ANALİZ

Toplu rüşvet yine işe yarar mı?


İktidar cephesinde işler belli ki çok karışık.
Seçime 18 ay kala baskın seçim kararı veren AKP Genel Başkanı Erdoğan sanki bu kararından dolayı çok pişman gibi görünüyor.
Karar alındığında “her şey güllük gülistanlık” gözüküyordu galiba ama sonra bunun böyle olmadığı anlaşılınca panik başladı.
AKP’nin hemen her seçim öncesi yaptığı “toplu rüşvet” hamlesi yine gündemde.
Ancak bu kez eskilerine oranla çok kapsamlı. Üstelik takdir etmek gerekir ki hiçbir komplekse kapılmadan CHP’nin üç yıl önce “noter tasdikli olarak” söz verdiği “emeklilere iki dini bayramda ikramiye” vaadini bile çalmış.
Gerçi sadece sosyal medya ile muhalif kalan bir iki gazete dışındaki tüm medyamız iki maaş ikramiyeyi sanki bugüne kadar kimsenin aklına gelmemiş gibi sunuyor ama olsun o kadar kusur kadı kızında da olur.
AKP seçimi kaybetme ihtimalinin hayli yükseldiğini görmüş olmalı ki bu kez vaatlerinde uçmuş.
Örneğin çok uzun yıllardır konuşulan ve her seferinde bir “havuç” gibi elde tutulan imar affı geliyor. Saray buna elbette “af” demiyor, yerine çok hassas bir tanım bulunmuş. “İmar barışı” demişler.
Vaatler daha pek çok.
Üniversite affı var örneğin.
Borçlar yapılandırılıyor. Vergi borçları, trafik vergileri, cezalar tek tek ele alınıyor ve vatandaş rahatlatılıyor!
Bağ-Kur’da borcu olanlar artık sağlık hizmeti alabilecek, çiftçiye ekstra kaynaklar sağlanacak, borçları silinecek. Şimdilik konuşulmayan bir tek “mahkûm affı” var, sessiz olduklarına bakmayın eli kulağındadır bir bakmışız hapishaneler boşalıvermiş.
İnanın eğer mağdurların döneceğini görseler FETÖ’cüler bile salınır.
Peki, bu toplu rüşvet bu kez tutar mı?
Buna hemen “hayır” demek mümkün değil. Buna karşı AKP iktidarından artık sıkılan milyonlarca insanın bu kez “avanta devam ediyor, biz de devam edelim” mantığı ile bakmayacağını düşünüyorum.
AKP oyları sürekli düşüyor. MHP ile ittifak kurulmasına rağmen AKP oylarının 7 Haziran düzeyine bile gelmediği görülüyor.
Tepki böylesine şiddetli olunca verilecek rüşvetlerin de bir önemi kalmaz.
Ayrıca bu iktidar zamanında benzer birçok vaatte bulundu. Ama halk da biliyor ki bu tür vaatlerle kısa süreli bir nefes alınmasına rağmen verilenler kısa sürede adeta kepçe ile geri alındı.
Bu kez de böyle olacağını bilenlerin hiçbiri kanmayacaktır.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

13 milyon “usulsüz” yapı hangi arada yapıldı?


Seçimde işlerin ters gideceğini gören AKP iktidarı elini yine cebimize daldırarak toplu rüşvet operasyonu başlattı.
Bu rüşvetlerin en çarpıcı ve muhtemelen en etkili olanı “İmar affı”dır.
Gerçi “af” değil de “barış” adını kullanmak istiyorlar ama bunun çok ciddi bir rüşvet olduğunu biraz aklı olan herkes görüyordur.
Bu rüşvetin iyi anlatılmasının bir temeli var elbette.
Adının önünde “Başbakan” yazan Binali Yıldırım’ın dediğine göre bu “barıştan!” yararlanacak 13 milyon hane varmış.
Bir başka deyişle Türkiye’deki 13 milyon bina usulüne uygun yapılmamış bu nedenle ya imarı ya iskânı yok. Böyle olunca milyonlarca kişi her gün başlarına bir şey gelmesi endişesi içinde yaşıyor. Bu binaların bir bölümüne yasal olarak su, elektrik, doğal gaz telefon, internet de bağlanamıyor.
Elbette milyonlarca insanın çektiği sıkıntıların bitmesi gerekiyor ama bir de şunu soralım; 13 milyon usulsüz yapı inşa edilirken neredeydi bu devlet?
Bir iki, üç, yüz, beş yüz, bin, yüz bin olsa neyse. 13 milyon inşaat usule aykırı olarak yapılabiliyorsa bu yapandan çok göz yumanın suçudur.
Elbette bir “imar barışı” yapılsın ama milletle barışılırken buna neden olan devlet yetkililerinden de hesap sorulsun.
İstanbul’un göbeğine 40 katlı gökdelen usulsüz olarak dikilmiş, mahkeme yıkım kararı almış, şimdi buna af geliyorsa buna göz yuman affedilmesin ama.
Ve bir soru daha; bu 13 milyon usulsüz binanın ne kadarı son 16 yılda yapıldı, ne kadarı eskiden kalma?

