Bir yandan cezaları artıran, diğer yandan denetimli serbestlikle infaza ilişkin geçici düzenlemeler getiren yasa, koşullu salıverme oranlarını düşürürken, iyi hal ölçütünü belirginleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Devlet, kişilere karşı işlenen suçları affedemez” diyordu. Peki ne oldu? Erdoğan’ın imzasıyla “Af” gerçekleşti.

Yasa ile yapılan en büyük değişiklik infaz indirimi oldu. Eski yasa döneminde, hüküm giyen kişi, verilen cezanın 2/3’ünü cezaevinde geçirirken, şimdi yarısını cezaevinde geçirecek. Buna baktığımızda önümüzdeki süreçte çok sayıda mahkumun mahkemeye başvurması bekleniyor. Hukukumuzda, hüküm giyen kişi, cezasının 2/3 ünü “iyi halli” sorunsuz olarak geçirirse, mahkeme kararı ile cezaevinden çıkarılması uygulaması gereği, hak etsin ya da etmesin adliyelere başvuracaktır.

6 YIL CEZANIN YATARI YOK

Asliye Ceza Mahkemesi kapsamına giren suçlar bakımından, suçlunun cezaevine girmesi neredeyse hayal oluyor. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sanıklar bakımından yapılan indirimler inanılır gibi değil. Çünkü, hırsızlık, ağır yaralama gibi suçların sanığı ceza alsa bile cezaevine alınmayacak. Yani bir yerde mahkemeler boşu boşuna yargılama yapıyor durumuna düşecek. Birkaç örnek vereyim:

Hırsızlık suçundan 6 yıl hapis cezasına çarptırılan bir sanığın cezası kesinleşse bile yeni düzenleme ile cezaevine girmiyor. Yani, adliyenin ön kapısından girecek, şikayetçi olanın işlemi bile bitmeden, ondan önce adliye binasından ayrılacak. “Olur mu böyle şey?” demeyin, olacak.

Sokak ortasında silahını çekip bir kişiyi yaralayan şüpheli, 5 yıl hapis cezasına çarptırıldığında bir gün bile cezaevinde yatmayacak. Yeni düzenleme ile kredi kartı kopyalayan ve bu yolla başkasının hesabından önemli miktarda para çalan kişinin cezaevine girip girmeyeceğini merak ediyorsunuz. Yasanın üst sınırından hapis cezası verilse bile cezaevine girmeyecek. Zimmet, rüşvet suçları da öyle. Yağma (gasp) suçunda, yani biri zorla malınızı sizden alsa bile bazı durumlarda kişiye cezaevi yolu görünmeyecek. Bu durum, “Nasıl olsa cezaevine girmek yok” denilip bazı suçların artmasına da neden olacaktır.

O ÖRNEK ÜRKÜTÜYOR

Koronavirüs nedeniyle açık ceza infaz kurumuna ayrılan mahkumlar iki ay izinli sayıldı. Bu süre gerekirse uzatılabilecek. 45 bin mahkum izne ayrıldı. Şimdi ceza infaz sistemine bakalım: Türk hukuk uygulamasında kişi suç işliyor, kolluk bunu tespit ediyor, yargılaması yapılıyor. Verilen hapis cezası İstinaf ve Yargıtay tarafından onanırsa cezaevine giriyor. İşte burada da aldıkları cezaların tamamını kapalı cezaevinde geçirmiyorlar. Kapalı cezaevinde cezasının bir bölümünü çeken mahkum “İyi halli” bulununca şartlı olarak tahliye ediliyor. Buna “Denetimli süre” deniliyor.

Denetim süresi ile şartlı olarak serbest bırakılan kişi, açık ceza infaz kurumu olarak adlandırılan infaz sisteminin daha gevşek olduğu kurumlarda bir süre kalıyor. Kanun burada herkese suç ayırımı yapmaksızın izin getirmiş durumda. Yani mahkumlar, açık ceza infaz kurumundan zaman zaman izinli olarak dışarı çıkabilirken, şimdi salgın nedeniyle tamamı iki ay izinli sayıldı. Burada bazı endişeler var. Bazılarının cezaevine dönmemesi söz konusu olduğu gibi bu süreçte suç işleyebilecekleri de yargı mensuplarının, güvenlik birimlerinin yetkililerinin konuştuğu bir konu. Ordu’da, balerin Ceren Özdemir’in katilinin de açık ceza infaz kurumu mahkumu olduğunu hatırlatıyorlar. Acaba bu dönemde izinlilerden suç işleyen olacak mı? Göreceğiz.

