Cengiz İnşaat’ın doğa harikası İkizdere vadisinde taş ocağı açmasının, iktidara ve özellikle de partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “rağmen” olamayacağını, önceki yazımda ele aldım. Milyonlarca ton taşın, İyidere Lojistik Merkezi ve Limanı dolgusunda kullanılacağını, bu ihaleyi Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığını, İkizdere’deki halkın asıl muhatabının, yüzde 88 oranında oy verdikleri Erdoğan olduğunu vurguladım.

Sonuna da not koyarak, Cengiz İnşaat’ın açıklama yaptığını duyurdum. Yazımı gazeteye ilettikten sonra gelen açıklamayı, sonraki yazımda değerlendireceğimi belirttim.

Doğrusu açıklama şaşırtıcı değil ama  yazımdaki vurguyu teyit ettiği için dikkate değer.  Özetle “Biz yetkili değiliz, taşocağını bakanlık seçti” diyor. Yani liman dolgusu için ihtiyaç duyulan taşın nereden sağlanacağı araştırmasını, sonucunda da “Hah, en uygun yer İkizdere vadisiymiş” mealindeki tespiti, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yapmış. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden de hammadde üretim izni alınmış.

“DOĞAL YAŞAM GERİ KAZANILACAK”MIŞ

Şirketin “hammadde” diye nitelediği taşın, İkizderelinin yaşam alanı, hepimizin ise doğal zenginliği oluşu küçük bir detay. Yine de bu “detay”a dair taahhüt var açıklamada. Geri adım atılmayacağını göstermesi açısından önem taşıyor:

“İmalatların tamamlanması ve liman için gerekli hammaddenin temini sonrasında taş ocağının rehabilitasyonu şirketimiz tarafından gerçekleştirilecektir. Taş ocağında maden araması yapıldığına, ocağın daha sonra farklı amaçlarla kullanılacağına dair iddialar asılsız olup “Rize İyidere Lojistik Limanı” projesi ile sınırlı hammadde temini tamamlandıktan sonra toprak üzerindeki bitki ve ağaçlandırma çalışması yapılarak mevcut doğal yaşamın geri kazanılması sağlanacaktır.”

Paletli iş makinaları, yemyeşil ağaçları eze eze hoyratça sökerken yapılıyor bu açıklama.

KARDEMİR’E ESKİ BAKAN “SEÇMEK”


Eski Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, KARDEMİR, yani açık adıyla Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin Yönetim Kurulu üyesi. Haberlerde “getirildi” dendi ama bu kelime yanıltıcıydı.

İşin aslı şöyle: Eski Bakan Selçuk KARDEMİR’e getirilmedi, “seçildi”. Şirket KAP’a yani Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yaptığı açıklamada, “Şirketimizin münhal durumda bulunan yönetim kurulu üyeliğine, şirketimiz yönetim kurulunca Sn. Zehra Zümrüt Selçuk’un seçilmesine oy birliği ile karar verilmiştir”  dedi.

Dolayısıyla “seçildi”, “getirildi”den daha doğru. Ama ne kadar gerçek? (Doğru ile gerçek aynı değildir bildiğiniz gibi)

KARDEMİR’in bu seçimi, şirket yönetiminin özgür iradesiyle yaptığını düşünüyorsanız, devam edin. Tabii ki Selçuk görevden alınınca KARDEMİR yönetimi “özgür iradesiyle” toplandı ve boş bulunan üyelik için en uygun adayın eski bakan olduğuna “özgür iradesiyle”  karar verdi.  Tıpkı daha önceki yönetim kurulu üyelerinin “seçilmesinde” olduğu gibi...

Bu arada KARDEMİR yönetim kurulu üyeliğinin huzur hakkı ücreti 39 bin 425 TL.


Tahkim sessizliği ve haklarımız


Kirazlı’da, hepimizin doğal zenginliği olan yüzbinlerce ağacı, sahip olduğu ruhsata dayanarak kestiren ve bu “katliam” için de devlete 54 milyon TL ödendiğini açıklayan Alamos Gold’un, Türkiye’de kurduğu Doğu Biga’nın maden ruhsatı askıda.

Doğu Biga’yı kuran Kanada merkezli Alamos Gold bütün dünyaya ilan etti. Türkiye’ye en az 1 milyar dolar taleple tahkime gidiyor. Hem de Hollanda merkezli iştiraki üzerinden. (Burası işin püf noktası.)

Çokuluslu maden şirketi, gerekçe olarak da yaptığı çeşit çeşit harcamaları, uğradığı maddi kayıpları gösteriyor.

