Sevgili okuyucularım, Cumhuriyet tarihinin belki de en ilginç seçimini geride bıraktık.
Bu seçimin sürpriz partisi HDP oldu.
Genel Başkanı Demirtaş seçim öncesinde ilginç, beklenmeyen tavırlar sergiledi ve kendilerine asla oy vermeyecek olan kitlelerin beğenisini kazandı.
Bu partinin bundan sonra sergileyeceği tavır da merakla bekleniyor.
HDP bundan önceki seçimlere Doğu ve Güneydoğu’da bağımsız adaylarla girerdi... Niçin?
Çünkü yüzde 10 seçim barajını aşmasının mümkün olmayacağını bilirdi.
Demirtaş bu seçim kampanyasında Kürtçülük yapmadı, Apo’nun adını ağzına pek almadı, anadilde eğitim gibi konuları gündeme getirmedi.
Tam tersine yumuşak ve ılımlı mesajlar verdi.
“Artık biz de Türkiye’nin bir partisi olduk. Bölünmeye karşıyız, bu ülkenin vatandaşlarıyız” gibi sözler söyledi.
Daha da önemlisi, AKP ile Tayyip’e en sert sözlerle seslendi:
“Seni başkan yaptırmayacağız!..”
Sadece bu cümle bile, oylarını ömründe HDP benzeri partilere vermemiş ve bundan sonra da vermesi asla mümkün olmayan AKP karşıtı kitleleri yumuşatmaya ve partisine yakınlaştırmaya yetti...

* * *

Ancak ortada çok ciddi bir sorun vardı. Bu kesim bağımsız adaylarla girdiği önceki seçimlerde Doğu ve özellikle Güneydoğu’da yüzde 6 ile 7 arasında oy almıştı.
Toplumda bu kez HDP rüzgarları estirildi ve hesaplar yapıldı:
“Oylarımızı HDP’ye verip barajı aşmasını sağlayalım. Aştığı takdirde özellikle Doğu ve Güneydoğu’da AKP’nin neredeyse tüm milletvekilliklerini bu parti kapar, AKP’ye 60 ile 80 arasında milletvekili kaybettirir ve iktidardan düşürür.”
Bu söylemin doğru olduğunu kanıtlamak amacıyla aritmetik hesaplar ortaya serildi.
Ancak HDP yüzde 10 barajını nasıl aşacaktı? Bilmece bu sorunun yanıtında düğümleniyordu.

* * *

AKP döneminin diktatörlük uygulamalarından bıkan, din sömürüsüne karşı çıkan, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının hasıraltı edilmesinden yakınan kitleler arasında bu söylem iyice gelişti:
“HDP’ye oy verip barajı geçmesini ve Tayyip dönemini sona erdirmesini sağlayalım.”
Seçim öncesinde nice insanlarla konuştum...Ve hiç ummadığım kimselerin bile HDP’ye oy vereceğini gördüm.
Aslında bir kumar oynanıyordu...
Ve kumar kazanıldı!
HDP yüzde 13 oy aldı, barajı geçmeyi başardı ve olan, Meclis’te çoğunluğu ve iktidarı yitiren AKP’ye oldu!

* * *

Bu partinin yetkilileri şimdi şunları hiçbir zaman unutmasın:
“Bu oyların en az yarısı HDP’ye emanet olarak, sadece bu seçimde verilmiş oylardır...
Bunların büyük çoğunluğu, yani milyonlarca oy, aslında CHP’ye oy verecek kitleler tarafından sandığa atılmıştır...
Atatürkçü, demokrat, ülkemizin bölünmesine ve özerklik istemine sonuna kadar karşı olan, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin savunucusu kitleler...
Üstelik onlar dindar ama dinci olmayan, dinimize karşı en ufak bir saygısızlık sergilemeyen, ancak iktidar partisinin din ticaretine ve din sömürüsüne bütün güçleriyle karşı çıkan pırıl pırıl insanlarımız...
Oylarını HDP’ye sadece bu nedenlerle, AKP-Tayyip ikilisini çökertip burunlarını sürtmek amacıyla verdiler...
Ve amaca ulaşıldı.

* * *

Şimdi koalisyon görüşmeleri ve siyasi pazarlıklar başlayacak...
Bu süreçte HDP’ye şunları anımsatmak isterim:
“Zannetmeyin ki bu seçimde aldığınız oyların tamamı Kürtçülük yapan, özerklik isteyen, Apo’yu önder kabul edip saygı duyan, tahliyesi için çaba harcanmasını isteyen PKK yandaşı vatandaşlarımız tarafından verilmiştir.
Hiç ilgisi yok...
Ve gerçek tamamen bunun tersinedir.
Aldığınız oyların en az yarısı, yukarıda sıraladığım kesimlerden gelmiştir.
Aslında size değil, AKP’ye karşı verilmiş emanet oylardır.
Barajı kendi öz oylarınızla değil, o sayede geçtiğinizi unutmayın.
Onun için, gerek siyasi pazarlıklar aşamasında, gerekse ne olacağını ve hangi gelişmelerin yaşanacağını şimdiden bilemediğimiz sonraki aşamalarda, bu gerçekleri dikkate almanızda yarar olacaktır!
Treni bir kez yakaladınız, değerini iyi bilin...
Bu bulunmaz armağanı iyi kullanın.
Sakın ola ki PKK yandaşlığına soyunmayın, Apo’culuk ve Kürtçülük muhabbetine falan yeniden girişmeyin.
Size emanet oylarını veren, ama sizden yana olmayanları ürkütmeyin.

* * *

Sevgili okuyucularım, tabloyu sizlere elimden geldiğince özetlemeye çalıştım. Belki bana soracak olursunuz:
“HDP’nin barajı geçmesi iyi mi oldu, kötü mü oldu?”
Sözlerinde durmaları kaydıyla ben “İyi oldu” diyorum.
Aksi takdirde, AKP yine Meclis’te çoğunluğu sağlayıp tek başına iktidar olsaydı, diktatörlük uygulamaları, faşist baskılar, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, yağma ve peşkeş gökten başımıza yağmur gibi yağacak, üstelik Tayyip-Ahmet ikilisine her gün ve günün 24 saatinde katlanmak zorunda kalacaktık.
Atatürkçü, laik, demokrat kesimlerin bir bölümünün HDP’ye oy vermesi bir kumardı.
Zarlar atıldı ve kazanıldı!
Demek ki bazen kumar oynamanın da yararları oluyormuş!
Yeter ki HDP bundan sonra su koyuvermesin, Türkiye’nin partisi olma sözünü tutsun.

* * *

Emin Çölaşan’ın notu: Sevgili yol arkadaşım, büyük devlet adamı, “Başkan” Tayyip kardeşim!.. Dün tam iki gün geçti, ortalıkta yoksun. Sesini ve haykırışlarını duymaya milletçe hasret kaldık. Keyfin mi yok, birileri kafanı mı bozdu? Yoksa hasta falan mısın? Doktora sordum, birkaç toplu açılış töreni daha yapsın düzelir dedi. Beni acele ara da durumunu bildir canım kardeşim. Merakla bekliyorum, seni öpüyorum. Gudbay.”