Sizden rica ediyorum baylar... On dokuzuncu yüzyıl aydınlarından birinin diş ağrısı çekmeye başlamasının iki veya üçüncü günü inlemesini dinleyin. İlk günkü gibi inlememektedir artık. Yani yalnızca dişi ağrıdığı için inleyen kaba bir köylünün inlemesine benzemez inlemesi... Ülkedeki gelişmişlikten, Avrupa’daki uygarlıktan etkilenmiş, duygulanmış, günümüzde dedikleri gibi topraktan ve halkın özünden kopmuş biri gibi inler. İnlemeleri pek bir iğrençleşir, sonunda pis bir hırçınlığa dönüşür...” Fyodor Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ kitabının insanın yüzüne kırbaç gibi inen tespitiyle başladım...

CHP lideri 19 Ocak’ta T24 yazarlarıyla yemek yedi ve bu yemek tartışma yarattı.


Nereden mi aklıma geldi?

Hemen anlatayım...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iki gün önce Cumhuriyet Gazetesi’ne bir yazı kaleme aldı. “Alçakgönüllü bir uygarlık mümkün” başlıklı yazıda Kılıçdaroğlu 16 maddelik bir yol haritasını paylaştı ve “Korona sonrası yeni dünya” üzerine tespitler yaptı.

Baştan söylemekte fayda var: Yazının büyük bölümünün altına imzamı atarım!

Neden mi? Kılıçdaroğlu diyor ki: “TBMM’nin açılışının 100. yılını kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde bambaşka bir ‘Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı’ tartışması yaşıyoruz. Unuttuğumuz, dünyanın varoluşundan bu yana zaten bir köy olduğuydu. Bu köyün neredeyse son 300 yıllık temel iktisadi hayatı, örgütlü, kurumsallaşmış bir ‘minimum maliyet-maksimum kâr’ hedefiyle sürdürülüyor. Ulusal ve uluslararası sermayelerin bu hedefine uzun zamandır ‘neo-liberal’ politikalar adı altında bizatihi siyasi iktidarlar da katıldı. Sağlık politikaları açısından örneklemek gerekirse; ‘sosyal güvenlik açığı’ bahaneleriyle sağlık hizmetlerinin kapsamı daraltıldı, özelleştirme uygulamaları arttı.”

İşte CHP liderinin en çarpıcı tespiti: Neo-liberal politikalar, kâr hedefine dayalı düzen kurdu. Bu sistem tükendi... Karma ekonomiyle sosyal adalet kurulmalı...

LİBERAL MASADA TOPLANTI

Aslında 2008’den bu yana ekonomist Dani Rodrik başta olmak üzere önemli bir aydın birikimi, neo-liberal politikalardan kurtulmanın şart olduğunu yazıyordu.

Hatta...

SÖZCÜ yazarı Soner Yalçın, 22 Ocak’ta, “Kılıçdaroğlu yemeği” başlıklı bir yazı kaleme almış ve CHP liderinin, liberallerin sorularını yanıtlamasını şöyle eleştirmişti: “... ‘Emperyalizm dönemi bitmiştir!’ diyerek her dönem yanılan sol liberaller ile yeni CHP yönetimi masa etrafında toplanıverdi! CHP yönetimi de ‘emperyalizm çağı bitti’ mi diyor? Parti okulunda ne öğretiliyor merak ediyorum. Anti-emperyalist tam bağımsızlıkçı Kuvayı Milliye ruhu nerede?”

Hatta...

17 Nisan’da da bu köşede “Kılıçdaroğlu, Atatürk’le buluşmak istiyor mu?” başlıklı bir yazı kaleme almıştım...

Bitmedi...


Salgın, eşitsizlikten beslendi


Kılıçdaroğlu’nun yazısının bütünü, 1980 sonrası ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher ve Türkiye’de Özal politikalarını eleştiren yani ‘para’ hırsıyla beslenen, iktisadi, kültürel anlamda dünyanın kirlenmesini sağlayan neo- liberalizm eleştirisi! Okuyalım: “... 2019 yılında dünyadaki en zengin 2 bin 153 kişinin serveti, en yoksul 4.6 milyar kişinin toplam servetini geçmiş durumda. Salgın nedeniyle en fazla kayıp veren ülkeler listesinde de G20 ülkeleri ilk sıralarda: ABD, İtalya, Fransa, İngiltere, Rusya, Türkiye... Sahip oldukları ekonomik güce rağmen virüsten korunamıyorlar. Çünkü salgın, neo-liberal politikaların yarattığı derin toplumsal ayrımlardan ilerliyor, eşitsizliklerden besleniyor...”

Kimsesizlerin kimsesi Türkiye!


Peki, yeni dünya nasıl olacak, olmalı? CHP lideri diyor ki: “Kovid-19 sonrası yepyeni bir uygarlık kurulacaksa bunu ancak ve ancak demokratlar yapmalıdır. Demokratlar, dünyanın Kovid-19 sonrasını, baskıcı ve otoriter iktidarlara, neo-liberal politikaların uygulayıcılarına bırakamaz. Cumhuriyetimizin 100. yılına üç yıl kala, TBMM’nin açılışının 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti, bu yeni uygarlık inşasına önemli katkılar verebilir. Tıpkı 100 yıl öncesinde olduğu gibi...”

Yazının Mustafa Kemal Atatürk vurgusu çok önemli: “Unutmayalım ki... Cumhuriyetimiz, bilhassa kimsesizlerin kimsesi olarak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından kuruldu. İkinci yüzyılında yeniden kimsesizlerin kimsesi olabilir. Bu idealimizi gerçekleştirirsek sadece vatandaşlarımıza değil, tüm dünyaya umut olacağız.”


