Mısır'da geçtiğimiz yıl yaşanan askeri darbenin ardından ülkelerinden kaçarak Katar'a sığınan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) teşkilatının üst düzey yöneticileri, bu ülkeden de ayrılıyor. Mısır İçişleri Bakanlığı, İhvan liderlerinin Katar'dan İngiltere'nin başkenti Londra'ya gittiklerini açıklamış, iki ülke arasında iade anlaşması olmadığını belirtmişti. Mısır Başsavcısı Hişam Berekat, ülkede yasadışı ilan edilen Müslüman Kardeşler teşkilatı üyelerinin gıyaplarında yargılandıklarını söyleyerek Cumartesi günü İnterpol'e tutuklanmaları için çağrıda bulunmuştu.

Mısır Diyanet İşleri Başkanlığı Eski Vekili Cemal Abdülsettar da Katar'dan ayrılması istenen isimler arasında. Al Jazeera Türk'e konuşan Abdülsettar, Mısır İçişleri Bakanlığı'nı yalanlayarak 7 İhvan yöneticisinden sadece ikisinin Katar'dan ayrıldığını açıkladı.

Abdülsettar, teşkilatın Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Amr Derrac'ın Türkiye'de olduğunu ancak hangi şehirde kaldığını bilmediğini yine Müslüman Kardeşler yöneticilerinden Vecdi Guneym'in de Derrac'dan sonra ülkeden ayrıldığını ancak nereye gittiğinin bilinmediğini söyledi. Katar'dan ayrılmaları için net bir süre verilmediğini kaydeden Abdüsettar, Doha yönetiminin, Guneym'den, doğrudan ülkeyi terketmesini istemediğini, ancak ayrılması için dolaylı yollardan talep gittiğini ifade etti.

İSTANBUL'A YERLEŞECEK

Henüz Katar'dan ayrılmayan Cemal Abdülsettar, kendisinin de İstanbul'a yerleşeceğini, geriye kalan 4 kişinin ise şimdilik tam olarak nereye gideceklerinin henüz netleşmediğini belirtti. Abdülsettar, ani gelişen bir olay olması dolayısıyla ayrılması istenen kişiler arasında henüz bir koordinasyon olmadığını ve farklı kişilerin farklı yerlere yerleşebileceğini ifade etti.

 

"Katar'ın rolünü görüyor ve anlıyoruz"

Cemal Abdülsettar, Katar'ın ülkeden ayrılmasını istediği kişi sayısının 7 olduğunu, Katar'ın böyle bir karar almasında bölge ve Körfez ülkelerinden yapılan baskının etkili olduğunu söyledi. Abdülsettar, şöyle konuştu:

"Hepimiz biliyoruz ki Katar'a bölgeden ve Körfez ülkelerinden bir çok konuda baskı yapılıyor. Bölgede değişiklikler ve koalisyonlar meydana geliyor. Bu koalisyonları takip ediyoruz. Biz, Müslüman Kardeşler olarak sadece güvenli bir yer aramıyoruz; Mısır'da bize karşı yapılan kanlı ve zalim askeri darbe ile mücadele edebilmemiz için imkan sağlayan, baskı olmadan faaliyetlerimizi yürütebileceğimiz bir yer arıyoruz. Bizim asıl amacımız güven içinde yaşamak değil, Mısır'daki zalim rejim ile mücadele etmek. Katar'a bu süreç içinde verdiği destekten dolayı, Mısır halkının meşru taleplerinin yanında durduğu için teşekkür ediyoruz. Herkes Katar'ın bu büyük rolünü görüyor ve anlıyor. Katar halkların özgürlüğüne kavuşması için desteğini sürdürüyor."

Cemal Abdülsettar ve Amr Derrac dışında Katar'dan ayrılmaları istenenler; Müslüman Kardeşler Genel Sekreteri Mahmud Hüseyin, Adalet ve Hürriyet Partisi'nin sözcüsü Hamza Zuba, Adalet ve Hürriyet Partisi eski milletvekili Eşref Bedreddin, Müslüman Kardeşler yöneticisi ve tebliğ görevlisi Vecdi Guneym ile Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf Karadavi'nin eski ofis müdürü İsam Telime.