YETKİ GENİŞLİYOR

Cezaevinde bulunan mahkumların disiplin durumlarına bakan hakimlere infaz hakimi deniliyor. Örneğin, cezaevinde mahkum bir kavgaya karışmışsa, disiplin cezalarında idare ile kendisine bir haktan yararlanma imkanları tanınmamışsa, idare ile arasında bir problem çıkarsa anlaşmazlığı çözen mahkemelerken, son düzenlemeyle bu alan genişletildi. Bundan böyle, kişinin “iyi hali” ve tahliyesinde infaz hakimliği yetkili kılındı. Bu düzenlemenin de mahkum bakımından tehlike oluşturabileceği, yargının mevcut durumda kişilerin tahliyeleri yönünde verdiği bir kararın, infaz hakimlerinin aleyhte kararları ile ertelenebileceği de konuşuluyor.

Özellikle, indirim kapsamına alınmayan suçlar bakımından, kişilerin şartlı tahliye kararlarının infaz hakimleri eliyle engellenebileceği, onları denetleyen hiçbir makamın bulunmadığı da belirtiliyor. Özel yetkili savcılar, hakimler, sulh ceza hakimlikleri uygulamasında Türkiye bunun kötü örneklerini gördü. Ankara’da konuştuğum yargı çevreleri endişelerini dile getirdiler. Dileriz, bu olumsuzluklar yaşanmaz.

Tutuklular “yok” sayıldı. “MİT Yasası” gerekçe gösterilip gazetecilerin salıverilmemeleri de gerçekten vicdanları kanatıyor.


Gün, dayanışma günüdür...


Yaygın gazetelerin ayakta durmakta zorluk çektiği dönemde, siz bir de Anadolu basınının halini düşünün. Artık Anadolu basını “son” sayılarını çıkarıyor. Dayanma gücü kalmayan gazetelerin bazıları günlük yayınına son veriyor. Basın İlan Kurumu’nun da devreye girmesiyle Resmi ilan alma hakkı bulunan gazetelerin, haftanın belirli günlerinde dönüşümlü yayımlanmasının yolu açıldı. Bunun son örneği geçen hafta Yozgat’ta yaşandı.

Yerel basının yeri ayrıdır. Bu gazetelerden yetişip yaygın basında yer alan birçok arkadaşımız var. Yozgat’ın Yerköy İlçesi’nde, Nazım Kayhan’ın “Yerköy”, Hayrettin Özaslan’ın “Yenigün” gazeteleri olmasa belki gazeteciliğe karşı ilgim olmayacaktı. İlçemizde yayımlanan tek sayfalı bu gazetelerde haber yazmayı öğrendim. Biliyorum ki benim gibi çok sayıda meslektaşım yerel gazetelerden yaygın basın yolculuğuna çıktı. Yozgat’ta 53 yıldır yayımlanan “İleri” gazetesi hepimiz için bir okul oldu.

DÖNÜŞÜMLÜ YAYINCILIK

Arslan Karadeli’nin kurduğu “İleri” gazetesi, Mükremin Kayhan’ın sahipliğinde büyüdü. Seyfi Çelikkaya, Yasin Kayhan yönetiminde bugünlere ulaştı. O gazetede yetişen Tarık Yılmaz, Yozgat’ın bugün en etkili gazeteleri arasında yer alan “Çamlık” gazetesini yönetiyor. Ama koşullar öyle ağırlaştı ki Anadolu basınının birer birer yayınına son verdiğini öğrendikçe içimiz sızlıyor.

