Ekonomik kriz derinleşirken iktidar, Türkiye’nin genelini etkileyen meseleleri  “dayatma” konusunda el yükseltiyor. Mart ayı, bu stratejinin somutlaştığı bir ay oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’nden gece yarısı kararıyla çıktıktan sonra yükselen itirazlara meydan okumayı parti bürokratları ile birlikte sürdürüyor.

Şimdi de Kanal İstanbul’un imar planları askıda. Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum “Adımlarımızı hızlı bir şekilde atmak suretiyle İstanbul’umuza Kanal İstanbul Projesini de kazandırıyor olacağız” dedi.



Kanal İstanbul, Trakya Bölgesi’ni kuzey-güney yönünde ikiye bölecek bir proje. Yoksul çiftçilere şimdiden baskılar başladı.

★★★

İlgili bakanlıkların önceki çalışmaları arasında okuduğum bir “Yönetici Özeti” var. O dokümana göre, yap-işlet-devret modelinin tercihi halinde, dört ayrı senaryo hazırlanmış. Üçünde finansman kaynağı olarak “Uzakdoğu” görünüyor. Dört senaryoda da ortak iki unsur: Kanal İnşasında kamu katılım oranı yüzde 65, yapım süresi 7 yıl.

İşletme süreleri 15, 20, 25 yıl diye değişirken, ilgili tabloda beklenen gayrimenkul geliri 10.5 milyar dolar.

Tartışma doğal olarak büyüyecektir. Ama belirtelim ki; siyasette (ve tabii gazetecilikte de ) iyelik eki kullanmak sorunludur.

“İstanbulumuz” dediğinizde “kimin İstanbul’u” sorusu da meşru hale geliverir.

Kuzey Marmara’ya mecbur muyuz?


Bir kamu özel işbirliği (KÖİ) projesi olan Kuzey Marmara Otoyolu yazıma okur mektupları geldi. (KÖİ, devlet garantili, döviz tarifeli, yeni nesil kapitülasyondur.)

Adı bilinsin istemeyen okurumun mesajı önemli:

“Bu yol yapıldıktan sonra, hem Edirne, hem de de Kocaeli-Sakarya tarafından gelirken İstanbul levhaları sizi bu yola sokmaya çalışıyor. Yolu bildiğim halde ben bile şaşırdım. Bu yola girince en az 30 TL’yi gözden çıkarmanız lazım. Çünkü hemen çıkamıyorsunuz. Lütfen bir gün deneyin. Araçlar bir şekilde bu yola girsin diye sanki düzenleme yapılmış.

İstanbul’da Çekmeköy-Kavacık arası Kuzey Marmara otoyolu yan yolu var. En son 6 TL idi. Olur da buradan geçerseniz ve HGS’nizde bakiye yoksa geçtikten sonra 15 gün içinde de bakiye yüklemediyseniz 10 katı ceza yani 60 TL artı 6 TL geçiş ücreti olarak 66 TL ödemek zorundasınız. Nereden biliyorum? 15 TL’yi 165 TL olarak ödediğim için. 15 gün sesi çıkmayanlar, 15 gün geçince avukatlar icraya vereceğiz diye hemen buluyor merak etmeyin. Dünyanın en büyük faizi bile bunun yanında hikaye kalır.”

Melen kara deliğe doğru


İstanbul’un su ihtiyacını karşılamada büyük pay sahibi olacak Melen Barajı fiyaskoyla sonuçlanmıştı. DSİ ve bakanlık planlarına göre, 2016’da açılacaktı. Yanlış yöntemde ısrar, beton gövdede derin çatlakla sonuçlandı. Bu konuda çok yazdım. Önce yalanlandı, ama gerçek ortaya çıktı.

Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanlığı’na seçildikten sonra görselleri ortaya çıkan çatlakların ardından DSİ güçlendirme ihalesi yaptı. Everest Madencilik ile 412 milyon TL teklif üzerinden sözleşme imzalandı. Bir yılı geçti. Şimdi işlerin ve projenin yine tıkandığı konuşuluyor.

İddia o ki; baraj hacminin düşürülerek yeniden inşa gündeme gelmiş. Bir diğer seçenek, Melen’den vazgeçip Şile civarında iki küçük baraj inşa etmekmiş.

Bu baraja gerek DSİ’den, gerekse İBB’ye bağlı İSKİ’den değişik kalemler ve amaçlar altında yüz milyonlarca lira kamu kaynağı aktarıldı. Hatta paranın bugünkü değeriyle milyarlar.

Halkın parasını harcayanlar, projenin akıbetiyle ilgili bilgi vermelidir.

Zaten siyasal


Kürşat Ayvatoğlu, AKP Genel Merkezi büro çalışanı. Lüks otomobilde uyuşturucu kullandığı görüntüleri çıkınca gözaltına alındı. “Pudra şekeriydi” dedi, serbest bırakıldı. Kısa süre sonra tekrar gözaltına alındı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İsmail Saymaz’a “Sizin yanınızda çalışan birisi eroin kullanırsa suçlu siz mi olacaksınız” diyor. Soylu, “Anladığım kadarıyla bu mesele siyasallaştırılmak isteniyor” yorumunu yapıyor.

Bu mesele zaten siyasal. Ayvatoğlu, AKP Genel Merkezi’nin büro personeli midir? Uyuşturucu görüntüleri dışında lüks, şatafat dolu bir hayat sürdüğüne dair çok sayıda görsel dolaşımda mıdır? Evet.

İktidar partisi binasında çalışan bir büro personelinin bu hayat standardına nasıl, hangi ilişkilerle, hangi kaynakları nasıl elde ettiği sorularının cevabı herkesi ilgilendirir. Kamusaldır, siyasaldır.