Kanada başbakanı Justin Trudeau’nun eşi Sophie’ye coronavirüs bulaştığı açıklandı, bu bilgiyi bizzat Kanada hükümeti duyurdu.

Peki, Kanada başbakanının eşinin hasta mahremiyeti yok mu?

Niye açıkladılar sizce?



İspanya başbakanı Pedro Sanchez’in eşi Begona’ya coronavirüs bulaştığı açıklandı, bu bilgiyi bizzat başbakanlık ofisi duyurdu.

Peki, İspanya’da hasta mahremiyeti kavramı yok mu?

Niye illa duyurdular?



Monaco prensi Albert...

Monaco sarayı açıkladı.

Niye saklamadılar dersiniz?



Çünkü...

İletişim endüstrisinin profesyonelleri gayet iyi bilir ki, sıradan insanlar, sıradan insanların akıbetleriyle ilgilenmezler.

Sıradışı insanlara odaklanırlar.



Reklam gibi düşünün...

Ürünü tanıtan ne kadar ünlüyse, ürün o kadar tanınır.



Ve, dijital iletişim çağının bombardımanına maruz kalan sıradan insanlar, zannedildiği gibi beyniyle değil, gözüyle düşünür.

Öngörmez.

İlla görmesi gerekir.



Topluma bir mesaj vermek istiyorsanız, toplumun o mesaja mutlaka kulak kabartmasını istiyorsanız, rakamlar, oranlar, istatistikler filan hikayedir, toplumun tanıdığı birini örnek vermeniz gerekir.



Toplumu alarm seviyesine çıkarmak istiyorsanız, toplumda alarm zillerini çaldıracak birini örnek vermeniz gerekir.



İşte bu yüzden, bizzat Kanada hükümeti, Kanada başbakanının eşini, bizzat İspanya hükümeti, İspanya başbakanın eşini, bizzat Monaco sarayı, Monaco prensini açıkladı.

Çünkü bu ülkeler, tehlikenin boyutunu farketmeleri için, vatandaşlarında alarm zilleri çaldırmak istiyor.



Normalde her türlü bilgiyi sansürleyen İran’ın bile en üst seviyede siyasilere virüs bulaştığını açıklaması ondan.



Bu yüzden Hollywood yıldızı Tom Hanks’ten haberiniz var.

Bu yüzden NBA yıldızı Kevin Durant’a bulaştığını biliyorsunuz.

Bu yüzden Cristiano Ronaldo’nun İtalya’ya dönmediğini duydunuz.



Sıradan insanların bu virüsü ciddiye almasının tek yolu, ulaşılmaz zannedilen insanlara bile ulaşabildiğini görmeleridir.



Bu virüsü kapmak ayıp değildir.

Günah değildir.

Yüz kızartıcı suç değildir.

Bu yüzden hasta mahremiyetiyle alakası yoktur.

Meselenin toplum sağlığıyla alakası vardır.



Sağlık bakanımızın “hasta mahremiyeti”nden bahsederek, virüsten hayatını kaybeden insanlarımızı saklaması, virüsün yaygın hale geldiği şehirleri gizlemesi, işte bu yüzden dört dörtlük yanlıştır.



İngiltere’de ölen Türk vatandaşının kim olduğunu biliyoruz.

Avusturya’da ölen Türk vatandaşının kim olduğunu biliyoruz.

İngiltere’de Avusturya’da hasta mahremiyeti yok mu?



Bizimkiler “hamdolsun” derken... Almanya başbakanı Angela Merkel niye ekrana çıkıp “Almanya ikinci dünya savaşından bu yana ilk kez bu kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya” diyor?

Halkı korkutmak için mi?

Yoksa, halkın ne kadar ciddiye alması gerektiğini anlatmak için mi?



Bizimkiler “kolonya dağıtacağız” derken... Fransa cumhurbaşkanı Macron niye ekrana çıkıp “savaştayız, bir orduyla veya bir ulusla savaşmıyoruz, düşman hemen burada” diyor?

Panik yaratmak için mi?

Yoksa, tehdidin ne kadar önemsenmesi gerektiğini anlatmak için mi?



Bizimkiler hâlâ “hiçbir virüs bizim tedbirlerimizden daha güçlü değildir” derken... İngiltere başbakanı Boris Johnson niye ekrana çıkıp “bir yıldan fazla sürebilir, çok fazla sayıda aile, sevdiklerini zamansız kaybedecek” diyor?



Bizimkiler hâlâ “bu süreçten güçlenerek çıkacağız” derken... Şu anda dört bine yakın vatandaşını kaybeden İtalya başbakanı Conte, niye hâlâ ekrana çıkıp yalan söylemiyor? Niye muhalefeti suçlamıyor? Niye hâlâ ısrarla gerçekleri anlatıyor? Niye hâlâ “virüs henüz zirve noktasına ulaşmadı, bu mücadeleyi kazanmak için 60 milyon İtalyan’ın desteğini ihtiyacımız var” diyor?



Özetle...



36 yıldır bu ülkede gazetecilik yapan, Türkiye’nin en yüksek tirajlarına ve en yüksek izlenme oranlarına ulaşmış profesyonel iletişimci olarak, devleti yönetenlere yalvarıyorum...

İsimleri, şehirleri, gerçekleri gizleyerek hayati hata yapıyorsunuz.



Gayet net biliyoruz ki... Hastanelere yığılmayı önleyebilmek için, sağlık sisteminin çökmesini engelleyebilmek için, zaman kazanmak zorundayız, toplumun virüse yakalanma sürecini zamana yaymak zorundayız, bunu yapabilmek için, herkesin evde kalması gerekiyor.



Ama gayet net görüyoruz ki...

Bu mecburiyeti kavrayamayan, ciddiye almayan milyonlar var.



İsimleri, şehirleri, gerçekleri gizleyerek, buna sebep oluyorsunuz.



Habire yurtdışından gelenlere dikkat çektiğiniz için, toplumun çok çok önemli kesimi, bu sorunu sadece “yurtdışı sorunu” zannediyor.



Yandaş medyanız hâlâ “grip kadar” olduğunu anlatıyor.



Evde kalın diyerek, insanları evde tutamazsınız.

İnsanların, başkalarıyla temas etmemeyi idrak etmesi gerekiyor.

Tehlikeyi hissetmesi gerekiyor.



(Kaldı ki, evinde kalmak istediği halde, işi gereği bu lükse sahip olamayanlar, mecburen sorumsuz kalabalıkla iç içe olanlar var.)



Böyle devam ederseniz...

“Bize bi şey olmaz” mantıksızlığı hakim olacak, iş işten geçecek.



İsim isim, şehir şehir, hatta semt semt acilen açıklayın.

Acilen.