Koronovirüs günlerinde gazetelerin durumu da zorlaştı. İnsanlar sokağa çıkamadığı için gazete alamıyor. Oysa, 12 Eylül 1980 darbesinin sabahında gazeteler bayilere ulaşmış, satışı yapılmıştı. 40 yıl sonra gazeteler ilk defa geçen hafta bayilere ulaştırılamadı. Yatırım olmadığı için Anadolu basını resmi ilanlardan da mahrum kaldı. Yasin Kayhan, resmi ilan alma yetkisi olan yerel gazetelerin dönüşümlü olarak yayımlanmasını önerdi. Basın İlan Kurumu uygun buldu. Yozgat’ta, pazar günü hariç her gün yayımlanan İleri, Çamlık, Yeni Ufuk, Yozgat Haber, Hakimiyet, Merhaba gazeteleri haftada ikişer gün dönüşümlü olarak yayımlanmaya başlandı. Bu durum Anadolu basınına biraz da olsa nefes aldırdı.

GAZETENE SAHİP ÇIK

CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, yerel basının durumunu, sıkıntılarını gündeme getirdi. Budak, “Yerel medyayı destekleyen yasal düzenlemelere TBMM çatısı altında her türlü desteği vermeye hazırız” diyor. Bunun için bir kısmı uygulamada yapılacak düzenlemelerle hayata geçirilebilecek önlemler var. Yerel gazete, radyo ve televizyonların yaşayabilmesi için o yörenin insanının da destek olması gerekiyor.

Peki bunun yanında Anadolu basınını ayakta tutabilmek için neler mi yapılmalı? Çetin Osman Budak bunlardan bazılarını sıralıyor:

1. Anadolu’da bulunan yerel medya şirketleri, KOBİ kapsamında Kredi Garanti Fonu’ndan veya KOSGEB’den kredilendirilmeli.

2. Resmi kurumlara olan ödemeler en az 1 yıl süreyle ertelenmeli.

3. Reklam ve ilan faturalarına yansıyan KDV oranı ile ilanlardan alınan Basın İlan Kurumu payı yüzde 5’e düşürülmeli.

4. Yerel radyo ve televizyon kuruluşlarından telif bedelleri başta olmak üzere RTÜK payı ile frekans bedelleri de bir süre alınmamalı.

5. TÜRKSAT uydu bedeli ödemeleri bir süre ertelenmeli, döviz değil TL üzerinden indirimli olarak ödeme olanağı sağlanmalı.

6. Kamu spotları yayınları ücretlendirilmek suretiyle TÜRKSAT ve RTÜK ile mahsuplaşma sağlanmalı.

7. Polis ve sağlık görevlileri gibi hayatlarını tehlikeye atarak görev yapan gazeteciler ve medya çalışanları ücretlerini düzenli olarak alamıyor. Çalışanların tamamına ve işsiz kalanlara Basın İlan Kurumu vasıtasıyla bir defalığına en az 3 maaş sosyal yardım olarak hibe desteği verilmeli. Ayrıca, tüm medya çalışanlarına devlet bankalarından veya fonlardan bir yıllık maaşlarının yarısı kadar isteğe bağlı olarak 5 yıl ödemeli faizsiz kredi desteği sağlanmalı.

8. Toplumu yakından ilgilendiren belediye meclis ve encümen kararları ile il genel meclisi ve hizmet birlikleri karar ve duyuruları resmi ilan olarak her şehirde yerel gazetelerde yayımlanmalı.

9. Toplumsal mesaj içeren kamu duyuruları ilgili bakanlıkça resmi ilan olarak yayımlatılmalı.

10. Kamu kurumlarının resmi ilan statüsünde olmayan reklamlarına ayrılan bütçenin asgari yüzde 30’u yerel medyaya ayrılmalı.

11. Yerel medyanın dijital dönüşümünde kullanılmak üzere teknolojik altyapı için düşük faizli kredi imkanı sağlanmalı.

12. Gazete basımında kullanılan kağıt, kalıp ve mürekkep gibi ithal malzeme maliyetlerinin kur artışlarından etkilenmemesi sağlanmalı ve gümrük vergileri tamamen sıfırlanmalı. İlimin, ilçemin gazetesi, radyosu, televizyonu yaşamalı, yaşatılmalı. Halkın, haklının yanında olan gazetenizi yalnız bırakmayın. Bu zor günleri de yine elbirliğiyle aşacağız. Gün dayanışma günüdür