Geçen sene bu zamanlardı...
Amerikan Hastanesi’nin altıncı katındaki odamda, camın önündeki divana oturmuş arkalardaki sokakları seyrediyordum... İşçiler çatıları onarıyorlardı, karşıdaki binada örtülü bir kadın camları siliyor... Gelirken aşağıdaki sokakta insanları görmüştüm; ne çok avare, işsiz, kısmetini arayan, ama eminim ki çaresiz insan var...
Odama neredeyse on dakikada bir doktorlar geliyor, güler yüzlü hemşireler girip çıkıyor, yastık yüzleri durmadan değişiyor, her hasta için ayrı yemek yapılıyor, bütün hastalar için akıl almaz bir bakım ve tedavi sürüp gidiyordu...
Aklıma Anadolu hastaneleri geldi...
Çatıdaki işçilere bakıp daldım, gözlerim doldu...
Andree “Sancı mı geldi?” dedi...
“Hayır” dedim...
“Benim her şeyim var, istedim ki onların da olsun...”



Yıllardır köşelerimizde hep o insanlar için çırpındık... Dizimize vurduysak, hep onlar adına vurduk... Kendi dünyamızın değil, onların dünyasının güzel olması için yırtındık...
Bizim her şeyimiz vardı, onların olsun istedik...
Ama onlar yalanların, dolanların peşine takılıp gittiler...



Seçimden bu yana keyfimiz yok...
Umutlarımız kırık, canımız sıkkın, çoğumuzun ağzını bıçak açmıyor...
Bakın; sadece şu iki ayda yüzde yüz fakirleşmiş, yaşamı bir kat daha zorlaşmış kitlelerin umurunda değil...
Hâlâ “Papaz yaptı” diyor...
Hâlâ “Amerika hücuma kalktı” diyor...
Hâlâ “Tayyip Bey hücumu durdurdu” diyor...
Sorgulamıyor, kafa yormuyor, tepki duymuyor, hesap sormuyor...
Başka yanıt bulamadığında ise “Rabbimiz bizi imtihan ediyor” deyip seviniyor bile...



Biz onların da her şeyi olsun istedik...
Aziz Nesin’in ünlü “Yüzde 60” oranı aklıma takılıyor bu günlerde...
Yoksa o “Yüzde 60” biz miyiz?...

plusbanner2x