CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu son iki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmamıştı. Büyük ihtimalle bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde de durum değişmeyecek.

İktidar temsilcileri, Kılıçdaroğlu’nun bu tercihini dillerine dolayıp, sıkça “CHP Genel Başkanı kendine güvenmiyor mu? Neden Cumhurbaşkanı adayı olup Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkmıyor?” sorusunu yöneltiyor.

Malumunuz, Kılıçdaroğlu da benzer sorulara hep muğlak yanıtlar veriyor.

Geçen hafta CHP’li kaynaktan bu soruya ilginç bir yanıt aldım:

“Cumhurbaşkanlığı sistemini reddeden bir insan, bu sisteme göre cumhurbaşkanı olmak ister mi?”

Bu açıklama bana mantıklı geldi. Peşi sıra, “peki 10 yıldır CHP’nin Genel Başkanlık koltuğunda oturan Kılıçdaroğlu, bundan sonra ülkeyi yönetmeyi hiç aklından geçirmiyor mu?” sorusunu yönelttim.

Cevap “evet geçiriyor” olunca, haliyle “nasıl” karşılığını verdim.

Verdiği yanıt, Millet İttifakı’nın yakın gelecekteki stratejisini ifşa eder nitelikteydi:

“Muhalefet seçimleri kazanır ve Anayasa’yı değiştirecek güce sahip olursa, Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, ilk yapacakları iş, Anayasa’yı değiştirmek olacak. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçildiğinde de parlamentodaki çoğunluk sayesinde, bir çeşit koalisyon hükümeti kurulacak. Kılıçdaroğlu o hükümetin başbakanı olacak.”

Bu senaryoya göre muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener ya da Ali Babacan olabilir. Başbakan olup hükümet kurma planı, CHP’lilerin Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda kendi partileri dışında bir partinin adayına oy vermesinin önünü de açabilir.

Başta şaşırdım ama düşününce bana mantıklı geldi.

Siz ne dersiniz?

Erdoğan’a bu hataları kim yaptırıyor?


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Giresun mitingi çok tartışıldı. Koronayla mücadelenin olmazsa olmaz kuralı olan “mesafe” miting sırasında hiçe sayılmıştı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sorumluluğun Erdoğan’da değil, mitinge katılan vatandaşlarda olduğunu ima etmişti. Oysa miting için polis çitlerle bir alan ayırmıştı ve insanları oraya kontrollü bir şekilde almıştı. Alanın genişliği ve içine alınacak insan sayısı kolayca “mesafe kuralına” uygun hale getirilebilirdi.

Mesafe kuralını bir kenara koysam da mitingdeki başka bir detaya takıldım. Erdoğan, kürsüden katılımcılara çay dağıtırken şöyle diyordu:

“Biliyorsunuz Rizeliyim ya. Dedim ki hiç olmazsa hemşerilerimin yanına giderken şöyle Rize’nin keyif çaylarından onlara ikram edeyim.”

Kısa süre önce büyük bir afet yaşamış, 10 ölüm ile 6 kayıp insanın olduğu bir kent Giresun. Böyle bir ortamda kürsüden insanların üstüne çay atmak, adına da “keyif çayı” demek ne kadar doğruydu?

Bir diğer olay da 30 Ağustos günü Anıtkabir avlusunda yaşanmıştı:

Devlet erkanı, Erdoğan’ın öncülüğünde Anıtkabir’i ziyaret ediyordu. O sırada Anıtkabir sivillere kapalıydı. Ancak avluda polis çiti ile çevrili korumalı bir alanda yaklaşık 100 sivil vardı. Erdoğan, mozoleden çıkıp, özel defteri imzalamaya giderken o çitlerin arasındaki insanlar “Recep Tayyip Erdoğan” diye slogan atmaya başladı.

Zaten iktidar ile muhalefet arasında bir “yasak” tartışması vardı. Anıtkabir’deki bu olay da tartışmanın tuzu biberi oldu.

Çok merak ediyorum bu tür detayları kim planlıyor?

Erdoğan’ın etrafında kimse bu tür hataların, toplumun önemli bir kesiminde nasıl tepki yarattığını görmüyor mu?

Ekseni Soyer mi değiştirdi?


Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklayacağını duyurduğu “müjde” hakkında ipuçları verirken, “Türkiye’nin eksenini değiştirecek” demişti. Cümle içinde “eksen değişimi” geçince, piyasalar, Türkiye’nin Çin’le büyük finansal iş birliği yapacağı yorumunu yapmıştı. Öyle olmadı, o “müjde” doğalgaz çıktı.

Ancak aynı günlerde Çin ile başka bir iş birliği görüşmesi sürüyordu. Geçen Çarşamba günü İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Asya Kalkınma Bankası arasında metro için kredi anlaşması imzalandı. Çin kaynaklı 50 milyon Euro’luk kredinin maliyeti de Türkiye’nin ortalama borçlanma maliyetlerinin çok altındaydı. Başkan Tunç Soyer, bu konuyu bizimle paylaşınca “Ekseni siz değiştirmişsiniz” diye takıldım. “Aman öyle demeyin yanlış anlaşılır şimdi” diyerek güldü.

Bu anlaşma Türkiye’nin eksenini değiştirmez belki ama kendi metrosunu kendisi yapar hale gelen İzmir’in ilerleme eksenini mutlaka değiştirir.