Dövizle sözleşmelerin yasaklanmasından sonra sıra karara uymayanlara yaptırım uygulamaya geldi. Karara uymayana 52.600 TL’ye kadar para cezası verilebilecek.

nedim-t

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile; Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında düzenledikleri bazı sözleşmelerde, sözleşme bedelinin Türk Lirası olarak belirlenmesi zorunlu hale getirildi. Bu zorunluluk, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kararın 4. Maddesine ve ayrıca Karar’a Geçici Madde 8 eklenerek yapıldı.

Bu zorunluluğa uymayanlar, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 3. Maddesi hükümleri çerçevesinde cezalandırılacaklardır. Bu konuyla ilgili yazı yazan arkadaşlar 32 sayılı Kararın 21. Maddesi’ne göre yaptırım uygulanacağına ilişkin görüş belirtseler de, bu doğru değildir.

CEZADA ÜST SINIR 52.600 TL

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’a göre; Cumhurbaşkanı’nın bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket edenler  “Kabahat Suçu” işlemiş olmaktadır. Suçu işleyen  kişi, 3.000 Türk Lirası’ndan  25.000 Türk Lirası’na kadar (2018 güncel rakamı 6.300 TL’den 52.600 TL’ye kadar) idari para cezası ile cezalandırılır. Hükmolunacak idari para cezasına, suç tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süreler için; 6183 Sayılı Kanun’a göre tespit edilen gecikme zammı oranında, para cezası ile birlikte tahsil olunmak üzere, gecikme faizi uygulanacaktır. Ayrıca gecikme faizinin hesaplanmasında, ay kesirleri dikkate alınmayacaktır. Aynı suçun ikinci kez işlenmesi durumunda cezalar iki kat olarak uygulanacaktır.

30 GÜN SONRA VERGİ DAİRESİ GÖREVLİLERİ AVM’LERDE DENETİME ÇIKACAKTIR…

Bilindiği üzere; 52 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar’a 31.08.2018 tarihinde yürürlüğe giren ek madde 1 eklenmişti. Bu Kararname ile, Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı ile ilgili olarak, “ Vergi Dairesi Başkanlıkları ve Vergi Dairesi Müdürlüklerine, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek görevleri yerine getirme “ yükümlülüğü getirilmişti.

1567 sayılı Kanun çerçevesinde; idari para cezasına karar verme yetkisi, Cumhuriyet Savcısı’na aittir. Buna göre; Cumhuriyet Savcısı’nın cezaya hükmedebilmesi için, 1567 sayılı Kanun’a aykırılığın bir tutanağa, sonrasında da bir rapora bağlanması gerekmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı en pratik olarak; vergi dairesi çalışanlarına bu konuda tespitler yaptırıp, daha sonra bu tespitleri rapora bağlayacaktır. Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yer alan Mali Sektör ile İlişkiler ve Kambiyo Genel Müdürlüğü, söz konusu kabahat eylemi ve suçuna ilişkin raporlar ile beraber, suçun işlendiği Cumhuriyet Baş Savcılığı İdari Yaptırım Bürosu’na konuyu ihbar edecektir. Savcılığın, “İdari Para Cezası Verme Kararı’’ üzerine kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz edilebilir.

Yükümlülüğe aykırı hareket etmek nedeniyle kabahat suçu ve idari para cezası kesinleşen kişi ve kurumlara, söz konusu idari para cezaları vergi daireleri tarafından tebliğ edilecek ve tahsili yoluna gidilecektir.

Kimi kimden koruyorsunuz?


Ülkemizde, Borçlar Kanunu çerçevesinde “akit serbestisi prensibi’’ geçerlidir. Buna göre, yapılan sözleşmelerin ister döviz ister Türk Lirası olsun, emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine veya şahsiyet haklarına aykırı olmaması gerekmektedir.

Toplumun menfaatini koruyan hükümler ile ortaya çıkan hukuk düzeninin tamamı “kamu düzeni’’ olarak ifade edilmektedir. Yabancı para ile sözleşme yapılmasının yasaklandığı dönemde kamu düzeni sınırlayıcı iken,  kısıtlama kaldırıldığında serbestlik yönüne dönecektir.

Ülkemizde kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle; sözleşme özgürlüğüne müdahalenin en önemli uygulama alanı 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun çerçevesine giren kira sözleşmelerinde Yargıtay tarafından, kanunda boşluk olduğu gerekçesiyle, kamu düzenine aykırılık sebebiyle yıllık kira artışlarına dair sözleşme hükümlerinin sınırlandırılmasıdır. Anayasa Mahkemesi %10 artış sınırlamasını 2001 yılında iptal etmişti.

Hükümet bir kanun hükmüne aykırı düşmediği halde; döviz kurlarının aşırı yükselişinin kamu düzenini tehdit ettiği gerekçesi ile dövizli sözleşme yapılmaması,  yapılmış olanların ise Türk Lirası’na çevrilmesi zorunluluğu getirmiştir. Böylece Borçlar Kanunu’nun en temel ilkesi olan “ sözleşme serbestisi’’ kuralı çiğnenmiştir.  Hal böyle iken, bu zorunluluğu tek başına kamu düzenini korumak olarak savunabilir miyiz?

Ülkemizde, tüketicilerin ve döviz geliri olmayan şirketlerin dövizle borçlanması yasaklanmış iken; sözleşmelerin Türk Lirası ile yapılması zorunluluğu getirerek hükümet kimi kimden korumaktadır? Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanmış bulunan “tacirin basiretli davranma’’ yükümlülüğüne ne oldu?

plusbanner2x