MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

McKinsey dış güç sayılmıyor mu?


İktidar başı sıkışınca biliyorsunuz hemen  “mağduriyet edebiyatına” sığınıyor.
Bize göre her şey başkaları yüzünden oluyor, biz tertemiziz, çok iyiyiz ama yok mu o etrafımızı çevreleyenler, Türkiye düşmanları Türkiye’yi kıskananlar.
Ekonomi kötüye gidiyor.
Döviz kısa sürede iki katına çıkmış.
Şirketler birer birer batıyor.
Dev fabrikalar ya tatile giriyor ya vardiya azaltıp işçi çıkarıyor.
Saray’a ve yandaşlarına göre bunların hepsi manipülasyon.
Bir rüya görüyoruz yani aslında.
Mağduriyet edebiyatında başı “dış güçler efsanesi” çekiyor.
Türkiye’nin bir dünya devi olduğunu söylüyor Erdoğan, süper güç olduğumuzu vurguluyor, kimsenin önünde diz çökmeyeceğimizi dünya aleme duyuruyor ama nedense bir dış güçler var ki işte o dış güçler bizi zora sokmaya çalışıyor.
İsim vermiyor tabii ama anlıyoruz bu dış güçlerin aslında Amerika olduğunu, Avrupa ülkeleri olduğunu.
Ama işe bakar mısınız, kurtulmak için de o dış güçlere sarılmaktan hiç çekinmiyorlar.
Tabii Ay’a yol yapılacağına inananların seçmen tabanını oluşturduğu bir ülkede “dış güçler” diye küfredilenlerden aman dilenmesine bir tepki gelmeyeceğini biliyorlar.
İşte Saray’ın son kararını damat Albayrak açıkladı.
Dedi ki “Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek.”
McKinsey, işletmelere, kamu kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına yönetim danışmanlığı hizmeti veren Amerikalı bir firma.
Açıkçası bu şirket “dış güçlerin” neredeyse en tipik örneklerinden biri.
Ama bizim iktidarımız için fark etmiyor.
“Bir taraftan küfür edelim öte taraftan yardım dilenelim” mantığı ile yönetiyorlar ülkeyi.

Bİ SORALIM BAKALIM


Erdoğan o masaya kendi mi oturmadı yoksa davet mi edilmemişti?


Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika’dan ayrılmadan önce geziye çağırdığı gazetecileri karşısına oturtup Birleşmiş Milletler Genel Kurulu izlenimlerini anlatmış.
Erdoğan Trump ile karşılaşmalarında havadan sudan konuştuklarını söylemiş.
Bu geziye katılan gazetecilerin yazdıklarından anladığıma göre aslında Erdoğan Trump’la daha ciddi biçimde görüşebilirmiş ama o istememiş.
Erdoğan yemekte bu buluşmanın olabileceğini söyleyerek şöyle demiş “Ama o masada Sisi vardı, oraya oturmam olmazdı.”
Bu anlatımdan anlaşılan şu; Aslında Erdoğan da o masaya davet edilmişti,. Ama Cumhurbaşkanı, Mısır Devlet Başkanı Sisi’yi görünce başka masaya oturmayı tercih etti.
Bu gerçekten böyle mi yoksa zaten Erdoğan o masaya hiç mi davet edilmemişti?
Eğer öyleyse Trump niçin Sisi ile oturmayı tercih etti?
Ayrıca her ülkenin tepki gösterdiği Trump’la aynı masada oturmak bu kadar önemli mi?

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

1929 yılından kalan bir gazete kupürü


basliksiz-1

Televizyon şimdi cep telefonlarımıza girdi.
Oysa ilk televizyon deneme yayınları 1929 yılında gerçekleşmişti.
Televizyon tıpkı matbaa gibi bize çok uzun yıllar sonra geldi.
Dünyada ilk olarak BBC 1936’da başlarken bizim ilk yayınımız kapalı devre olarak 1966 yılında olmuştu.
1968 yılında TRT teknik deneme yayınları yaptı 1968’de ise yine deneme amaçlı da olsa ilk kez TV yayıncılığı başladı.
Dünya o sırada renkli televizyona geçmişti bile orasını hiç sormayın. Bu gazete kupürü 1929 yılından kalma.
İlk televizyonu o günün Türkçesi ve ifadesiyle anlatıyor.

ÇOK GÜLDÜM

Minik bir cumartesi fıkrası


Adam: Karımın kredi kartı çalındı.
Arkadaşı: Yaa, çok üzüldüm. Hemen bankaya haber verseydin.
Adam: Yok daha vermedim, bir ara veririm.
Arkadaşı: Bu ne rahatlık böyle. Yahu hırsız kartı boşaltır.
Adam: Hırsız, karım kadar hızlı harcayamaz merak etme.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Alman gazetesine bu dangalaklığı yaptıran kim acaba?


Almanların “en ciddi ve saygın” gazetelerinden Die Welt dün güya Erdoğan’ı protesto etmek için çok “tuhaf” bir başlıkla yayımlandı.
“Heute sind wir Taraf” başlığını yayınlayan Die Welt taraf kelimesini de bir süre öncesinde AKP’nin tetikçiliğini yapan Taraf Gazetesi’nin logosundan oluşturdu.
“Bugün Taraf’ız” anlamına gelen bu başlıkla Erdoğan’ı güya protesto eden gazetenin aslında “dangalaklık” yaptığını söylemeliyim.
Belli ki Alman medyasının bir bölümü eski komünist yeni liberal maskeli faşistlerle  cemaatçilerin etkisi altında.
Taraf’ı, bu gazetede yazanları ve Türkiye’yi bir İslam devletine çevirmek için AKP ile birlikte her türlü pis işi yapan cemaatçileri demokrat, özgürlükçü sanıyorlar.
Bazen muhalefete “çok çaktığımı” söyleyerek beni eleştirenler var.
Görüyorsunuz işte koskoca Alman medyası bir avuç liberal faşistle cemaatçinin elinde oyuncak olmuş.
Türkiye’deki muhalefet Almanya’da kendini anlatamayınca meydan bu namussuzlara kalmış.
Bu manşet CHP’ye çok şey anlatmalı. Ne kadar yetersiz kaldıklarını oturup düşenmeliler.