Akıl tutulursa çaresi; sözü dinlenen biri çıkar. Ne getirdin, ne götüreceksin diye sorar.
Uyarır.
Adalet tutulursa!
Çaresi, çaresizlik.
Unuttunuz gitti.
İki büyük medya ve ticaret şirketlerinin sahipleri iki zengin ailenin, oğulları ile kızları evleniyordu. Düğün vardı.  Damat ve gelin,  şatafat, zenginlik, varlık, güç, kibir bakışları altında nikah masasına doğru yürüdüler. Nikah ve düğün İstanbul’un en lüks oteli Çırağan Sarayı’nda yapılıyordu. Cumhurbaşkanı da nikah şahidiydi ve korumaları eşliğinde Çırağan Sarayı’na gelmişti.

★★★

Yollar kilitlenmişti.
Cumhurbaşkanı konvoyu ve düğüne davetli misafirlerin özel arabaları akşam trafiği ile buluşunca Beşiktaş’tan Ortaköy’e trafik durmuştu. İş dönüşü evlerine ulaşmak için belediye otobüslerine binmiş olanlar, duran otobüslerden inip yürüyorlardı.
Ve homurdanıyorlardı.
İçlerinden biri  avukat olan Sertuğ Sürenoğlu, homurdananların sözcüsü oldu, yüksek sesle Cumhurbaşkanı korumalarına “yolu böyle tıkamaya hakkınız yok...” türünden bağırdı.
“Alın bunu...” yapıldı.
1.5 saat araç içinde “yer misin-yemez misin” dövdüler. Avukatın yüzünde morarmadık yer, vücudunda darbe almadık organ bırakmadılar.
Avukat, hukuk adamı.
Savcıya başvurdu.
Bir iki gazete, “avukat vatandaşa feci dayak” haberini birinci sayfalarından duyurdular. Diğer avukatlar, “öldüresiye dövülen meslektaşları için” baroları harekete geçirdi.

★★★

Avukatı döven Cumhurbaşkanı korumalarının, bulunup sorgulanmaları ve mahkeme edilip cezalandırılmaları gerekirdi.
3 ay önceydi.
3 ay geçti.
3 arpa yol alınamadı.
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi’nden ve İstanbul Emniyeti’nden soruşturma yapmak için “şüpheli korumaların isimlerini” isteyen bir yazı gönderilmedi. Savcılık da ifadeye çağırmadı. İstanbul Valiliği savcılığa bir yanıt göndermedi.
Savcılık bir hamle yaptı.
Kamera kayıtlarını istedi.
Hamle göstermelik kaldı.
İstanbul Emniyeti hiçbir kayıt göndermedi. Görüntülerin silinmiş olacağı şüphesi doğdu. Avukatı döven Cumhurbaşkanı korumaları, soruşturma kayıtlarına “meçhul sanık olarak” geçti.
Hem akıl!
Hem adalet!
Birlikte tutuldu.
Bu çifte tutulma ile adalet sarayları püf diye yıkıldı.

★★★

Dün bizim gazete SÖZCÜ’nün manşetinde “şiirli bir haber”  vardı. Hakim Aydın Başar, “Cumhurbaşkanına hakaret suçuna” beraat verdiği için başına gelen kalmamıştı. Hakimin, 1 yıl içinde 3 kez tayini çıktı. Hakkında soruşturma bile açıldı. Hakim Aydın Başar da başına geleni şiirle ifade etme yolunu seçip, “Ferman sizde” diye feryadını yazdı.
Adalet sarayı yıkık.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Farkı fark edelim!


CHP yönetimi, belediye şirketine kendini müdür olarak seçtiren CHP’li Belediye Başkanı’nı uyardı ve belediye parasıyla “maaş şişirme” mikrobunun yeni seçilen belediyelere bulaşmasını durdurdu. Hem Belediye Başkanı ve hem belediye şirketi yönetimine girip “çift maaşlı” duruma gelerek belediye parasıyla “maaş şişirme” AKP’li 2 belediye başkanında da görüldü. AKP’li Trabzon Belediye Başkanı ile AKP’li Bursa Belediye Başkanı’nın kendilerini belediye şirketlerinin başına atayıp çifte maaş aldıkları haber oldu, AKP yönetimi henüz sesini çıkartmadı. AKP ile CHP arasındaki farkı fark edelim, duymayanlara duyuralım.