Aşı bulunana kadar 40 milyon insanda korona tespit edilecek


Prof. Dr. Çağrı Büke... Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi... Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı... Prof. Büke ile katıldığım canlı yayınlarda sohbet etme imkanı buldum. “Bugüne kadar gördüğümüz virüslerden neden farklı bir durum yaşıyoruz? Abartılı bir durum var mı?” diye sordum, Büke şu yanıtı verdi: “Son 100 yıl içerisinde solunum yollarından bulaşabilen virüsler olan; İspanyol gribi (İnfluenza A H1N1), SARS-CoV, MERS-CoV, Kuş gribi virüsleri, 2009 İnfluenza A H1N1 ile SARS-CoV2 karşılaştırıldığında benzer özellikleri kadar farklı özelliklerinin de bulunduğu söylenebilir. Ancak bugün bile daha bilinmeyen çok yönlerinin de olduğu bir gerçek. Farklı yönleri; çok bulaştırıcı olması, enkübasyon süresinin yani bulaştıktan sonra hastalık belirtileri gelişinceye kadar geçen sürenin 14 güne hatta nadiren 24 güne kadar uzun olması, hastalığı semptomsuz geçiren kişilerin başlangıçta yüzde 1-4 iken son 10-15 günlük yayınlarda ortaya çıktığı üzere bu oranın yüzde 40’lara ulaştığı.”



BİR YIL SONRA AŞI BULUNDUĞUNDA...

Araya girip, “En iyimser tahminle kaç kişi pozitif olacak” dedim: “Güney yarım küresinde, özellikle de Afrika kıtası olmak üzere sonbahar ve kış ayları ile birlikte mevcut vaka sayılarında artışların olabileceği öngörülmekte. Şu an her gün ortalama tüm dünyada 75.000 -100.000 arasında yeni sadece test pozitif olgu sayısı olduğu düşünülürse... Bu hız bu sayılarla devam edecek olursa ve hastalığın kontrolünde elde sadece aşı çözüm olacaksa... Bu günden en iyimser tahmin ile bir yıl sonra aşı devreye girdiğinde... Tüm dünyada görünen manzara 40 milyon test pozitif saptanmış kişi sayısına ulaşılacak. Bunlara hafif belirtileri nedeniyle sağlık kurumlarına başvurmamış ya da asemptomatik seyretmesi nedeniyle test yapılmamış kişileri de ekleyecek olduğumuzda bu sayı, bu hızla en iyimser tahmin ile 150 milyon kişiye ulaşabilir.

TEDAVİYE ERKEN BAŞLAMAK ŞART

Covid-19’a karşı ilaç isimleri konuşuluyor. Prof. Büke’ye, “Şu an virüs ile enfekte olunduğunda nasıl bir tedavi ile sonuç alınıyor?” diye sordum: “Günümüzde Covid-19 etkeni SARS-CoV2’ye yönelik doğrudan etkili bir ilaç mevcut değil. Şu an tedavide kullanılan ilaçlar daha önceki SARS-CoV ve MERS-CoV ile Ebola virüs salgınlarındaki deneyimlere, laboratuvar çalışma sonuçlarına ve başta Çin olmak üzere çeşitli ülkelerde Covid-19’lu hastalardaki tedavi deneyim sonuçlarına dayanmakta. Şu an ülkemizde de bu ilaçlar mevcut ve hastaların tedavilerinde uygulanmakta. Bugün için tedaviye erken başlamak tedavinin başarısını artıran en önemli faktör.”

FAVİPİRAVİR ADLI İLACIN SONUÇLARI ÖNEMLİ

Prof. Çağrı Büke, ilaçlarla ilgili de şu bilgileri verdi: “Bugün için Covid-19 tedavisinde ilk başta kullanılan ilaçlar; hidroksiklorokin sülfat ile azitromisinin kombinasyonu ve/veya favipiravirdir. Bazen hastanın kliniğine göre hidroksiklorokin sülfat ve favipiravir birlikte de kullanılmakta. Bunların dışında ruhsatlı bir diğer ilaç da lopinavir/ritonavir kombine ilacı. Covid-19’lu olgulardaki çalışmalarda farklı sonuçlar bildirilmekle birlikte genel olarak şu anda hidroksiklorokin sülfatlı ve favirapirin tek tek ya da kombine olarak elde edilen sonuçlarının lopinavir/ritonavire göre çok daha iyi olduğu yönünde...”

Hangi ilaç öne çıkıyor?


İsmi sıkça geçen remdesevir adlı ilacın, ruhsat almaya en yakın ilaç olduğunu kaydetti Prof. Büke ve yukarıda saydığı ilaçların dışında şu eklemeleri yaptı: “Bu ilaçların dışında henüz ruhsatlandırılmamış ancak klinik çalışmaları devam eden ya da klinik çalışma planlanan ilaçlar da mevcut. Bu ilaçlar henüz ülkemizde kullanımda değil. Bunlar... Remdesivir; ilk çalışma sonuçları Covid-19 tedavisinde mevcut ruhsatlı ilaçlar da dahil olmak üzere umut verici bir etkiye sahip olduğu yönünde. Şu an ruhsat almaya en yakın olan ilaç remdesivir. Arbidol hidroklorid de Rusya ve Çin’de grip tedavisi için ruhsatlı bir ilaç. SARS-CoV2’ye karşı ise etkinliği şu an klinik çalışmada araştırılmakta.”