 

Körfez Katar ayrışması

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, 5 Mart'ta Katar'ın Körfez İşbirliği Konseyi içinde imzaladığı güvenlik anlaşmasını fiili olarak yerine getirmediği gerekçesiyle bu ülkedeki büyükelçilerini çekme kararı almıştı. Güvenlik anlaşması terör örgütlerinin ve yöneticilerinin bu ülkelerde barındırılmaması çerçevesinde hazırlanmıştı. Mısır'da darbeyi destekleyen bu üç ülke, Müslüman kardeşler yöneticilerinin bu anlaşma çerçevesinde sınırdışı edilmelerini talep etmiş ancak Katar yönetimi bu anlaşmaya uymamıştı.

Ortak açıklamada Körfez İşbirliği Teşkilatı üyelerini birbirine bağlayan ilkelerin olduğu ve işbirliğini geliştirmek için çaba gösterildiği dile getirilerek, Katar’ın da bu ilkelere imza atmasına rağmen fiili olarak gereklerini yerine getirmediği öne sürüldü.
Katar ile Suudi Arabistan, Mısır başta olmak üzere birçok konuda zıt politikalar izliyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır’daki darbe yönetimine en çok mali yardımda bulunan iki ülke.

Buna karşın Katar, Müslüman Kardeşler Teşkilatı'ndan olan eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin darbeyle devrilmesine ve ardından yüzlerce göstericinin öldürülmesine net bir tepki gösterdi. Katar, Mısır'da göstericilere yönelik şiddet ve Müslüman Kardeşler'in 'terör örgütü' ilan edilmesini de eleştirmişti. Suudi Arabistan ise Mısır yönetiminin bu kararını söylemleriyle destekliyor.

 

MÜSLÜMAN KARDEŞLER NEDİR?

Arap dünyasının en eski, en etkili ve en büyük İslami hareketi olmakla birlikte birçok Arap ülkesindeki en geniş siyasi muhalif örgütüdür.

Mısır'da 1928 yılında İslam alimi ve okul öğretmeni olan Hasan el-Benna tarafından Pan-islamist, dini, siyasi amaçlarla toplumsal hareket vasıtasıyla kurulmuştur,

Mısır'da 1938'den sonra siyasi nitelik kazanmaya başladı. 1940'ların sonunda Mısır'daki monarşi ve iktidardaki Vafd Partisi'ne karşı tehdit oluşturuyordu. 1952'deki Hür Subaylar Darbesi'nden sonra tüm partiler ile beraber kapatıldı (Ocak 1954).

Bu sefer yeraltına çekilen Müslüman Kardeşler, öğrenciler arasında husursuzluk çıkardığı gerekçesiyle tekrar kapatıldı. 1954'te Cemal Abdülnasır'a yönelik suikast girişiminden sonra, altı lideri vatana ihanet suçundan idam edildi ve hareket şiddet yoluyla bastırıldı.

El-Ezher Üniversitesi, özel camiler, hayır kuruluşları ve vakıfların devlet tarafından kontrol altına alınmasıyla Müslüman Kardeşler çözülmeye başladı.
1980'lerden itibaren tekrar canlanma dönemine giren Müslüman Kardeşler Örgütü'nün şiddet yanlısı uzantıları Muhammed Hüsnü Mübarek yönetimince sert önlemlerle bastırıldıysa da, sivil kurumları giderek daha etkin olmaya başladı. En son siyasi olarak yasaklanmış olmasına rağmen bağımsız adaylarla katıldığı 2005 parlamento seçimlerinde 88 sandalye kazandı.

Zamanla Ortadoğu'nun diğer ülkelerinde değişik adlarla etkinliğini gösterdi. Müslüman Kardeşler'in Suriye'nin Hama kentinde Şubat 1982'de giriştiği ayaklanmanın Hafız Esad yönetimince bastırılması sırasında binlerce kişi öldürüldü. Günümüzde aynı adla Ürdün'de yasal durumdadır. Onun dışında Cezayir'de ve bazı ülkelerdeki farklı isimlerdeki kolları iktidara kadar yükselmişlerdir.

2010 yılında Tunus, 2011 yılında da Mısır ve Ürdün'de düzenlenen protesto gösterilerinde önemli rol oynamıştır.