Değerli Okurlar; Sayın İmamoğlu’nun deprem bölgelerini ziyaretinden sonra ailesiyle Erzurum’daki kayak tatili fotoğrafları üstüne yandaş medya ve TV bülbülleri sahneyi ele geçirdi. Zaten bu tatil, yandaşlar tarafından uzunca bir süredir aranıp da bulunamayan bir malzemeydi. Malzemeyi ele geçirip, günlerce sakız gibi çiğnediler. Ben birey olarak Sayın Başkan’ın aile ile ilgili sözlerini çok olumlu buluyor ve örnek bir davranış olarak değerlendiriyorum. Ama benim Sayın İmamoğlu ile ilgi yakınmalarım başka…

Başkan olduğundan beri toplumun bazı kesimlerinin alışmış olduğu yönetim biçimini alt üst etti. Yalan mı Başkan? Yıkılmaz denen kaleyi iki kez fethettin. Meydanlarda ceketi çıkardın, gömleğinin kollarını sıyırdın, gencim dedin. Karşı adaya yaşlı mı demek istedin, bilemiyorum. Yönetime talibim, 16 milyon İstanbullu’nun mutluluğu ve refahı için yaşanılır bir kent dedin, 25 yıllık örtülü yönetimin örtüsünü attın. Sen nereden çıktın kardeşim? Alıştığımız yöneticilerine benzemediğin gibi her gün daha da ivmeni artırdın. Sen kendini ne sanıyorsun? İBB’deki toplantıları  canlı yayınlamaya başladın, yani alışılmış her şeyi berbat ettin.

Geçmişte belediyede neler oluyor, kim malı götürüyor haberimiz olmuyor uyur gezer ne güzel bir biçimde depresyon hapları kullanmadan yaşıyorduk, mutluyduk… Ülkenin yandaş gazetelerinin mamalarını kestin, ekonomik sıkıntıdan dolayı senin yüzünden kapanır oldular, ne güzel eskiden Hamidiye Suyu içiyorduk artık THY’deki uçuşlarda senin yüzünden içemez olduk.

Ve işin daha fenası iktidar tarafından size sağlanan kolaylıkları da görmezden gelip, farklı anlamlar çıkartıyorsunuz. Ülkeyi yönetenler sırf sizi şaibelerden kurtarmak için boğaz yönetimini de, büyük ihaleleri de kendi bünyelerine alarak gelecekte senin  için şu oldu, bu oldudan seni kurtarıyorlar. Nasıl bir insansın ki bu iyilikleri göremiyorsun!? Üstüne üstlük, halkla bir olup yüzyılın hayali “Kanal İstanbul”a  engel olmaya çalışıyorsun. Tutturmuşsun su kaynakları büyük oranda yok olacak diye…

Ne alakası var, Türkiye, tüm batının kıskandığı büyük bir ülke değil mi? Deniz suyunu tatlandırır, şakır şakır kullanır. Orada etrafında kuleler olan villalardan oluşacak çok güzel bir ada yaratılacak. Bak 5 milyon Suriyeli geldi, kötü mü oldu? Ucuz ücretlerle çalıştırılıyor, bu sayede de yerli kardeşlerimiz dinleniyor, yorulmuyorlar. Yeni oluşacak “AK ADA”daki villaları ve gökdelenleri Arap dindaş kardeşlerimiz satın alıp ne güzel ülke ekonomisine beton katkısı yapacaklar. Bu kanalla, bir taşla ikinci kuşu da vurmuş olacağız. ABD de artık tüm silahlı kuvvetlerini antlaşmalara bağlı olmadan Karadeniz’de konumlandırabilecek.

Sayın Başkan, hani söze başlarken hep diyorlar ya, iki ayyaşın partisi olan CHP aynı Çarşı gibi, AKP’nin yaptığı bütün güzelliklere karşı… Esas benim Sayın Devlet Bahçeli’ye olan hayranlığım bir kat daha arttı. CHP’nin bundan sonra getireceği tüm önerilere karşı çıkacağım dedi. Onun doğduğu yörede de, benim doğduğum Malatya’da da çok kullanılan bir laf vardır, tam kitabın ortasından “Allah’ına gurban” diye! Ancak bu kadar uygun olabilir.

Zaten Sayın Cumhurbaşkanı da Sayın İmamoğlu’na, sen işine bak demedi mi? Evet, işine bak kardeşim, daha altı ay oldu her işe karıştın. Habire deprem diyorsun. Yok deprem toplanma alanlarına AVM yapmışlar, yok bu halk ne yapacakmış! AVM’leri ne için yaptılar, hiç düşündün mü? Allah korusun bir deprem olduğunda, yaz olursa serin serin, kış olursa sıcak sıcak vakit geçirsin millet diye. Restoranlarda karınlarımızı doyurup, rahat rahat çayımızı içeceğiz. Biz milli dedikçe, sen gidip gavurlardan kredi almaya kalkışıyorsun. Hakikaten niye düzeni bozmaya çalışıyorsun, anlayamıyorum.

Sosyal medyadaki hadsizler, kendinize gelin!.. Sayın Cumhurbaşkanı’nın depremin ertesi günü, daha önceden programlanmış Cezayir, Gambia ve Senegal seyahatlerine laf sokuşturuyorlar. O, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı gider! Size mi soracak? Hadi oradan...

SON SÖZ: AĞAÇTA DURAN KUŞ, DALIN KIRILMASINDAN HİÇ KORKMAZ. ONUN GÜVENDİĞİ AĞAÇ DEĞİL, KENDİ KANATLARIDIR. HENRIK IBSEN