Şirket bu açıklamayı, daha pek çok ayrıntıyla birlikte yatırımcılarına iki kez açıkladı. Hepsi internette erişime açık.

Alamos Gold bunu niye yaptı? Çünkü halka açık bir şirket.

Hisseleri Toronto borsasında işlem görüyor.

Peki aleyhine tahkime gidilecek olan Türkiye’de konuyla ilgili neler yapılıyor? Şimdilik bilmiyoruz. Alamos Gold’un muhatabı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan henüz bir ses veya açıklama gelmedi çünkü.

Üstelik, açılacak tahkim davası sonunda bir tazminat çıkarsa, bu tutar bizlerin vergilerinden ödeneceği halde.

VATANDAŞIN DEĞERİ

Bir Alamos Gold’un hissedarlarına verdiği öneme bakın, bir de Enerji Bakanlığı’nın Türkiye’deki vatandaşlara verdiği öneme. Bakanlığın gözünde bu ülkede yaşayan yurttaşların, Alamos Gold hissesi satın almış borsa yatırımcısı kadar değeri yok desek yanlış olur mu?

Bazı okurların aklından şu geçebilir. Sermaye piyasaları çok sıkı kurallarla düzenlendiği için Borsa şirketleri her adımlarını bildirmek zorunda. Doğru. Nitekim Alamos Gold’un yaptığı da bu. Kendi hissedarlarının ve dolayısıyla kendisinin çıkarlarını düşünüyor.

Peki Türkiye’deki vatandaşların yararları yani kamunun çıkarları ne olacak?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı milyar dolarlık tahkimle ilgili sessizliğini korurken, anlatmaya ve sormaya devam edelim:

Doğu Biga’nın ilk sahibi Kanada merkezli Alamos Gold iken daha sonra Hollanda merkezli Alamos Gold oldu. Bunun amacı neydi? Cevabı verelim: Türkiye ile Hollanda arasındaki yatırım anlaşmasından yararlanmak.

“ANLAŞMA ALIŞVERİŞİ” YA DA HÜLLE

Önceki yazılarımı okumuş olan bir hukukçu okurum, avukat Timur Şen, mesaj ileterek bu durumun adını da paylaştı. “Treaty Shopping”. Yani anlaşma alışverişi deniliyormuş.

Sözlük karşılığı aslında tam da bizim suistimal ya da hülle dediğimiz duruma uyuyor. (Vergi uzmanları daha iyi bilir) İki devlet arasındaki anlaşmanın lehte olan hükümlerinden yararlanmak için tüzel kişiliğin iş merkezini, ikametgahını, anlaşmaya taraf olan ülkelerden birine transfer etmek yani.

Şirketlerin çıkarlarını ön plana koyan bu alengirli işlere kapı açan temel meselini adı ise “yatırım tahkimi.

Gelelim, Alamos Gold’un tahkim meydan okumasına karşı Türkiye tarafının sessizliğine. Bu sessizlik, verilen ruhsatın içeriğiyle ilgili soru işaretlerine yol açıyor ve şunu akla getiriyor: Kamu Özel İşbirliği projelerinde olduğu gibi, iktidarın yönettiği kurumlar çıkıp madencilik ruhsatlarında da mı “ticari sır” diyecek topluma?

YATIRIM TAHKİMİ VE ŞEFFAFLIK

Doğru, tahkim devlet yargısından çok farklı. Gizlilik ve aleniyet unsuru da bunlardan biri. Devlet yargısında davalar aleni olduğu halde ticari tahkimde durum hep tartışmalı olmuş. Özellikle şirketlerin bilgileri bakımından. Ama tablo değişiyor.

Bu vesileyle küçük bir araştırma yaptım. Öğrendiğimi paylaşayım: Yatırım tahkiminde gizliliğe bakış açısı değişmiş. Gerek tahkim davalarının görüldüğü, Dünya Bankası grubundaki ICSID (Uluslar arası  Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi) gerekse OECD belgelerinde giderek daha fazla şeffaflıktan söz ediliyor. Neden mi? Kamu yararı öne çıkmaya başladığı için. Mesele dönüp dolaşıp tahkim tutarlarının kamu kaynaklarından ödenmesi gerçeğine bağlanıyor çünkü.

O kadar ki, ICSID tahkim kurallarında değişikliğe gidilerek uyuşmazlığın tarafı olmadığı halde,yatırım projesinden etkilenecek kesimlerin bilgi sahibi olma gereği hatta sürece katılmaları da kabul edilmiş. Bu gelişme çok ama çok önemli.

Dava daha yeni başlıyor. Takip edeceğiz.