Geçtiğimiz hafta 27 Mayıs günü iktidar ve küçük ortağı “Demokrasi Adası”nı açtı..

1961 yılında idam edilen Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada’nın ismi değiştirilerek “Demokrasi Adası” yapıldı.

Ancak... Adanın içinde demokrasi yok!

Açılışta sadece AKP ve MHP vardı.

CHP yok, İYİ Parti yok, diğer partiler yok...

Ee, nasıl demokrasi bu?

Ayrıştırıcı bir zihniyetin olduğu yerde demokrasi olmaz!

Adnan Menderes’in lideri olduğu Demokrat Parti’nin günümüzdeki temsilcileri bile açılışta yoktu.

Yani, adada demokrasinin adı var fakat kendisi yok!

Her ne ise, gelelim öykümüze...

CEZASI İDAM OLMAMALIYDI

1950-1960 yılları arasında Türkiye’yi yöneten Başbakan Adnan Menderes, şimdi adı “Demokrasi Adası” diye değiştirilen Yassıada’da yargılanmış, İmralı Adası’nda idam edilmişti.

İdam, bugün hiçbir uygar insanın kabul edemeyeceği bir ceza şeklidir!

Devrik Başbakan Adnan Menderes’in idam edildiği tarihte ben mesleğe yeni başlayan genç bir muhabirdim. O günkü kafamla bile idama karşıydım.

Menderes’in baskıcı politikaları vardı, yasaları hiçe sayıyordu, demokrasiyle iktidara gelmişti ama demokrasiyi devre dışı bırakmaya çalışıyordu. “Ben odunu aday göstersem milletvekili yaparım” diyordu... Ankara Kapalı Cezaevi gazetecilerle dolmuştu! Hataları çoktu ama cezası asla idam olmamalıydı...

KARA BİR LEKE!

Başbakan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamları tarihimizde kara bir lekedir!

Ancak, şu soruyu sormak da mantıklı bir yaklaşım olur.

İdam edilen Menderes’in kendisi idam cezasına karşı mıydı? Başbakanlığı döneminde idam cezalarını kaldırmak gibi bir çalışması olmuş muydu?

Hayır! Menderes, 10 yıllık iktidarı zamanında (1950-1960) 43 kişinin idam kararına imza atmış ve bu kişilerin hepsi idam edilmişti.

Menderes ve partisinin Meclis’te onayladığı idam cezalarının bir kısmı “ibret olsun diye” halka açık olarak şehir meydanlarında yapılmıştı.

İKBALDEN İDAMA...

1899 doğumlu olan ve genç bir avukat iken siyasete atılan Menderes, başlangıçta CHP’liydi. 1945 yılında toprak reformuna karşı çıktığı için CHP’den ihraç edilince 46 yaşında iken Celal Bayar’la birlikte Demokrat Parti’yi kurdu, 1950 seçimlerinin kazanınca Başbakan oldu.

1960 yılında askeri darbeyle görevinden alınan Menderes, 1961 yılında 62 yaşındayken idam edildi. Bu çok dramatik bir olaydı.

YILDIRIM AŞK

Menderes 1929 yılında Berin Hanım’la evlenmişti. Kendisi 30 yaşında yakışıklı bir erkek, Berin Hanım 24 yaşında güzel ve zarif kadındı. 3 erkek çocukları oldu.

Menderes 1950 sonbaharında bir resepsiyonda Opera Sanatçısı Ayhan Aydan hanımla tanıştı, ona yıldırım gibi âşık oldu.

Güzel bir kadın olan Ayhan Aydan, ertesi günü kapısında son model bir Amerikan otomobili buldu, şaşırdı. Bu, Başbakan Menderes’in ona gönderdiği hediyeydi.

O tarihte Ankara’da otomobil sahibi parmakla gösterilecek kadar azdı.