BUNU YAZMAK GEREK

Akşener’in yüz bin imza kararı birçok kişiyi korkutuyor


Daha ortada erken seçim kokusu bile yokken İYİ Parti kararını vermişti. 2019’da yapılacak seçimlerde İyi Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener olacaktı.
Akşener aslında cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olacağını resmen açıklayan ilk kişi oldu.
İYİ Parti Meclis’te temsil edilmediği için 20 milletvekili imzasıyla aday gösterilmesi mümkün olmayan Akşener “milletvekillerimiz olsa bile ben halktan toplayacağımız 100 bin imza ile aday olacağım” demişti.
Akşener’in şu anda Meclis’te 20’den fazla milletvekili var ve bu milletvekillerinin imzasıyla aday olabilir.
Ancak Akşener “Hayır verdiğim sözü tutacağım, yine 100 bin imza ile aday olacağım” diyor.
Bu da seçime hazırlanan muhalif seçmenlerin pek çoğunu korkutuyor.
Nedeni basit. Şöyle düşünüyor seçmenler; sarayın emrindeki Yüksek Seçim Kurulu Meral Akşener’in topladığı imzaları alacak. Sonra adaylık süresinin bitmesine üç dakika kala ‘İki imza eksik, adaylık geçersizdir’ diyecek.
Böyle bir şey olabilir mi?
Demokrasi ve hukuk düzeni olsa elbette olamaz.
Ama bizde halk huzursuz. Çünkü bir kabile devleti gibi yönetilen ülkemizde böyle bir şey olabilir ve buna karşı çıkmak mümkün değildir.
Açıkçası ben de YSK’nın bunu bile yapabileceğini düşünüyorum.
O halde tedbir olarak 100 bin imzanın yanı sıra 20 milletvekilinin imzası da hazır tutulmalı.
Bir İYİ Parti’li görevli Yüksek Seçim Kurulu’nda beklemeli. Sürenin bitimine beş dakika kala 100 bin imza konusu hâlâ karara bağlanmamışsa milletvekili imzalarını kurula vermeli.
İşe bakın, ülkeyi öyle yönetiyorlar ki hiçbirimizde güven kalmadı, en demokratik haklarımız için bile “formüller” aramak zorunda kalıyoruz.

ÖNERİ

Artık her sabah Tele1 TV’deyim


Aslına bakarsanız pek çoğunuz bu satırları okurken muhtemelen ben ilk programımı bitirmiş olacağım.
Bugünden itibaren artık Tele1TV’deyim.
Her sabah saat 07.00-09.00 arasında günün ilk yorumlarını yapacağım, yazılı basını sizin için değerlendireceğim, günün ilk haberlerini sunmaya çalışacağım.
Bu benim için de çok farklı bir deneyim olacak.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ekranda olmak, işe gitme telaşı içindeki insanlarla günün ilk anlarını paylaşmak benim için de bir yenilik.
Bakalım, başlıyoruz. Umarım sizler de beğenir ve izlersiniz.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Genelkurmay Başkanı açıklama yapmak zorundadır


Günlerdir yazılıyor çiziliyor.
Haber şu; “AKP Genel Başkanı Erdoğan saraydaki danışmanlarından İbrahim Kalın ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı muhalefetin ortak adayı olmaya soyunmaya kalkan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdi. Bu iki kurye Gül’e akıllı olmasını tavsiye etti.”
Haber bir gazetede yayınlandı.
Yayınlanmasıyla kaldırılması bir oldu.
Yetmedi o gazetenin patronu genel yönetmeni anında kapı önüne koydu.
Bu gelişmeler elbette akla “haber yalandı” görüşünü düşürüyor. Öyle ya ortada Türkiye’nin en önemli anayasal kurumlarından birinin başının adının geçtiği pek de hoş olmayan bir iddia var. Bu iddianın yalan çıkmasının bir bedeli olmalı.
Bedel olarak bir genel yönetmenin işine son verildi. O kadar.
İddialar henüz bitmedi. Artarak yayınlanmaya devam ediyor.
İki kuryenin Abdullah Gül’e bazı akçeli işlerini hatırlattıkları, FETÖ bağlantılarının saptandığını, çok ciddi harcamaların bilindiğini aktardıkları anlatılıyor.
Bu kadar ciddi iddialara karşı ne saraydan ne Genelkurmay’dan en küçük bir açıklama yapılmıyor.
Neden?
Genelkurmay Başkanı konuşmuyor.
Sarayın danışmanı konuşmuyor.
Yeniden cumhurbaşkanı olma rüyası gören eski cumhurbaşkanı konuşmuyor.
Sanki hepsi de “böylesi yetmez daha da rezil olmalıyız” der gibiler.
Bu arada “devlet ciddiyeti” diye bir şey varmış. Ama kim takar onu değil mi?

sozcu-banner-1