adlandırılan S. A.’lar her fırsatta sosyal demokratlara sokaklarda kanlı saldırılar yapıyordu. Nazi milislerinin başı olan Ernst Röhm, 30 Mayıs 1933’de “Daha başındayız, esas işimizi bundan sonra yapacağız” diyordu.
İşkenceler...
Tutuklamalar...
Tutuklananlar arasında eski başbakanlar bile vardı... Cinayetleri işleyenlere sorgulama bile yapılmıyordu. Röhm, 1933 yılının sonunda “Kahverengi Gömleklilerin” polis ve yargının denetiminden çıkartılmasını sağladı. Böyle S.A’lar devlet içinde devlet oldular. Ayrıca Himmler’in komutasında sayıları 50.000’i bulan “Koruma Gücü”vardı. Bunlara da S.S.’ler deniliyordu. Hitler’in özel korumaları buradan seçiliyordu ve “Çelik Miğferler” gibi diğerlerini de sayarsak Nazilere bağlı kaba güç 4.5 milyona çıkıyordu. GESTAPO adlı gizli polis teşkilatı da kuruldu. GESTAPO Alman yargısının yetki alanından da çıkartıldı. Sendikalar, muhalefet partileri kapatılıyor. Alman fikir dünyasının önde gelen yazarları Bertold Brecht ve Thomas Mann’ın bile yazılarını, ölüm korkusu yüzünden, yayınlayacak yayınevi bulunamıyordu. Üniversitede profesörler istifa ettiriliyor, bilim adamları Almanya’yı terke zorlanıyordu. Alman demokrasisinden eser kalmamıştı. Almanya polis devleti olmaktan da çıkmış milis devletine dönmüştü. Siyaset artık Meclis’te değil sokakta yapılıyordu. S.A’ların başı Röhm, orduyu da ele geçirip kendine bağlamak istiyordu. Bakanlar ve Nazi Partisi’nin önde gelenleri S.A.’lardan ve Röhm’den korkar olmuşlardı. Hitler bile kendinden tedirgindi; 30 Haziran 1934 günü Röhm’ü ve tüm S.A. liderlerini Bad Wiesse’de bir motelde toplantıya çağırdı. Gece motelde yatacaklar ve sabah toplantı olacaktı. Sabah çok erken saatlerde Hitler, güvendiği birkaç kişiyle Röhm’ün odasını tabancayla bastı ve ona tutuklandığını bildirdi. Röhm, ya tutuklanacak ya intihar edecekti. İntihar etmesine zaman kalmadı, öldürüldü...” (Röhm’ün Hikayesi. 4 Ekim 2015)

*  * *

Evet!
2015 yılıydı.
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ı  önce AKP Milletvekili Abdurrahim Boynukalın,  dövmekle tehdit etmiş, sonra da  Ahmet Hakan, evinin önünde  hastanelik olacak derecede  dövülmüştü. Ben de Röhm’ün Hikayesi‘ni  Onur Öymen’in “Demokrasiden Diktatörlüğe” adlı kitabından  alıntı yaparak yazmıştım.
Sadece 2 yıl geçti.
Geldiğimiz noktaya bakın:
İçişleri eski Bakanı “seçimlerde kullanılmak için silahlı eğitim kampları kurulduğu” uyarısını yapıyor.  İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ  ise “Kamuoyu ile paylaştıklarımız (silahlı kampları kast ediyor) bildiklerimizin tamamı değil” diyor.  Türkiye Nazi Almanyası olmaya mı gidiyor?