Ayhan Aydan da Menderes’e âşık oldu, fakat evliydi. Müzisyen olan kocası Hasan Ferit Bey evden uzaklaştırıldı, sanatçının 14 yaşındaki oğlu da İngiltere’ye gönderildi. Talihsiz çocuk, Londra’da bir trafik kazasında öldü.

Büyük aşk yaşayan Ayhan Aydan hanımın Menderes’ten bir çocuğu oldu ama bebek 7-8 saat yaşadıktan sonra öldü.

BEBEK DAVASI

Ölen bebek olayı daha sonra Yassıada duruşmalarında “Bebek Davası” olarak görüldü.

Ayhan Aydan hanım duruşmada mahkeme heyetinin karşısında dimdik durarak, Menderes’i çok sevdiğini, ondan çocuk sahibi olmak istediğini, yaralı ama gururlu bir kadın olarak mertçe dile getirdi.

Menderes bu davadan beraat etti ama daha sonra diğer davalarda Anayasa’yı ihlal etmek ve vatana ihanet suçlarından idama mahkûm edildi.

Ayhan Aydan, Menderes’in tek yasak aşkı değildi. O, her çiçekten bal almayı seviyordu. Daha önce 1946 yılında Mukaddes adında güzel bir genç hanımla da kaçamak aşk yaşamıştı.

BİR ÇILGINLIK DAHA

Menderes’in en şaşırtıcı aşk macerası ise 1953 yılında İstanbul’da yaşandı.

İstanbul Emniyet Müdür Muavini Ferit Avni Sözen’in tayini çıkmıştı. Karısı olan roman yazarı Suzan Sözen bu tayini durdurmak için Başbakan Menderes’i ziyaret edip, ricacı oldu.

Menderes, güzel bir kadın olan Suzan Sözen’e ilk görüşte vuruldu. Genç kadının kocasının tayinini durdurduğu gibi onun rütbesini arttırıp emniyet müdürlüğüne terfi ettirdi.

Suzan Sözen aşk romanları yazan, güçlü ve kudretli erkekleri seven, romantik ve ihtiraslı bir kadındı.

Kısa sürede Başbakan Menderes ile Suzan hanımın arasında ateşli bir ilişki başladı.

Taksim’deki ünlü Park Otel’in kral dairesi Menderes’in aşk yuvasıydı. Burada Suzan Sözen hanımla rakılarını yudumlayıp İstanbul’un imarı konularında sohbet ederken, Suzan hanımın kocası polis müdürü Ferit Avni Sözen resmi kıyafetle aşağıda nöbet beklemekteydi.

“KARINI SEVİYORUM”

Menderes daha sonra evli ve çocuklu bir kadına âşık oldu, nikâhlı kocayı tehditle uzaklaştırdı.

Gözü kimseleri görmeyen çapkın Başbakan bir süre sonra yine evli bir kadına âşık olup, kadının kocasına “Ben karını seviyorum, sen aramızdan çekil!” dedi.

Menderes’in gönül maceraları dizi filmler gibidir, hatta daha ilgi çekicidir. Yassıada’da yargılanırken özel hayatı ve sevgilileri de konu oldu, bu kadınlara milletin parası olan örtülü ödenekten nasıl harcamalar yaptığı soruldu!

HAZİN SON!

Ancak, Menderes, aşk serüvenleri dışında, hakkındaki diğer suçlamalar nedeniyle Anayasa’yı ihlal ve vatana ihanetten idama mahkûm edildi.

Menderes kendisinden kaynaklanan demokrasi dışı, akıl almaz siyasi hatalar sonucunda kendi sonunu hazırlayan, kudretli ama talihsiz ve mutsuz bir siyasetçidir.

Onu “Demokrasi şehidi” olarak değil, tarihimizde derin izler bırakan bir Başbakan olarak anmak ve yaşanan acı olaylardan ders almak daha gerçekçi olur.

GÜNÜN SÖZÜ


İnsanlar, kendi çılgın ihtiraslarının sonucunu kadere yüklerler!