İktisatta “ikiz açık” diye bir kavram vardır. Bu ikizlerden biri “cari açık” diğeri ise “bütçe açığı”dır. Sanki bütçe açığı, cari işlem açığını doğurur gibi bir kanaat vardır. Bu temelden yanlıştır. Bütçe açığı olan ülkelerin çoğunun “cari işlem” açığı yoktur. Kaldı ki; kural olarak hükümetler, ülke ekonomisini “bütçe açığı” vererek idare eder. Bu, hem ekonomiyi canlı tutmanın, hem de sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Hem “cari fazla” hem de “bütçe fazlası” vermek nadir görülen bir haldir. Mesela “cari fazla” şampiyonu Almanya’da “devlet bütçesi” (German Government Budget) son 25 yılın 20 yılında açık vermiştir. 2015-2019 arasında istisnai olarak küçük de olsa “bütçe fazlası” oluşmuştur. Nitekim 2020 yılında tekrar normale dönülmüş ve Almanya GSYH’nin %4.2’si kadar bütçe açığı vermiştir. Bizim bütçemiz genelde “faiz hariç” operasyonel olarak fazla verir. Çünkü devletimiz TL ile borçlanmada reel faiz ödemez. Türkiye, “bütçede açık, cari işlemlerde fazla veren” gelişmiş ekonomilerin aksine “bütçede fazla, cari işlemlerde açık” verir. Rivayete göre, cari işlemler açığı, ülkenin tasarruf açığıdır. Tasarruf açığı da ancak “dışarıdan tasarruf ithal (?) edilerek” kapatılabilir. Tasarruf ithal etmenin Türkçesi “dış borç” almaktır. Yine rivayete göre, dış borç alınmazsa, ülkenin kalkınması için gerekli yatırımlar yapılamaz. Onun için dış borç almak “iyi” bir şeydir.

TÜKETİME DÖVİZ VAR YATIRIMA YOK

Şu rakamlara bir bakalım: Türkiye 2020 yılında kabaca 220 milyar dolarlık ithalat, 170 milyar dolarlık ihracat yapmış. Dış ticaret açığı da 50 milyar dolar olmuş. Turizm ve sair hizmet gelir fazlası düşülünce “cari açık” da 37 milyar dolara inmiş. İthalatın 163 milyarlık kısmı enerji dahil ara malı, 24 milyarlık kısmı tüketim malı ve 32 milyarlık kısmı da yatırım malı alımına ait. Türkiye’de GSYH’nin %72’si tüketime, %28’i yatırıma harcanır. Bu durumda ara malı ithalatının da %72’si tüketim malları üretiminde kullanılıyor demek yanlış olmaz. Bu hesaba göre 2020 yılında 220 milyar dolar ithalatın 141 milyar doları tüketim, 79 milyar doları yatırım için yapılmıştır. Tüketim için bitmiş veya ara mal ithalatı “cari açık” kadar azalsa, cari açık vermeden aynı miktarda yatırım malı ithal edilebilir. Hal böyleyken, milletimiz, “dış borç almazsak yatırımlar aksar” yalanına inanı

CARİ AÇIK AZALMASIN DİYE NELER YAPIYORUZ

1. Merkez Bankası faizleri yüksek tutsun ki; yabancılar döviz tasarruflarını, Türk kâğıtlarına yatırsın, yani sıcak para gelsin istiyoruz.

2. Bankaların ve reel sektörün dışarıdan borçlanmasına ve dövizle kredi vermesine hiçbir kısıtlama uygulanmasın diyoruz.

3. Özellikle büyükşehir belediyelerinin, çöp, ulaşım, su ve kanalizasyon, dere ıslahı, kent güzelleştirme projelerini hayata geçirmesi için dışarıdan borçlanmalarına zorluk çıkarılmasın fikrindeyiz.

4. Devletimiz ise çılgın projelerini (kara delik diye okuyun) dış borçla finanse etmesi için yapımcı müteahhitlere “hasılat garantisi” vermesin de ne yapsın diye mazeret beyan ediyoruz.

Son söz: Dış borçla tüketim yapanın, borç öderken tüketimi azalır.