Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan derler ya… Yerli futbolcularımız eskiden yabancı oyunculara ilk olarak küfür etmeyi, ikinci olarak hakemi kandırmayı son olarak da sahada adam kovalamayı ve dövmeyi öğretti. İyi ve güzel olandan gitgide uzaklaşıyoruz. Sonuç ise ortada, kısacası alt liglere düşmeye devam ediyoruz.

Ülkemizde forma giyen yabancı futbolcuları hep el üstünde tutuyoruz. O kadar özgüvenliler ki Türk oyuncuyu yumruklayan, tehdit eden bile oluyor (!) FFP, limitler derken ülkemize üst klasman yıldızlar da gelmez, daha doğrusu getiremez olduk. Çinliler ve Araplar, futbolunun son demindeki şöhretli eski yıldızları topluyor, bize de kendisini yıldız zannedenler kalıyor. Alex gibi Drogba gibi Guti gibi Hagi gibi yıldızları artık mumla arıyoruz. Tamam, yabancı sayısı serbest olsun ama İngiltere gibi kriter getirmek için ne bekliyoruz?

KRAL OLAN DA VAR EMEKLİ OLAN DA!


Beşiktaş; Toshack, Türkiye Kupası’nı alabildi. Scala için ‘bunak’ denildi. Lucescu şampiyon yaptı ama iki sezon dayanabildi. Vicente del Boscue’ye ‘Yeniköy kasabı’ dedik. Tigana’nın arabasını taraftarlara tekmelettik ve kaçırdık. Schuster ‘takıma gerekli faydayı veremedi’ denildi. Tesadüfe bakın ki Beşiktaş yerli hocalarla mutluluğa ulaştı.

Fenerbahçe aşağı kalır mı?Dedik ya, huyundan mı suyundan mı diye… Hiddink, dansöz Yağmur ile basıldı ve zamanın magazin gazetesi olan Hafta Sonu Gazetesi’ne kapak oldu. Bariç, Trabzon’da kendisine taş geldiğini söyleyerek yalandan kendini yere attı, ambulansa binen dönemin başkanı Ali Şen bile bu işe inanmadı. Yine dönemin başkanı soyunma odasına giderek müdahale etmeye kalkınca önce Pereira sonra Zico bavulunu toplayıp gitti. Venglos olmadı derken Joachim Löw de gitti. Daum iki şampiyonluk kazandı ama yaranamadı. Tesadüfe bakın ki Fenerbahçe de çoğunlukla yerli hocalarımızla mutlu sona
ulaşabildi.

Galatasaray teknik adam konusunda daha şanslı takım oldu. Souness televizyon programcısı oldu. Takımı şampiyon yapan Lucescu, Fatih Terim varken hoca kalamazdı. En iyi ve yararlı 10 numara olarak tarihe geçen Hagi, cep telefonu kaybolunca taraftara hırsız dedi, gözden düştü. Gerets bir dönem sonra kariyerini noktaladı. Rijkaard, Galatasaray sonrası rüzgarda savrulan yaprak gibiydi ve kariyeri bitti. Mancini gitti, İtalya’ya tarihi başarı yaşatıyor. Ne varsa yerlide var (!)

GERÇEĞİ GÖREREK HÂLÂ YALANLARA İNANMAK...


Büyük takım olmak iyi hoş da bu kadar göz önünde olunca biz eski gazeteciler de bunları yazmak zorunda kalıyoruz. Türkiye’de hoca konusunda yerli-yabancı rekabeti yok. Yerli hocalarımız baskın. Kendilerini tanımasam yeraltı dünyası olarak nitelendireceğim ama ne onlara ne de bana yakışır. Hocalarımıza neden değindim biliyor musunuz? Çünkü geçen hafta saha içinde yaşanan kavganın yanı sıra, kazanmak için her yol mübah diyen oyuncuları da ne yazık ki yerli hocalarımız yetiştiriyor. Tabii ki yerli oyuncularımızı gören yabancılar da onlardan gördüğünü yapacak. Dedik ya, kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan...
Birileri anlatır, birileri dinler. Futbolda da tıpkı gerçek hayattaki gibi, yalan olmayan yüreklere ihtiyacı var. Kusura bakmayın ama gerçeği bilerek, gerçeği görerek hâlâ yalanlara inanmanın aptallık olduğunu düşünüyorum. Başarıların sınırların dışına çıkmasını istiyorsak
kendimizi sorgulamanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Sağlıcakla kalın…